Dünya Abaza Kongresi

22 Aralık 2024
14:54
"Bilgelik – vicdan ile aşılanmış akıldır"
Fazil İskander: Çegemli bilge
Şair, yazar, filozof, kelimelerin hakimi: aforizmaları sizi kendisine hayran bırakır: "Bu kadar basit söylenirken, bir o kadarda derin ve anlamlı!". Tüm hayatını adadığı, sevdiği mesleği icra etti, uzun ve muhtemelen mutlu bir yaşam süren bir dahi idi, yaşamı boyunca, her yazara nasip olmayan, hem halkın sevgisini hem de otoritelerin saygısını kazanmayı başardı. Kitapları onlarca dile çevrildi. Binlerce tirajlı basımları hala yoğun talep gördüğünün bir ispatı.

Fazil İskander kendisini Abhazya için şarkı söyleyen bir Rus yazar olarak tanımlıyordu. Onun yazılarının kahramanları hep burada yaşıyordu - ünlü Sandro ya da küçük çocuk Çik, en ünlü eserlerinin eylemleri hep burada ortaya çıkıyordu.
Fazil İskander (ortada) kız ve erkek kardeşi ile. 1930’lu yıllar
© İskander ailesinin arşivinden
İskander ailesinin Suhum’daki evlerinde asılı olan aile fotoğraflarından bir tanesi
© İskander ailesinin arşivinden
İskander ailesinin Suhum’daki evlerinde asılı olan aile fotoğraflarından bir tanesi
© İskander ailesinin arşivinden
İskander ailesinin Suhum’daki evlerinde asılı olan aile fotoğraflarından birisi
© İskander ailesinin arşivinden
Fazil İskander 6 Mart 1929 yılında, Suhum da dünyaya geldi. Dedesi İbragim İskander şehirdeki ilk tuğla fabrikalarından birini kuran zengin bir Acemdi. Fazil Abdul-ipa ise yarı Acemdi: babası Abdul İbragim'in oğullarının en büyüğüydü. Abdul Abhaz köyü Cigerda'dan Abhaz kızı olan Lili Mişeliya ile evliydi. Fazil İskander Abhazcaya mükemmel derecede hakimdi, fakat hep Rusça yazıyordu eserlerini. Acem ve Abhaz köklerine rağmen, gelişiminde Rus edebiyatının yoğun etkisi olması dolayısı ile kendisini büyük ölçüde Rus kültürünün bir temsilcisi olarak görüyordu.

Yazarın çocukluğu Suhum'da geçmişti ama yazlarının büyük kısmını, annesinin ailesiyle birlikte Çegem'de (Cigerda köyünün bir parçası) geçirirdi. Bugün, yazar sayesinde, Çegem sınırlarının çok ötesinde tanınıyor - yazar başyapıtının kahramanını - "Çegem'den Sandro" yu burada yaşatmıştı.
İskander ailesi, sağda dikilen Fazil İskander
© İskander ailesinin arşivinden
İskander ailesi, küçük Fazil annesi ile
© İskander ailesinin arşivinden
1938'de geleceğin yazarının babası İran'a sürgün edilir, çocukları Anneleri Lili Mişelia yalnız büyütmek zorunda kalır. Ve o zamandan sonra aile hiçbir araya gelemez. Çocukluk anıları çoğu zaman yazarın eserlerinin temelini oluşturmaktadır.
"Her yazar, hem hikâyelerini hem de olup bitenlere karşı tutumunu aktarabildiği bir kaynağa - kendi yaratıcı enerji kaynağına sahiptir. Ve bu enerji gerçektende — insanın çocukluk yıllarından gelir. Tamda çocukluk yaşlarında, yaşam en basit ve en doğal haliyle algılanır, çocuklukta, yaşamlarımız boyunca bize eşlik eden görüşlerimiz ortaya çıkar"

Fazil İskander. 1989 yılında yıllık yayın "Kronograf" için gazeteci Oleg Donjenko ile yaptığı röportajdan

