XVIII ve XIX. yüzyılın başında Abhazya'yı yöneten Kral Keleşbey Çaçba, kendisini tamamen Anavatan'ın bağımsızlığı mücadelesine adamış olan Abhaz politikacılardan biridir.

Asta Ardzınba

 O, II.Leon, Nestor Lakoba ve Vladislav Ardzınba aynı hedefin insanlarıydı. Hem Rus imparatorları hem de Türk sultanları onlarla karşı karşıya kaldı ama hiçbiri onları tamamen kendi safına katmayı başaramadı.

Zamanının en karizmatik yöneticilerinden biri olan, on sekizinci ve on dokuzuncu yüzyılın başında ülkeye hükmeden Abhaz Kralı Keleşbey Çaçba (Şervaşidze), her zaman kati bir şekilde kendi halkının çıkarları doğrultusunda hareket ederek, iki büyük imparatorluk arasında başarılı bir şekilde dengeleri yöneterek çıkarların Abhazya doğrultusunda olmasını sağlamıştır.

Keleşbey’in hayali neydi?

Kral II .Leon (bağımsız Abhazya krallığının kralı – editörün notu.), Abhaz Hükümdarı Keleşbey, Abhazya'nın Başbakanı Nestor Lakoba, Abhazya Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkanı Vladislav Ardzinba… Bu politikacıları aralarındaki asırlar birbirinden ayırıyor olsa da onları paylaştıkları ortak hayalleri birleştiriyordu - dördü de Abhazya'nın bağımsızlığı mücadelesine hayatlarını adadılar.

VIII. Yüzyılda II.Leon bağımsız bir Abhaz devleti yaratmayı başardı. Bağımsızlık, Keleşbey'in tüm politik kariyerinin hedefi idi. Nestor Lakoba, Gürcistan Menşevizminden kurtulmak yolunda, Abhazya'da devletin yeniden kurulması için tek yol olarak algılanan Sovyet iktidarının kurulması için mücadele etti. Ülkenin yeni tarihinde bu çizgiyi, halkı özgürlük savaşına yüreklendirerek, bir zamanlar kaybedilen bağımsızlığı getirmeyi başaran Vladislav Ardzınba sürdürdü.

Uzun boylu, ateş saçlı ve belirgin yüz hatlarına sahip – Keleşbey’i tanıyanlar onu fiziksel olarak böyle tarif ediyorlardı. Ayrıca keskin zekası ve kurnazlığı da herkesin vurguladığı önemli özelliklerindendi. Böyle olmak zorundaydı. Çünkü XVIII-XIX yüzyılları kapsayan dönemde iki büyüm imparatorluk olan – Rusya ve Osmanlının çıkarları bu topraklarda çakışmaktaydı. Bu koşullarda kendi politikasını yürütebilmesi için hükümdarın olağanüstü yeteneklere sahip olması gerekmekteydi.

Yönetime Geliş

Abhazya’nın gelecekteki hükümdarının çocukluğu ve gençliği hakkında çok fazla bilgi bulunmamakta. Keleşbey’in gençlik yıllarını Türkiye de geçirdiği bilinmekte. Fakat oraya çocukken mi götürülmüştü (Keleşbey'in kral babası, Mançar Çaçba, kardeşleri Şirvan ve Zurab ile birlikte, XVIII. yüzyılın ortalarında sultan tarafından Abhazya'dan gönderilmişlerdi) yoksa orada mı doğmuştu bu konudaki veriler bir biriyle çelişmekte.

Bu konu ile ilgili bilgiler muallâk olsa da eğitimini orada aldığı ve İslam dinini orada kabul ettiği elimizdeki kesin bilgilerden.

Anavatanlarına dönebilmek ise sadece Keleşbey’in kendisine ve amcasına nasip olmuştu. Dönmeleri ile iktidar kavgasının tam içine, siyasi entrikaların tam ortasına düşmüşlerdi.

Çaçba kraliyet soyunun sürgünde olduğu sürede başka bir kraliyet soyu – Dzapş-ipa bir hayli güçlenmişti. Bu sebeple amcası yeğenini hemen bir diğer kraliyet soyundan Mariyam Dzapş-ipa ile evlendirmiş, Çaçba soyunu iktidarını tekrar sağlayarak yönetime geçmiştir.

Türklerin Çaçba ailesine karşı davranışlarını unutmayan ve Dzapş-ipa soyunun da desteğini arkasına alan Zurab 1771 yılında Türkleri şehirden kovdu. ( XV. yüzyıldan itibaren Türkler bir biri ardına şehirleri ele geçirerek Kara denizde güçlenmeye çalışmaktaydı. İlk Türk garnizonu Sevastopolis de (şimdiki adıyla Suhum) 1578 de kuruldu, 1724 de ise buraya bir kale diktiler,

Zurab Çaçba’nın yıktığı kale – Suhum Kale). Fakat çok geçmeden Türkler şehri tekrar ele geçirdiler. Zurab’ı uzaklaştırarak Abhazya’nın kralı olarak yeğeni Keleşbey Çaçba’yı tanıdılar. XVIII. Yüzyılın 80’li yıllarına kadar Keleşbey Çaçba (Şirvaşidze) yönetimi devralır ve yaklaşık otuz yıl boyunca Abhazya kralı olarak iktidarda kalır.

