2019 yılında, savaşta olağanüstü cesaret gösteren Abhaz savaşçılarının Anavatana içten bağlılıklarıyla savaştığı Birinci Dünya Savaşı'nın bu yıl 105. yılı olacak.

Arifa Kapba

28 Haziran 1914 yılında, Saraybosna kentinde Bosnalı Sırp Gavrila Printsip, daha sonra Birinci Dünya Savaşı olarak adlandırılan, insanlık tarihinin en büyük silahlı çatışmalarından birine neden olan Avusturyalı Macar tahtındaki Arşidük Franz Ferdinand'ın varisini öldürür. Bu savaşın bir tarafında, İtilaf olarak adlandırılan - Rus İmparatorluğu, İngiliz İmparatorluğu ve Fransız Cumhuriyeti, diğer tarafta ise Alman, Avusturya-Macaristan, Osmanlı imparatorluğu ve Bulgar krallığı vardı. Savaş resmen 28 Temmuz 1914'te ilan edildi. Bu yıl savaşın 105.yılı anılıyor.

Cesaret ve "suçlular"

Birinci Dünya Savaşı’nda Rus imparatorluğunun bayrağı altında, Kafkas halklarının pek çok temsilcisi cesurca savaştı: Osetler, Çeçenler, Karaçaylar, Çerkesler, İnguşlar, Dağıstanlar, Abhazlar, Abazalar ve diğerleri. Cesur ve yetenekli savaşçılar olduklarını kanıtladılar, askeri başarılarının şanı Rus İmparatorluğu sınırlarının çok ötesine geçti. Ancak Abhazların bu savaşa kendi istekleri ile gönüllü katılmaları çok şaşırtıcı idi. Nede olsa o dönemki konumları hiçte iç açıcı değildi.

Kafkas bilimci, tarihçisi Ruslan Gojüba, Birinci Dünya Savaşı’ndan önceki zamandan şöyle bahsediyor: “Kafkas Savaşı'nın (1864) sona ermesinden ve Abhazların 1866 ve 1877'de otokrasiye karşı ayaklanmasından sonra, Abhazya tamamen boşalmış 19 bin Abhazyalı kalmıştı, daha sonra 10 yıl içerisinde yaklaşık 10 bin kişi geri dönmüştü. Abhaz halkı “suçlu” ilan edilmiş (Çar hükümeti onları ayaklanmayı örgütlemekle suçlamıştı), nüfusun Aapsta nehrinden Kudrı nehrine kadar olan bölge içerisinde yaşaması yasaklanmıştı. Yani Abhazlar Kudrı, Samurzakan ve Gudauta bölgelerinde oluşturulan yererde yaşadı. Bu "suçluluk" 1907 yılına kadar sürdü”.

“Suçluluğun” kaldırılmasından sonra bile, Abhazları Samurzakan bölgesi ve istisna olan aristokrat ailelerin temsilcileri dışında, orduya almadılar.

Anavatanı, “kötü bir üvey anne” gibi değil, “öz ana” gibi savundular

Savaşın başlaması ile Kafkasya süvari bölüğü de oluşturulmaya başladı. Bu sırada Abhazlar da kraliyet yetkililerinden onları da dağlı halkı olarak gönüllülere dahil etmelerini istediler. İşte ünlü Abhaz Birliği böyle oluştu.

“Görkemli Vahşi Bölüğün süvarilerinin (Kafkas Süvari Bölüğü’nün resmi olmayan ismi) çoğunluğu Rusya'nın eski düşmanlarının torunları ya da oğullarıydı. Savaşa hiç kimse ve hiçbir şey tarafından zorlanmadan kendi iradeleri ile gittiler. Vahşi Bölüğün tarihinde tek bir ayrılma, terk etme vakası bile görülmemiştir”, diye yazıyor Kabardey bölüğünün subaylarından biri olan Arsenev.