Suhum'un No_3 okulundan altın madalyayla (tüm dönemleri takdir belgesi ile bitirenlere verilen madalya) mezun olduktan sonra Fazil İskander, Moskova'da üç yıl çalıştığı Kütüphane Enstitüsüne girer ve 1954'te Gorkiy Edebiyat Enstitüsüne geçiş yapar. Hala öğrencilik hayatı devam ederken, İskander ünlü Sovyet yazarı ve şair Konstantin Simonov ile tanışır. Fırsattan yararlanan genç yazar adayı, bazı şiirlerini Simonov'a bırakır. Yazar daha sonra İskander'in şiirlerini okur ve eleştirilerini Abhazya'ya gönderir, iyi olanları vurgularken, başarısız şiirleri de belirtmeyi unutmaz.
"Çik'i ara sıra deli amcası ile denize gönderirlerdi. Amcası deli olduğu için yalnız gönderilmiyordu. Çik'i ise henüz yetişkin olmadığı için tek başına göndermiyorlardı. Ama ikisinin birlikte gitmelerine izin veriliyordu. Çik'i amcasıyla birlikte gönderirken bir çocuk ve yetişkin beraber gidiyor gibi düşünüyorlardı. Amcayı Çik'le gönderirken ise deliyi bir akıllıyla gönderdiklerini düşünüyorlardı"

Fazil İskander. "Çik ve Puşkin" yazısından

1954 yılında enstitüden sonra dağılımda (SSCB'de, eğitimin tamamlanmasının ardından, genç uzmanın, devlet tarafından dağıtımla nerede görev yapacağı belirlenir ve gönderildiği yerde birkaç yıl hizmet vermesi gerekirdi.) Byansk bölgesine "Bryansk Komsomolu" gazetesinin edebi danışmanı olarak atandı. Daha sonrasında ise, Kursk şehrine, "Kursk Doğruları" gazetesinin matbasına atandı. Bu yayının bir çalışanı olarak İskander, o yıllarda başlatılan "mısır kampanyası" dolayısı ile mısır kültürünün tarıma kitlesel yayılması ile ilgili bir makale yazar (Kampanya, SSCB lideri Nikita Kruşçev'in ABD'ye ziyaretinden sonra başlatılır. Mısır üretiminin hacminden etkilenerek, bu mahsulün kendi ülkesinde de yetiştirilmeye başlaması talimatını verir. Bununla birlikte, farklı iklim koşullarının büyük etkisi dolayısı ile SSCB'ye mısırın toplu olarak yayılması girişimleri başarısızlıkla sonuçlanır). Ancak makale baılmaz. Yazar daha sonra, " Kozlotura Takımyıldızı" hikayesinde olduğu gibi, bu gibi uygun olmayan kampanyaların saçmalığı konusuna geri dönecektir.
Bize diyorlar ki: — Daha önce olmuştu,
Daha önce olmuştu — ister inan ister inanma,
İleride de olmayacak demiyorum,
Fakat daha önce — bu şimdi değildir.

Ne aynı hava ne aynı bahar,
Daha önce bir sebep yüzünden olmuştu
Daha yağlı ringa balığı, daha sert votka,
Artık sadece su, o da eskisi gibi değil,

Böyle tuzlamıyor, böyle sevmiyorlardı,
Dene ve konuşmalarını kontrol et.
Ama eskiden demezler miydi?
Geçmiş – günümüzden iyi.

