Ünlü Kafkasya uzmanı Georgiy Dzidaria Abhazya'nın tarihine yalnızca seçkin bir bilim adamı olarak değil, aynı zamanda ünlü “Üçlü Mektup” un yazarlarından biri olarak girdi.

Arifa Kapba

Georgiy Dzidzaria – tüm yaşamını, kendi ülkesinin tarihini incelemeye adamış ünlü bir Kafkas tarihçisi, bilim adamı, tarih bilimleri doktoru. Ancak Abhazya tarihinde, isminin altın harflerle yazılmasının nedeni, 1940'larda, ülkenin aktif “Gürcüleştirilmesinin” başlamasıyla, kaderini ve kariyerini haritaya koymaktan korkmadan, Abhazya'da başlayan değişiklikleri, tanınan şair Bagrat Şinkuba ve bilim adamı Konstantin Şakrıl ile birlikte ünlü “Üçlü Mektup” ile şiddetle kınamasıdır.

Tarihe olan ilgisi

6 Mayıs 1914 yılında Lıhnı köyünde dünyaya geldi. Georgiy’nin babası, çiftçi Aleksey Dzidzaria, Nestor Lakoba (Abhazya Halk Konseyi Komiserleri Başkanı ASSC.) tarafından kurulan çiftçiler birliği «Kiaraz» da yer almaktaydı. Annesi, Elizaveta (Ziza) David-pha, «kiarazlılardan», ünlü devrimci İgnatiya Vardania’nın kız kardeşiydi. Henüz dört yaşındayken babasını kaybetmiş, annesi tarafından yetiştirilmişti.

On yaşından itibaren, Dzidzaria Gudauta yatılı okulunda okudu ve 1929'da Nestor Lakoba’nın ismini taşıyan Suhum Lisesi'ne girdi. Henüz okulda iken, kendi ülkesinin tarihine ilgisi büyüktü. Sonuç elde etmek için gerçekleri, belgeleri ve fiziki delilleri toplamasını ve sonra da çalışmaları yazmasını tavsiye eden öğretmeni Aleksey Vsevolodiy-ipa Fadeev'e çok şey borçlu olduğunu söylüyordu.

1934 yılında okuldan mezun olduktan sonra, tarihle ciddi derecede ilgilenen genç adam, Moskova Tarih, Felsefe ve Edebiyat Enstitüsü'ne girer.

Dzidzaria otobiyografisinde: “Burada akademisyenler Yuriy Vladimir-ipa Gotye, Evgeniy Aleksey-ipa Kosminsiky, Mihail Nikolay-ipa Tihomirov, Sergey Vladimir-ipa Bahruşin, İsak İzrail-ipa Mints ve bir tarihçi olarak oluşumumda büyük rol oynayan önde gelen birçok diğer Rus tarihçilerinden ders aldım”, diye bahsetmektedir.

Dzidzaria üniversite yıllarında, XIX. yüzyılda Abhazya tarihinin sorunlarına özel bir ilgi duyuyordur.

1939'da üniversiteden mezun olduktan sonra, Dzidzaria Abhazya'ya geri döner ve akademisyen Marr'ın (şu anda Dmitry Gulia ismini alan Abhazya İnsani Çalışmalar Enstitüsü) adını taşıyan Abhaz Dili, Edebiyat ve Tarih Enstitüsü'nde önce yardımcı araştırmacı, ardından da kıdemli araştırmacı olarak çalışmaya başlar. 1953'te, enstitünün bilim bölümü başkan yardımcısı olacak ve 1966'dan itibaren ömrünün sonuna kadar başkanlığını yapacaktır.

Dzidzaria, bilimsel araştırma faaliyetlerini tarih bilimi öğretmenliği ile birlikte yürütüyordu. 1957'den 1966'ya kadar A. M. Gorkiy’nin ismini taşıyan Suhum Pedagoji Enstitüsüne başkanlık etmiş ve 1939 yılından itibaren burada ders vermiştir. Tamamen onun inisiyatifi ile enstitünün tarih bölümünde Abhazya tarihi kursları düzenlenmektedir.

1979'da Abhaz Devlet Üniversitesi kurulduğunda Dzidzaria, Abhazya tarihi, arkeoloji ve etnoloji bölümlerine başkanlık etmiş ve XIX. - XX. yüzyılın başlarında Abhazya'nın tarihi derslerini vermeye başlamıştır.

Tarihçi Arvelod Kupraa, Dzidzaria hakkında, “Georgiy Aleksey-ipa Dzidzaria, temelleri profesyonel ulusal tarihçilerin, tarihî geleneklerin ve yetersiz kaynak üssünün yokluğunda atılmış olan Abhazya tarihi biliminin oluşumunun kökeninde duranlardan birisidir”, diye bahsetmekte.