Ordular, filolar ve anhayü – büyük müttefikler

Siyasi kariyerinin başlangıcında Keleşbey'in zor zamanları oldu: Büyük Abhaz feodal beyleri onun üzerlerindeki gücünü hemen kabullenmediler. Genç hükümdar, onlara kendini anlatmaya ve müzakere etmeye çalışmak yerine şansını o zaman Abhaz toplumunun temelini oluşturan özgür köylülerden – anhayülardan yana kullandı. Kral ülkedeki merkezi iktidarı güçlendirmeyi ve ayrılıkçı sesleri bastırmayı başarmıştı.

Sonra Abhazya hükümdarı güçlü bir ordu ve bir donanma yaratır. Ülke ne Onun döneminden önce nede Onun döneminden sonra böyle bir orduya sahip olamamıştır. Herhangi bir teyakkuz durumunda Keleşbey’in birkaç saat içerisinde silahlanmış 25 bin askeri hazır duruma getirdiği söylenmekte. Onun önderliğinde topçu ve süvariler vardı. Hükümdarın 600 askeri kadırgası ise, Anapa'dan Batum'a deniz bölgesini kontrol altında tutmaktaydı. Saltanatının ilk dönemlerinde Keleşbey, o dönem Abhazya'nın koruyucusu olan Türkiye'nin askeri ve siyasi desteklerinden yararlandı. Öyle ki bu ilişkilerin en parlak olduğu dönemde, hükümdar, Suhum'da 70 silahlı gemi inşa ettirdi ve III. Selim’e armağan etti. Ancak Abhazya devletinin tam özgürlük ve bağımsızlığı fikri hükümdarı hiç terk etmedi, için-için sürekli bu hayali kurdu.

Bağımsızlığın kazanılması ve manevra politikası

XIX yüzyılın başlarında, Çarlık Rusya'nın Güney Kafkasya'daki askeri varlığı gittikçe artmaktadır. 1801'de Doğu Gürcistan'daki Kartli-Kakheti krallığı kaldırıldı.

Tecrübeli bir siyasetçi olan Keleşbey, bölgede dikkate alınması gereken bir gücün oluştuğunu anlıyor ve Rusya ile yakınlaşmaya yönelik ilk adımları atmaya başlar. Ancak Rusya himayesini kabul etmek için acele etmez, aklından geçen Rusların yardımı ile Türkiye'nin koruyuculuğundan kurtulmak ve bağımsız olmaktır.

Şaşırtıcı bir şekilde, hükümdarın planları kısa sürede gerçekleşmeye başlar.

25 Temmuz 1806'da, üç savaş gemisi ve sekiz kürek gemisinden oluşan Türk filosu, itaatsiz Keleşbey'i "anlamak" için Abhazya kıyılarına geldi, ancak ciddi bir karşılık görünce geri dönüp ayrılmak zorunda kaldı. Keleşbey, Türklerin "ziyareti" için hazırlanmayı başarmış, Suhum Kalesinin önüne Abhaz ve Adıgeler’den oluşan binlerce kişilik ordusunu dikmişti. Ünlü Abhazya tarihçisi Georgiy Dzidzaria, "bu mutlu olay, Keleşbey’in adını kahramanlıkla birleştirmiş ve otoritesini daha da arttırmıştır", diye belirtmekte. Bu olaydan sonra, Keleşbey neredeyse bir yıl bağımsız bir politika izlemiş ve Rusya'ya karşı gözle görülür biçimde soğuk bir mesafe koymuştur.

Keleşbey ve Megrel kralları Dadiani'nin evi

Keleşbey ve Batı komşuları Megreli ile İmereti arasındaki ilişkiler öylesine kurulmamıştı. Daha önceleri Abhaz krallığı altında olan bu topraklar daha sonra ayrılarak Osmanlı’nın yönetimine girmiş, XVIII. yüzyılın sonların da ise Türk boyunduruğundan çaresizce Rusya’nın yardımına sığınmaya çalışmışlardır.

Kendi kurallarına göre hareket eden Abhaz hükümdarı komşularına karşı çok sert bir tutum içeresindedir. Hatta defalarca topraklarını işgal etmiş, birliklerinin İmparatorluğun başkenti olan Kutaisi şehrine bile ulaştığı olmuştur. Mengreliya'nın bir parçası olan İngur nehrinin sol kıyısında bulunan Anaklia kalesini himayesine katmış, 1802'de ise Mengreliya hükümdarı Grigoriy Dadiani'nin varisi olan genç oğlu Levan'ı rehin almıştır. 1804 yılında Grigoriy Dadiani’nin ani ölümü ile (Mengrelya kralının özel tabibinin verdiği bilgiye göre karısı Nina tarafından zehirlenerek ölmüştür) Abhazya ve Rusya arasında ilişkiler aniden gerilmiştir.