Fazil İskander. "Eskiden" adlı şiirinden, 1956

Fazil İskander
© İskander ailesinin arşivinden
Fazil İskander
© İskander ailesinin arşivinden
Fazil İskander
© İskander ailesinin arşivinden
Fazil İskander'in ilk kitabı – şiirler derlemesi "Dağ patikaları" – Suhum'da 1957 yılında basılır. O dönemde İskander vatanına dönmüştür ve federal kurum "Gosizdat" kitap matbaasının Abhaz şubesinde editörlük yapıyordur.
Fazil İskander ile Sanat Gecesi, Abhaz Dram Tiyatrosu, Suhum, 2006
© АГТРК
İskander hikayelerini yazmaya 1962 yılında başlıyor. 1966 yılında "Yeni Dünya" dergisinde yayınlanan "Kozlotur'un Takımyıldızı" romanı ise ona gerçek bir ün kazandıran yazısı olur. Hikâyede, yazar yeni bir hayvan ırkı yetiştiriciliği ile dalga geçmektedir - keçi ve dağ keçisinin birleşimi. Bu eser, yerel yetkililerin kendilerini tanıdığı en parlak hicivdir.
"O geceyi hatırlarken, aynı anda hem harika hem de aynı zamanda tabiatın doğuştan gelen bir bilgeliği olduğunu düşündüm, denge için çabalıyordu, çünkü her şeyin bedelinin ödenmesi gerekiyordu. Eğer limonata içiyorsanız ve bu size şampanya gibi geliyorsa, demek ki er ya da geç limonataya benzer bir şampanya içeceksiniz"

Fazil İskander. "Kozlotur'un Takımyıldızı" romanından alıntı

Fazil İskander, Moskovalı eşi Antoniya Hlebnikova ile Suhum sahillide tanışmıştı. Hatta bu tanışma anı "Kozlotur'un Takımyıldızı" adlı romanında yer aldıktan sonra, aynı isim ile beyaz perdeye aktarılmıştı.
Gençler düğünden sonra Moskova'ya yerleşirler. Kısa sürede ailenin iki çocuğu olur – oğlu Aleksandr ve kızı Marina.
"İşte görüyorum – yerli kayıklar için olan limanda dikiliyor. Korkuluklardan aşağı doğru eğilerek suya bakmaya çalışıyor. Üzerinde çocuksu bir gömlek ve neredeyse yok gibi olan belinde geniş bir etek. Bu tarz kızlar için bizim buralarda: 'makasla kesilecek gibi', diye bahsederler"

Fazil İskander. "Kozlotur'un Takımyıldızı" adlı romanından alıntı

Fazil İskander vatanından ayrı yaklaşık kırk yıl yaşamıştır. Özellikle Abhazya'yla ilgili geniş kapsamlı yazılarını Moskova'da yazmaya başlamıştı. Yazar Abhaz televizyonuna verdiği bir röportajında, "Moskova'da bulunduğum günlerden birinde, Çegem'i merkez alarak Abhazya hakkında bir roman yazmaya karar verdim", diye anlatıyor.
"Anavatanından uzakta yaşayan her insan gibi Abhazya'yı çok özlüyorum, fakat ona olan sevgimden, bu özlemin ilacını üretiyorum"

Fazil İskander. Aile arşivinde bulunan görüntü kayıtlarından bir bölüm

Fazil İskander'in en önde gelen eseri "Çegem'den Sandro" romanı oldu. Yazar bir kahraman ile bir araya getirdiği kısa öyküler koleksiyonu ile Pikaresk Kurgu türüne atıfta bulunuyordu. SSCB'de, roman ilk olarak 1973'te "Yeni Dünya" dergisinde yayınlandı. Ancak eser yoğun sansüre uğratılmıştı. Yazar, sadece bazı maddi zorluklar yaşadığı için yayının bu halini kabul etmişti, ayrıca taviz vermezse, yazdığı hiçbir şeyin basım göremeyeceğini anlamıştı. Ancak editörlerin romanını getirdikleri hali, yayınlandıktan sonra bile onu sürekli rahatsız etmeye devam etmişti. Kendi sözleri ile "Çegem'den Sandro" eseri "vahşice katledilmişti". Hatta yayın evine mektup yazarak el yazısını, aslının kendisine iade edilmesini talep etmişi.
Bu konuya uzun süre içerledi, hatta çok derinden yaralanmıştı diyebilirim. Feryat etmeye hazırdı.
Antonina İskander
"Bayramı bekleme bayramı" belgeselinden alıntı
"Çağdaş bir insan, çevresinde olan her türlü dengesizliği hissedebilir. Her şeyin aslında çökmesi gerektiği, ama bir nedenden dolayı direndiği hissine sahiptir. Çevresindeki yaşam kendisine çifte baskı uygulamaktadır, bu - her şeyin çökmesi gerektiği gerçeği ve hala direndiği gerçeğidir"

Fazil İskander. "Çegem'den Sandro" romanından

"Çegem'den Sandro" romanı, Karl ve Elenday Proffer tarafından yaratılan ve Rus dili edebiyatının SSCB'de yayınlanması imkansız olan veya çok ciddi bir sansürle uğratılmış olan eserleri yayınlama konusunda uzmanlaşmış ünlü Amerikan yayınevi "Ardis" tarafından, ancak yetmişli yılların sonu, seksenlerin başında tam olarak yayınlandı. Burada, Nabokov, Brodskov ve birçok diğer ünlü eser basılmıştı.