Kafkas askerlerinin cesaretini ve asaletini çok takdir eden başka bir görgü tanığı ve savaşa katılmış olan isimlerden Kont Paletskiy, Kafkas savaşçıları hakkında harika satırlar yazmıştır. Bu değerlendirmeyi tamamen aktarmamak haksızlık olur:

Paletskiy, “Bölüğün savaş başarıları muazzam. Sadece bir Kabardey bölüğü Çernivtsi’den 23’ü subay olmak üzere 1483 esir almıştı. Bu sayı bölükteki savaşçı sayısının tam dört katı ediyordu. Çok fazla kaybımız vardı, ancak Kafkas dağlıları tutunuyordu ve hala tutunuyorlar. Onlar Rus ordusunun en güvenilir birimlerinden biri. Kafkaslılar haklı olarak savaşa hiç katılmama hakkına sahiptiler. Kafkasyalıların her şeylerini aldık - güzel dağlarını, vahşi doğasını, bu kutsal insanların tükenmez zenginliklerini. Savaş başladığında, Kafkasyalılar gönüllü olarak Rusya'nın savunmasına katıldı, onu özverili bir şekilde, kötü bir üvey anne olarak değil, öz annesi olarak savundular. Bütün Kafkasyalılar böyledir - hala gerçek şövalyelik ruhuyla yaşarlar ve arkadan bıçaklama, ihanet asla onlara göre değildir. Vahşi Bölük'ün savaşçıları Rusya'ya ve Rus özgürlüğüne karşı değil, Rus ordusuyla birlikte, herkesin önünde savaşıyorlar ve hepsinden önemlisi özgürlüğümüz için ölüyorlar”, diye yazıyordu.

1917'de General Kornilov ordu komutanlığına atandığında, Çar ordusunun en güvenilir birimlerinden biri olarak kabul edilen Kafkas bölüğünün gözden geçirilmesini açıkladı.

Gojüba, “Bu olayların görgü tanıklarının ifadelerine göre, özellikle beyaz ahtarpalı (başlık) Çeçenler ve Abhazlar bölükler arasında göze çarpıyorlardı. Kornilov, yaklaşık 2 bin süvariyi gözden geçirdikten sonra şunları söyledi: sonunda savaş havasını soludum. Kastettiği şey ‘nihayet gerçek askerler görebildim’ idi”, diye yazıyor.

“Haçlı Birliği”

Abhaz Bölüğü, Çerkes Süvari Alayının bir parçası olarak büyük Kafkas Süvari Birliğine (bölük aynı zamanda Kabardey, Dağıstan, Tatar, Çeçen, İnguş atlı alaylarını ve Oset kara tugayını da içeriyordu) bağlıydı. Abhaz savaşçıları, Kafkasyalılar arasında bile olağanüstü davranışları ve cesaretleriyle ayırt ediliyordu. Ruslan Gojba, “Abhaz Bölüğünde” savaş madalyası almamış tek bir savaşçı yoktu, onlara “Haçlı Birliği” diyorlardı”, diye vurguluyor.

Tarihçi, “bölük” kelimesinin lafın gelişi söylendiğini - savaşta yaklaşık 500 Abhazın yer aldığını belirtiyor.

Abhaz savaşçılar Tuapse’den dağ geçitleriyle savaşa katıldılar, Armavir'de savaşçılara eğitim verildi ve ardından aktif orduya katıldılar. On Abhaz savaşçı, Rus İmparatorluğu'nun en yüksek askeri onuruna layık görüldü. Tarihçi Gojüba, Çerkes Alayı “Abhaz Bölüğünün” komutanı, Teğmen Konstantin (Kotsi) Lakerbay’ın (Lakrba) adı, İmparatorluk ordusunun en iyi on iki askerleri içinde anılıyordu. Bu liste 1916'da “Niva” dergisinde yayınlanmıştı. Abhazlar arasından "Cesaretlerinden dolayı" Altın Aziz Georgiy Silahı verilen isimler: Kıdemli Çavuş Magomed Agrba, İnguş Alayı komutanı Albay Georgiy Marçul, Teğmen Varlam Şengelay’dı”, diyor.