Zehirlenen hükümdarın oğlu o dönemde hala Keleşbey’in esiridir. Rus yönetimi Levan Dadiani’nin en kısa sürede kendilerine teslim edilmesini talep etmiş, Keleşbey’in sert dille reddine askeri saldırı ile karşılık vermiştir. 1805 yılı Mart ayında, Rus General Rıkgof

Keleşbey’in Anaklia kalesini bombalamıştır. Uzun müzakereler sonucunda Keleşbey kale karşılığında Megrelya’nın formalite kralı olacak esirini Ruslara teslim etmiştir.

Talleyrand ile yazışmalar

Rus ve Türk çelişkileri koşullarındaki karmaşıklığı fark eden Keleşbey, Rus baskısından kurtulmak için Avrupa'dan destek aramaya başlar. Keleşbey, Napolyon Fransa’sı ile dış politika bağlar kurmaya çalışır. Bazı kaynaklarda Abhaz hükümdarının ünlü Fransa Dışişleri Bakanı Talleyrand ile yazıştığı yönünde bilgiler bulunmaktadır. Fakat bu yazışmalardan hiç birisi günümüze kadar korunamamıştır.

Samimiyetsizlik suçlamaları

1806'da bir Rus-Türk savaşı daha başlar, askeri operasyonlara sahne olan yerlerden biride Kafkasya'nın Karadeniz kıyısı olur. Rus yetkililer Abhazya'nın hükümdarını kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya karar verir ve 1807'de Keleşbe'ye Türkleri Poti kalesinden uzaklaştırmalarını isterler. Ancak, Abhazya hükümdarı ağır kayıplar yaşayabileceği gerekçesiyle askeri hareketten kaçınır. Bunun üzerine Türk yanlısı olmakla suçlanır. Rusya'ya karşı samimiyet ve dostça niyetlerinden şüphe edilmeye başlanır.

Abhaz hükümdarının yeminli düşmanı olan General Rıkgof , Kafkasya Rus birlikleri Komutanı Kont Gudoviç'i kışkırtmak için, olası her türlü yollu kullanarak "Keleş-bek Ruslara sadece görüntüde dostluk yapmaktadır" diye bir mektup yollar.

Çok geçmeden Gudoviç kendisi Keleşbey’e suçlamada bulunacak ve tüm tarih kitaplarında alıntı yapılan şu sözleri söyleyecektir: “… ‘Siz’ birliklerimize Türklere karşı saldırılarında yardım etmediniz, üstüne üstük el altından Türklere yardım ettiğiniz konusunda sizden şüphe duymaktayız”.

Asrın sırrı

2 Mayıs 1808 günü tarih beklenmedik bir olaya sahne olmuş Abhaz hükümdar Keleşbey Çaçba silahlı saldırı sonucu Suhum'daki evinde öldürülmüştü. Suikastın hemen ardından Abhazya, bir kez daha Karadeniz kıyısındaki iki gücün şiddetli mücadelesinin arenasına dönüşür. İlk önce Abhazya hükümdarlığı Osmanlığının desteklediği Keleşbey’in büyük oğlu Aslanbey’e verilir. Fakat Rusların Suhum’u işgal etmesi ile başa Mengrel kralların damadı, Keleşbey’in köylü soyu Leyba’lardan olduğu için varis olma hakkı olmayan oğlu Safarbey getirilir.

Keleşbey’i kimin öldürdüğü ile ilgili söylentiler ve tartışmalar yıllarca son bulmadı. Yaklaşık iki yüz yıl boyunca, cinayet Türk entrikalarıyla ilişkilendirildi ve Aslanbey baba katili olarak gösterildi.

Çağdaş tarihçilerin öne sürdüğü hipotez ise Keleşbey'in siyasal arenadan kaldırılmasının Kafkasya Rus komutasının ve Mingrelya kralları Dadiani'lerin çıkarları doğrultusunda olduğu yönünde. Bu teorinin sahibi Abhaz tarihçi Stanislav Lakoba, Keleşbey’in ortadan kaldırılmasından faydalanacak çok kişi vardı, bu sebeple ne Rus nede Türk kartlarını bu oyunda görmezden gelmek mümkün değil diye belirtiyor.

Keleşbey, hayatı boyunca özgürlük için savaştı ve Abhazya'dan çıkarları olan komşu imparatorluklar arasında ustaca manevralar yaptı.

Tarih 12 Ağustos 1808 Safarbey, Abhazya'nın Rusya himayesine kabulü için Rus İmparatoru I. Aleksandır'a "dilekçe" gönderir. 17 Şubat 1810 da bu dilekçeye dayanarak I.Aleksandır, Georgiy (Ortodoksluğa geçen Safarbey bu ismi almıştır) “Hanedan soyundan Abhaz kralının Rus İmparatorluğunun üstün himayesi, gücü ve koruması altındadır” diye ilan etmiştir. Ve Abhazya Rus imparatorluğu himayesine girmiştir.