Özellikle "Çegem'den Sandro" romanının iki cildi "Ardis" basım evi tarafından yayımlanmıştı. Kitabın tamamı 800 sayfadan fazlaydı, kıyaslamak gerekirse – SSCB de basılan "Çegem'den Sandro" sadece 240 sayfaydı. Bu basımın sayesinde roman dünya genelinde birçok dile çevrildi.
İskander – çok büyük bir yazar, özellikle "Çegem'den Sandro" romanı ile Nobel ödüne layık bir isim.
Yazar Andrey Bitov
2016 yılı, "Eho Moskvıy" radyo yayınından
SSCB'de totaliter rejimin zor yıllarında, İskander her zaman oldukça aktif bir medeni konuma sahipti. Bu da onu sıklıkla hoş olmayan bir duruma sokuyordu – kitap çıkarmasını engellemişlerdi.
"Bunu birkaç kez şahsen deneyimledim. Ve her seferinde, örneğin, "Yeni Dünya" dergisi veya diğer yayınlar hakkında, bazı baskıcı önlemlerle ilgili imzaladığımız mektuplara verilen tepki bize sert bir şekilde ihtar olarak geldi. Bu tarz mektupların önderi hiçbir zaman ben olmamıştım. Ancak bir şekilde elime ulaşan mektupların içeriklerini okuyup, adil talepler olduklarına inandığımda koşulsuz imzalardım"

Fazil İskander. 1989 yılında yıllık yayın "Kronograf" için gazeteci Oleg Donjenko ile yaptığı röportajdan

1979'da İskander'in, "Büyük Seksin Küçük Cücesi" adlı hikayesi, ünlü Metropol dergisinde yayınlandı. Bu Devlet Yayınevi'nin dışında yayınlanan "sansürsüz" diye tanımlanan edebiyat koleksiyonuydu. Bu yayınevinde, temelde muhalif görüşlere bağlı olan, hikâyelerinin ve romanlarının devlet yayınevinde yayınlanmayacağını çok iyi anlayan yazarların eserleri basılıyordu. Ve sonunda skandal patlamıştı, koleksiyonun derleyicileri ve yazarları "bir açıklama yapmaya" davet ediliyordu. Güreş minderine çağrılanlar arasında İskander de vardı. "Metrapol" olayından sonra, birkaç yıl boyunca yazarların çalışmaları basın yüzü göremedi, yayımlanamadı. Bu durum seksenlerin ortalarına kadar sürdü. Ancak "perestroyka" nın (Mihail Gorbaçov'un SSCB'de bir dizi ciddi siyasi reform gerçekleştirme girişimi) başlamasıyla birlikte, İskander'in eserleri tekrar yayınlanmaya başladı.
Fazil'i bir şekilde ayrıştırmak istediler, ama kendisi hiçbir zaman bu ayırmaya katılmadı, aksine en sert sözleri söyleyenlerden birisi oldu. Biz işgal altındaki bir ülkede yaşıyoruz dedi, yani yetkililerin bu ülkeyi işgal ettiğini vurguladı. Sıkı denetimli bir anaokulunda yaşıyoruz.
"Metropol" 'ün kurucularından biri, yazar Viktor Yerofeev
"Bayramı bekleme bayramı" belgeselinden.
"Çik'in Çocukluğu" adı altında bir araya getirilen, Çik'in hikâyeleri, İskander'in sanatında büyük önem taşıyordu. Bu hikâyelerdeki Çik prototipi yazarın kendi çocukluğuydu, Çik'in çocukluğunun geçtiği Muhus'unda Suhum olduğu aşikârdı.
Muhus avlusunda, nezaket, alaka, iyilik hüküm sürüyor ve endişelerle, korkularla dolu hayata karşı çıkıyordu. Avlu – kendi kanunlarını, anayasasını, "cezalarını" yaratan ve teşvik eden gayrı resmi topluluk, devlet içinde "gayri resmi" devlet.
Edebi eleştirmen Natalya İvanova
"Korkuya karşı kahkaha ya da Fazil İskander" kitabından.
Fazil İskander ile Sanat Gecesi, Abhaz Dram Tiyatrosu, Suhum, 2006
© AGTRK
"Kahkaha sesi bir ışık sütunu gibidir. Belki de kahkahalar sesin ışığıdır? Gülümseme bir ışık akışıdır"