Georgiy Şövalyeleri unvanını alanlar: Abhaz birliğinin askerlerinden Kabardey alayından Adamır Tsuşba, Dmitry Açba ve Vasiliy Magba, Konstantin Koğonia, Ramazan Şhalasov.

Aralarında Tatar Süvari Alayı komutanı olan Prens Haitbey Çaçba’nın da bulunduğu Abhaz subayları, cesaretlerinden dolayı St. Georgiy Haçı ile ödüllendirildiler.

Şanlı hikayeler

Abhazya Bölüğü temsilcilerinin askeri şanları hakkında birçok hikâye bulunmakta. Tabi ki, bu büyük ölçüde “yabani” bölüğün komutanı teğmen Lakerbay’ın başarısı olsa da, sadece ona ait değildi.

Cesur Kafkasyalıların şanlı isimleri arasında Abhaz savaşçı Georgiy Marçula'nın ismi öne çıkmaktaydı. İnguş alayının komutanıydı ve Rusya'nın en iyi binicisi olarak kabul ediliyordu.

Ruslan Gojüba, “1909 yılında Avrupa'da en iyi binicinin seçildiği yarışmalar yapıldı. O zamanlar bu işin en iyisi olarak İngilizler ve Fransızlar kabul edilirdi ve o (Georgiy) bu yarışmalarda Rus binicilik takımına önderlik ediyordu. Ve bu yarışmaları onlar kazandılar ve Georgiy binicilik tanrısı olarak ün saldı”, diyor.

İnguşlar, alaylarına liderlik eden Abhaz Georgiy Marçul’a saygı duyuyorlardı ve ona “Paşa” (İnguşlar- çoğunlukla Müslüman’dır ve “Paşa” unvanı, Müslüman ülkelerin siyasi sisteminde üst sıralarda kullanılan bir isimdir) diye hitap ediyorlardı.

Hatta saldırıya geçerken şu sözleri içeren şarkıyı söylüyorlardı: “Hiç bir şeyden korkmayız, kurşundan korkmayız, biz cesur Marçula önderliğinde taarruza geçiyoruz. Silahlarla düşman püskürtüldü, yürekten mutluyuz, tüm Rusya’da tanınıyor Cigitler-İnguşlar.

Gojüba, İnguşların bu şarkıyı hala çok iyi hatırladıklarını belirtiyor.

Bir keresinde Çerkes alayındaki “en iyi savaşçı” yı seçmek için bir tür yarışma düzenlenmişti. Birçok değerli savaşçı sunulmuştu, ancak üç St. Georgiy Haçı sahibi bir başka Abhaz Tarba Ahmacir en iyisi seçilmişti. Ahmacir, Rus İmparatoru II. Nikolas’ın özel hediyesi olan gümüş saati de gururla takıyordu.

Gojba bir sonraki hikayesinde birkaç isimden aynı anda şöyle bahsediyor: “Savaşçıları iki hafta dinlenmek üzere cepheden çektikleri bir dönemde, kendi aralarında bir at yarışı yaparlar. Kazanan Abhaz savaşçısı Şin Lakoya olur. Abhaz Bölüğünün Çerkes alayı Süvarisi Şin Lakoya, herkesten önce atına biner ve jüriden yarım metre uzaklıkta atını iki ayağı üzerinde şahlandırır. Atları en iyisi olarak kabul edilen Çerkesler, yarışmanın sonucu karşısında biraz hayal kırıklığına uğramış ve ardından güreşçiler arasında rekabeti teklif etmişlerdi. Çerkesler adına, asil Karaçay ailesinin temsilcilerinden, 2.20 cm boyu ile gerçek bir kahraman ölçülerindeki Krımşahalov katıldı güreşe. Abhazlar ise rakiplerinin karşısına Abhazya’nın Thina köyünden olan cesur savaşçı Şaman Sabekiya’yı çıkardılar. Sabekiya – uzun, geniş omuzlu ve güçlü bir insandı. Birkaç saniye içerisinde Karaçaylı Sabekiya’nın omuzlarında idi. Bu yarışta da Abhazlar önderliği almışlardı”.