“Üçlü Mektup”

Georgiy Dzidzaria sadece seçkin bir bilim insanı değil aynı zamanda büyük bir vatanseverdi. Aydınların diğer pek çoğunun olduğu gibi, Abhazya'da Nestor Lakoba'nın ölümünden bu yana olanlardan – ülkenin “Gürcistanlaştırılması” girişimi, okullarda Abhazca öğrenim yasağı, adaletsiz kadrolaşma politikası, Abhaz ulusunun temsilcilerini "devre dışı" bırakma girişimlerinden çok rahatsızdı.

1947'de, ünlü yazar ve şair Bagrat Şinkuba ve Kafkas Bilimci Konstantin Şakrıl ile birlikte, Sovyet Birliği Bolşevikler Komünist Partisi Merkez Komitesi’ne(ЦК ВКП(б) bir mektup yazdılar. Mektubun yazarları durumu ayrıntılı olarak tanımlamış ve ülkenin liderliğinden bu konuyla ilgilenmesini istemişlerdi.

Listeledikleri sorunlar arasında, Abhaz okullarının “yeniden düzenlemesi” adı altında Gürcüce eğitim verilmeye başlanması, Abhaz okullarında keskin bir düşüş, yerel toponimilerin (coğrafik isimler) Gürcüceye değişimi, Abhaz edebiyatının ve Abhaz yazarların yayın haklarının göz ardı edilmesi, Abhaz ulusuna mensup kişilerin partilerde yüksek ve önde gelen yerlerde bulunmasının önüne geçilmesi ve aynı zamanda Gürcistan'dan bu pozisyonlara insan getirilmesi, topraklara, Gürcistan’dan getirilen toplu göçmenlerin yerleştirilesi bulunmaktaydı.

Mektup bir bomba etkisi yarattı ve yazarları da en ağır eleştirilere maruz kaldılar.

“Mektubun yazarları ağır bir şekilde cezalandırıldı - Sovyet Birliği Bolşevikler Komünist Partisi Merkez Komitesi’ni (ЦК ВКП(б)) yanlış bilgilendirme girişimi ve Abhaz parti teşkilatına iftira atmakla suçlandılar.

Oleg Bgajüba ve Stanislav Lakoba’nın, “Eski çağlardan günümüze Abhazya tarihi" kitabında, son yıllarda kendilerine, “burjuva milliyetçiler" ve “faşist unsurlar" gibi etiketler iliştirilmiş, bu 1953 yılına kadar devam etmişti”— diye bahsediliyor.

Arvelod Kupraa, bu mektubun Georgiy Aleksey-ipa'nın hayatında etkisini göstermeden geçmediğini, - bilim adamının imza attıktan sonra uzun bir süre boyunca taciz atmosferinde yaşamak ve çalışmak zorunda kaldığını belirtiyor.

“Aynı anda maddi zorlukların, ahlaki ve psikolojik baskının üstesinden gelmek zorunda kaldılar. 1956 yılına kadar dört çocuğun büyüdüğü ailesi, üniversitenin yurdunda tek odada yaşadılar. 1947 tarihli ünlü mektubunun ardından, Georgiy Dzidzari, Bagrat Şinkuba ve Konstantin Şakrıl sıkı bir takibe alındılar. 1949 yılının öğretim dönemi başında Georgiy Aleksey-ipa’yı Pedagoji Enstitüsü'ndeki öğretim üyeliği görevinden uzaklaştırıldılar – kendileri hakkında “siyasal güvensizlik ilan edilir”, daha sonra iki kere kesin olarak “öğretim görevlileri yurdundaki odasının boşaltılması üzerine” talimat gelir; «boşaltılmadığı takdirde» Enstitü Müdürü R.Tsulukidze “işi savcılığa taşımakla” tehdit ediyordur”, – diye yazıyor Kupraa.

Bilim ve devlet adamı

Georgiy Dzidzaria’nın ardında 400'den fazla yayınlanmış eser bulunmakta. Bunların arasında 150'den fazla bilimsel makale ve yaklaşık 50 monografi yer alıyor.