Fazil İskander. "Herkül'ün 13. Zaferi" eserinden

İskander'in sanatında mizah ve kahkaha büyük rol oynuyordu. Ancak bu zehirli, alaycı bir mizah değildi, ahlaki değerleri aşılama arzusu da değildi, İskender'in mizahında tamamen farklı sebepleri vardı.
İskander'in mizahı, hayatın kendisinin, resmi olmayan formalitelere tepkisi gibi doğaldı. Bu mizah, çocukların, korumasızların ve ineklerin üzerinde kendilerini güçlü hissedenlerin görkemli sahtekârlıklarını, aptallıklarını ve hallerinden memnuniyetlerini ortaya çıkarır ve öldürürdü. Resm-i "Yukarıdakiler" halkın durdurulamaz mizahına maruz kalırlar. Ve kahkaha korkuyu yener. İskander negatif mizahı reddeder. Onun mizahı, görgü hocalığından, ahlak terbiyeciliğinden ve kurgudan uzaktır. Doğrusunu isterseniz,bu pikaresk mizahı - neşeli yalanlar, aldatmaca ve ikiyüzlülüktür. O bunları onaylayarak yok ediyor.
Edebi eleştirmen Natalya İvanova
"Korkuya karşı kahkaha ya da Fazil İskander" kitabından
"Bir insan dürüst olmalı. Her koşulda ve iktidarda bu mümkün olabilen bir şeydir. Dürüstlük — şahsen hiçbir yalanın içinde bulunmamaktır. Dürüstlük kimseden bir kahramanlık beklemez, sahtekârlık içinde yer almamanızı varsayar"

Fazil İskander

1989 yılında Fazil İskander, SSCB Yüksek Kurulu'na bağlı Abhazya SSCB'nin 12.dönem Yüksek Konsey'indeki 11 milletvekilinden biriydi. 1991'de Yüksek Konsey'in dağılmasına kadar burada hizmet verdi. Daha sonrasında bir daha hiç siyasete karışmadı.
"İnsanlığın üstesinden gelemeyeceği hiçbir sahtekârlık ve sahtekârlığın üstesinden gelemeyeceği hiçbir insanlık yoktur. Seçim her zaman bizim elimizdedir, seçimlerin sorumluluğu da tabi ki bizim üstümüzde olacaktır. Eğer seçme şansımız yok diyorsak, bu aslında seçimimizi yaptığımız anlamına gelmektedir"