Yüzlerce Avusturyalıya karşı 11 Abhaz

Abhaz Bölüğünün başka bir şanlı askeri de, üç Georgiy Haçı’na layık görülmüş olan Vasiliy (Vuasil) Lakoba idi. Teğmen Lakerbay, o ve birkaç Abhaz daha – toplamda 11 savaşçı ile Avusturyalı tabyası ele geçirilmişti.

Ruslan Gojüba, “Tabya, bataklık ile çevrili bir tepedeydi ve etrafında üç tel örgü bulunmaktaydı. Bu tabyada yüzden fazla Avusturyalı vardı. Abhazlar ateş açılmasına rağmen bu tepeye ulaştılar, dikenli telleri keserek 24 kişiyi esir aldılar ve düşmanlarının silahlarını ele geçirdiler. Savaştan sonra Kafkas bölüğüne verilen komuta şuydu: Abhazlar bir adım öne! Bölük komutanı İmparator adına teslim alınan tabya için teşekkürlerini iletir ve savaştan sonra gerçekleştirilmek üzere istedikleri herhangi bir dileklerini söylemelerini ister. Öne çıkan subaylar şunları ister: İlk isteğimiz çocuklarımızın, gençlerimizin ve kızlarımızın okuması, ikincisi ise – Abhazya’nın bölge (O sırada Abhazya, Abhaz askeri bölgesi olarak Rusya İmparatorluğu'nun bir parçasıydı) konumundan çıkarılması ve Karadeniz’in bir eyaleti olarak kabul edilmesi, üçüncüsü ise - silah taşıma iznidir. Bütün bu isteklerine İmparator’un cevabı her birinin tek-tek kucaklanması ve isteklerinin savaşın bitmesi ile hemen gerçekleştirileceğinin iletilmesi olur”.

Fakat bu isteklerin gerçekleşmesi mümkün olmaz. İmparatorun günleri sayılıdır ve Rus İmparatorluğu'nun çöküşü çok uzak değildir.

Kahramanların anısı yeni kahramanları doğurur

Birinci Dünya Savaşı'nın cephelerinden dönen yüzlerce katılımcı Abhazya'da Kiaraz'ın devrimci kadrosunda aktif olarak yer aldı ve Abhazya'da Sovyet Hükümetinin kurulmasına katkıda bulundu. Magba soyundan dört kardeş, Vasiliy Lakoba'nın kendisi ve diğerler birçok isim 1937 baskılarının kurbanı oldular.

Ruslan Gojüba, bugün “Abhaz Birliği”nde yer alan isimlerin haksız olarak unutulduğunu düşünüyor ve diğer Kafkasyalı savaşçılardan örnek veriyor: “Birinci Dünya Savaşının yüzüncü yılı anılmıştı. İnguşetya’da Kafkas taburu süvarilerinin anıtı dikildi ve açılışa Kafkas Bölüğü komutanı Prens Mihail Romanov’un torununu davet edildi. Ayrıca bir de albüm yayınladılar. Osetya'da da aynısını yapıldı”.

Tarihçi, “Filozoflarında dediği gibi, kahramanların anılması, her zaman vatanını korumaya hazır yeni kahramanlar yaratır, yetiştirir”, diye ekliyor.

Soydaşlarımızın her birinin kendi güçleri yettiğince, atalarımızın bu başarılarını şükranla hatırlayarak, onların cesareti ve asaleti örneğinde çocuklarını yetiştirmelerini ve bu boşluğu doldurmalarını temenni ediyorum.