İşte, 4 Mayıs 1999'da “Abhazya Halk Partisi” gazetesinde yayınlanan bilim adamı Dzidariya'nın belirleyici özellikleri: “Uzun boylu ve narin, Georgiy Aleksey-ipa Dzidzaria, sürekli, kitapların, belgelerin, elyazmalarının ve diğer belgelerin bulunduğu masasında oturur, keskin bir şekilde düzeltilmiş ve güçlü fiziksel yapısının ispattı olarak hizmet veren geniş omuzlarıyla kitapların üstüne yükselirdi ve yardımsever gülümsemesi ruhsal tutumu hakkında fikir verirdi. Ofise ziyaretçi, misafir kim girerse girsin mutlaka ayakta karşılardı. Sohbete girer girmez düşüncelerin ağırlığından kurtulur ve canlı bir şekilde muhabbeti sürdürürdü. Meslektaşları odasına geldiğinde onlarla muhabbet etmeyi severdi, bazı anlar da bunu kendisi yapar çalışma odalarını gezerek, iyi başlangıçları için dostlarını yüreklendirir, istenmeyen adımlardan uzaklaştırırdı”.

Dzidzaria - Abhazya tarihinin XIX. yüzyılın sonları ve XX. yüzyıl başlarının uzmanıdır. Bilimsel eserleri ders kitabı olarak kabul edilir ve en geniş bilimsel çevrelerce tanınır.

Tarihçi Arvelod Kupraa, “Georgiy Aleksey-ipa Dzidzaria, XIX. yüzyıl Abhaz toplumunun sosyal yapısını titizlikle inceleyen ilk Abhaz akademisyendir. <…> XIX. yüzyılda Abhaz toplumunun sosyal konularının ve sosyal durumlarının ayrıntılı bir tanımını vermiştir”, diye belirtiyor.

Bilim adamı, Sovyet Birliği Bolşevikler Komünist Partisi Merkez Komitesi’ne (ЦК ВКП(б)) yazılan mektuptan sonra başlayan, 1866’nın “garip isyanı” üzerine yaptığı çalışmayı en zor zamanlarda yazmıştır. Ayaklanma, yerel zihniyetin inceliklerini anlayamayan ve Abhazya'da serfliğin (köylünün yaşadığı ve ektiği toprağın sahibi ile aralarındaki yasal ilişkiler sistemi) kaldırıldığını açıklayan Rus yetkililerin cahil politikası ile kışkırtılmıştı. Ancak, Rusya'nın aksine, serflik burada asla var olmamıştı. Bu yüzden ayaklanmaya “garip” deniyordu: serbest bırakılmaları kararnamesine sevinmek yerine, kendilerini zaten özgür sayan çiftçiler ve kararnameye göre “köle” sahibi oldukları iddia edilen soylular arasında tepkiler yükseldi.

Georgiy Dzidzaria'nın ilk bilimsel monografisi “Abhazya'da 1866 İsyanı” kitabı 1955'te yayınlandı ve kendisine bilim dünyasında büyük bir ün kazandırdı.

“Sürgün ve XIX. yüzyılda Abhazya tarihinin sorunları" monografisi, bilim adamının araştırma çalışmaları arasında ayrı bir yer tutuyor. Uzmanlar bu kitabı haklı olarak "XIX. yüzyılda Abhaz trajedisinin kronolojisi ve Kafkas Savaşı mağdurlarının anıtı” olarak adlandırıyorlar. Çalışma Moskova, Leningrad, Tiflis, Krasnodar, Suhum gibi çeşitli şehirlerin arşivlerinden çok sayıda belge ve hatıraların titizlikle araştırılmasına dayanıyor.

Georgiy Dzidzaria'nın Abhazya tarihi araştırmalarına bir önemli katkısı da “Devrim Öncesi Abhazya Aydınlarının Oluşumu” adlı temel monografisidir. Akademisyen bu çalışmasında, yüzyılın başında oluşan ve Abhazya'nın sosyal, politik ve kültürel yaşamına büyük katkı sağlayan Abhazya aydınlarının önde gelen temsilcilerinden bahsediyor. 1980'deki bu çalışması için Georgiy Dzidzaria’ya, Abhazya Dmitry Gulia Devlet Ödülü verilmiştir.

\Georgiy Dzidzaria, ülkenin önde gelen, otoriter halk ve devlet liderlerinden biriydi. 1957 – 1959 yıllarında Abhazya ASSC Yüksek Konsey Başkan Vekilliğini ve 1975'ten ömrünün sonuna kadar - Abhazya Yüksek Konsey Başkanlığını yürütmüştür. SSCB Yüksek Konseyi Başkanlığı milletvekilliğine tam üç kere seçilmiştir.

“İskeleyi terk ederek, denize açılıyor”

Georgiy Dzidzaria'nın tüm yaşamının bilime ve topluma hizmete adanmış olduğu gerçeği, kendileri ile iletişim kurmaya vakit bulamadığı ailesinde oldukça keskin bir şekilde hissediliyordu. Olga Aleksandr-pha Geria ile olan evliliğinden Georgiy Aleksey-ipa Dzidzaria’nın dört çocuğu dünyaya gelmiştir- kızı Anneta ve üç oğlu - Astamur, Gudisa, Adgur. Ressam olan oğlu Adgur Dzidzaria'nın, çocukluk döneminde babasını algılayışı çok ilginçtir.