Fazil İskander. "Çegem'den Sandro" romanından

Fazil İskander 1989 da aldığı SSCB Devlet Ödülü de dahil olmak üzere, birçok farklı ödüle layık görülmüştür. Bunlar arasında 1991'de akademisyen Andrey Saharov'un "Edebiyatta Cesareti için" adını verdiği ödül, 2002 yılında Abhazya'da Cumhuriyeti'nin en yüksek ödülü "Ahidz-Apşa" I.derecesine bulunmaktadır. Ayrıca Puşkin ödülü ve Lev Tolstoy'un adı verilen "Yasnaya Polyana" ödülü verilmiştir. "Büyük Kitap" ödülü töreninde kendisine özel bir ödül olan "Şeref ve Onur" ödülü de takdim edilmiştir. 2010 yılında Rusya Devlet Başkanı Dimitriy Medvedev, Fazil Abdul-ipa'ya "Vatana Hizmet» madalyasını takdim ederken, kendisinden 'halklarımız (Abhazya ve Rusya) arasındaki asırlık dostluk geleneklerini sembolize eden bir şahsiyet' olarak bahsetmiştir". Yazar, Rusya Federasyonu Devlet Edebiyat ve Sanat Dalı Devlet Ödülü'nü 2014 yılında, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in elinden almıştır. Fazil İskander, edebiyat dalında Nobel Ödülü'ne iki defa aday gösterilmiş, ancak her iki defasında da almak kısmet olmamıştır.
Çoğunluk, İskander'in, Rusya'dan Nobel Ödülü'ne aday olabilecek en büyük yazarlardan biri olduğunu söylüyordu, bunun sebebi her şeyden önce, edebi dünyaya orada daha önce bulunmayan bir bölgeyi - Abhazya'yı katıyor olmasıydı ve bunun için genellikle Nobel verilirdi. Elbette bu gerçek Abhazya'dan çok uzaktaydı, çocukluğunun mutluluk ülkesi metafiziksel Abhazya idi.
Yazar Dmitriy Bıkov
Rus Haber Ajansı ile yapılan röportajdan
"Kardan insanın arayışı, belki de bir insanın sonunun yaklaştığı için başlangıcını arayışıdır. İnsanlar uzak atalarını görmek, tam olarak ne zaman yolu şaşırdıklarını anlayabilmek istiyorlar"

Fazil İskander. "İnsan Parkı" kitabından

Yazar arkasında büyük bir edebi miras bıraktı. Saydığımız eserlere ek olarak; benzetme tarzı hikâye "Tavşanlar ve boa yılanları", diyalog-hikaye "Rusya'yı Düşünen ve Amerikalı", "Okul dansı veya utanç enerjisi", "İnsan Parkı", "İnsan ve çevresi", "Dedem" hikayeleri, "Denizin Hikayesi" ve daha birçoğu bulunmaktadır.
"Çocukluğunuzun ülkesi, en beklenmedik şeyleri bulabileceğiniz, akıntıdan sonraki ıslak, gizemli bir sahildir. Ve ben her zaman aradım, belki de beni bu biraz zorladı, dağıttı. Sonra yetişkin olduğumda, yani kaybedecek bir şeylerim olduğunda, tüm mutlu çocuk keşiflerinin, daha sonra yetişkinliğimizde ödeyeceğimiz gizli bir kader kredisi olduğunu anladım. Ve bu çok adil bir durumdu"

Fazil İskander. "Mutlu Keşiflerin Zamanı" hikâyesinden

Yapıtları görüntü bakımından öylesine canlı, kanlı ve zengindi ki, eserlerinden birçok film çekilmesi şaşırtıcı olmasa gerek. İskander, filmin yazarın anlatımda ortaya koyduğu şeyi büyük ölçüde basitleştirdiğini söylese de, eserlerinden çekilen filmler, seyirci tarafından çok beğenilmiş ve sevilmişti. Bunların arasında "Mutlu Keşifler Zamanı", "Valtasar ziyafeti veya Stalin ile Bir Gece", "İyiyken Ayrılalım", "O, Marat" ve diğerleri vardı.
"Hayatı daha çok içine kapalı olsaydı, hayatının tamamen, tümüyle kendisinin olduğunu hissedecekti ve bu hayatı sona erdirmeyi düşünecekti. Fakat hiçbir zaman hayatını yalnızca kendisine ait bir şey olarak hissetmedi, hissedemedi. Hayatından daha çok sevdiği kişi öldüğü zaman bile hayatının O'namı yoksa sevdiği kişiye mi daha çok ait olduğunu hiç düşünmedi, çünkü hayatının geri kalanı, hala yalnız kendisine ait bir şey değildi. Hem büyükbabası, Kazım Amca, hem de yaşlı Hasan'a ve ona yakın olan herkese aitti"

Fazil İskander. "Sofiçka" romanından

İskander'in ekrana son uyarlanan eseri "Sofiçka" filminden kareler. Film, ünlü Rus yönetmen Aleksandr Sokurov'un öğrencisi Kira Kovalenko tarafından yapıldı.
"Sofiçka" filminden kareler
Rejisör Kira Kovalenko
Yazar Fazıl İskander, 31 Temmuz 2016 tarihinde 88 yaşında, uykusunda aramızdan ayrıldı. Moskova yakınlarındaki Peredelkino'da bulunan evinde, akraba ve arkadaşları arasında vefat etti. Moskova'daki Novodeviçiy mezarlığına defnedildi.
İskander – zaten yarım asırlık klasikti, lakin birinin, olağanüstü boyutlarını ancak onu kaybettikten sonra daha iyi anlayabiliyoruz. Tartışmasız çok büyük bir yazardı. Bir dünya yaratabilmişti ve bu herkese nasip olan bir şey değildi. Çok iyi yazarlardan bile pek azına kendi dünyasını kurmak nasip olmaktadır. O, yüce bir dünya kurdu, büyük bir hayat yaşadı.
Yayıncı Viktor Şenderoviç'in
Moskova'da yazara veda törenindeki konuşmasından
"Kültür – okuduğunuz kitapların sayısı değildir, anladıklarınızdır"

Fazil İskander. "İnsan Parkı" eserinden

Abhazya'yı öven yazarın hatırası, toplumun birçok alanında yaşatılmaktadır. "Abhazya'nın üstün kişilikleri" hatıra paraları serisinde, Fazil İskander imgesi ile hatıra parası basılmıştır. Suhum sahilinde, İskander'in kitap sayfalarından çıkarılan üç boyutlu kahraman heykelleri bulunmaktadır. Bunlar – erkek çocuğu Çik, kız arkadaşı Niki ve Filozof Penguen. Ayrıca ülkemizde her yıl, Fazıl İskander'in adına Uluslararası Kültür Festivali "İnsan Parkı" düzenlenmektedir. Fazil İskander'in hatırası uzayda bile ölümsüzleştirilmiştir - küçük gezegenlerden birisine ismi verilmiştir. Fakat en önemlisi - kitaplarıyla kendisini sürdürecek olmasıdır- okunduğu sürece İskander halkın hafızasında yaşayacaktır.
Yazarın ölümünden hemen sonra, Rusya'da, üç dalda Fazil İskander Uluslararası Edebiyat Ödülleri verilmeye başlamıştır. Bunlar: İskender'in eserlerine dayalı nesir, şiir ve senaryo ödülleridir.

Ayrıca, Fazıl İskander'in adı, Suhum'da ki Rus Devlet Dram Tiyatrosu'na verilmiştir. Abhazya'nın Kültür, Tarihi ve Kültürel Mirasını Koruma Bakanlığı, 2019 yılında, yazarın 90'ıncı yıldönümü anısına en iyi anıt yarışması düzenlediklerini duyurmuştur.
Sevgiyle dolu güzel bir dünya yaratan, sağduyuya, iyiliğe ve yaşamın sonsuzluğuna inanç veren bir bilgeydi Fazil. Fazil'imiz hala bizimle, çünkü gerçek bilgeler gittiklerinde bile bizi karanlıkta bırakmazlar, ruhlarının, cesaretlerinin ve şefkatlerinin ışığını vermeye devam ederler. Sanat dünyasının kurtarıcı gücüne, güçlü yeteneğinin büyük mucizesine hala sahibiz. Onun sanatı - zulme, yalanlara ve gerçeğin çılgınlığına karşı sevgi aşılamaktadır. Bu sonsuz bir yaya sonsuz bir şekilde tutunma fırsatı gibidir.
Abhazya Devlet Üniversitesi Rus ve Dünya Edebiyatı Bölümü Doçenti Elena Kobahia
Haber Ajansı "Sputnik Abhazya" röportajından
"Eski daire. 1965 yılı. Birinci bölüm" programından bir kesit. Sunucu Grigoriy Gurviç. 1998 yılı çekimi

Metin yazarı: Arifa Kapba, Bild Editör Naala Ayüdzba, baş editör Amina Lazba


Made on
Tilda