Duygularını şu şekilde ifade etmektedir: “[Babam] sabah işe giderken annem arkasından verandaya çıkar, böylece kontrollü birkaç fırça darbesiyle elbisesinin tozunu alırdı. Sanki iskeleden ayrılan geminin denize açıldığı hissini yaratıyordu”.

Ailede her zaman Georgiy Aleksey-ipa'nın akademik ve toplum çalışmalarının bir öncelik olduğuna, bunun “bilinçli bir fedakarlık” olduğuna inanılmaktaydı.

“İşten döndükten sonra çalışma odasına geçerek, babamın çalışmayı sürdürmesi bizim için çok alışıldık bir şeydi, - diye hatırlıyor oğlu. Biraz daha büyüdüğümde, Enstitüdeki Başkanlık görevi ve uğraştığı tarih biliminin aynı şey olmadığını anladım. Bilime kendisini adamıştı, bu yüzden nerede olursa olsun onu “çıkarmaya çalışırdı”: Kağıtların başında geç saatlere kadar otururdu, tatile çıktığı zamanlar da dahil olmak üzere herhangi bir seyahatte yanına materyallerini de alarak çıkardı. Kendimi bildim bileli, babamın çok önemli bir şeyle uğraştığı ve her şeyin buna hizmet etmesi gerektiği hissine sahiptim. Biz bununla yarış dahi edemezdik. Aslında bunu denemezdik de, bir şekilde hoşumuza giden bir durumdu. Günlük konfor ve rahatlığın insan faaliyetlerinin başında olmadığı, daha yüksek veya daha önemli hedeflerin olduğunu anlayabiliyorduk”.

Bilim insanının hiçbir zaman gündelik işler için vakti olmazdı: eğer bunlarla uğraşıyorsa bile, bunda pratik sebeplerden ziyade “kafasını dinlenme” olasılığı daha fazlaydı. Ancak ailesine ve çocuklara çok fazla zaman ayıramayan Georgiy Dzidzaria, iyi bir eğitime ve kitap okuma imkanına erişebilmelerinin önemini iyi anlıyordu.

Adgur Dzidzaria, “Babam tabi ki, bizim için elinden geldiğince çabalıyordu. Hemen-hemen tüm gazete ve dergilerden alıntılar yapardı. Çocuklara özel kitap koleksiyonlarımız vardı. Stalin sonrası dönemde yayımlanan Abhazya halk topluluklarının kayıtları ile o zaman için yeni olanlar da dahil olmak üzere çeşitli kayıtlara, bir radyo alıcısı ve bir oynatıcıya sahiptik”.

Büyük Dzidzaria ailesinin uzak yerlerde tatile çıkabilecek kadar durumu yoktu, en fazla memleketleri Lıhnı’ya giderlerdi.

Akademisyenin oğlu, babasının küçükken kendisine anlattığı, çocukluğunda onu yaz tatillerinde nasıl dağlara hayvan otlatmaya yolladıkları ile ilgili hikayeleri dinlemeyi çok sevdiğini hatırlıyor: “Henüz çok küçükken babasını kaybetmiş. Yatılı okulda okumuştu. Yaz tatillerinde köye döndüğünde biri diğerinden küçük çocukların olduğu evde büyükannesi, onu çobanlarla dağlara gönderirmiş. Çobanlık hayatından anlattığı anları dinlemeyi çok severdim. Babam Abhazca’ya çok iyi hakim olmasının yanı sıra çobanca yada avcı - artık net olarak hiç öğrenemeyeceğim o dile de hakimdi”, diye anlatıyor.

Büyük vatansever ve bilim insanı Georgiy Dzidzariya, 1988 yılında, eşinin vefatına sadece 26 gün dayanabildikten sonra aramızdan ayrıldı. Mezarı, Lıhnı’nın büyük ovası – Lıhnaşta da bulunmakta.

2004 yılında bilim insanının onuruna, bilim alanında Dzidzaria Devlet Ödülleri verilmeye başladı. Abhazya'nın farklı şehirlerindeki birçok sokağa onun adı verildi ve onuruna büyük bilim konferansları düzenleniyor. 1995'te devlet şirketi Apsnyaymadara, akademisyenin resmi bulunan özel posta pulları bastı. 2014 yılında ise 100. yıldönümüne ithafen koleksiyon paraları basıldı.