15 Haziran’da ünlü Abhaz tiyatro ve sinema oyuncusu, Gürcistan SSC, Abhaz ASSC ve Kuzey Osetya ASSC Ulusal Sanatçısı Nurbey Kamkia yaşasa idi 85 yaşını kutlayacaktı. DAK Bilgilendirme Potalı olarak, sanatçının sahnede ve normal yaşamında nasıl bir insan olduğu hakkında bir yazı hazırladık.

Said Barganciya

Sanatçıların yaşam hikâyeleri, eğer böyle bir şeyi hayal edebiliyorsanız, çoğu zaman bir kişinin “çok yüzlü” bir portresine benzer. Gerçek şu ki, her yeni rolde, aktör kendi “Benliğinden” uzaklaşma riskiyle karşı karşıya kalır ve sürekli yeni “maskeler” denerken bir yandan mevcut benliğini korumak - oyunculuktan daha zor bir ustalık olsa gerek. Bu, birçok profesyonel tarafından ciddi bir problem olarak kabul edilmektedir. Ve oyuncunun her zaman kendi olma özelliğini koruması daha değerlidir. Nurbey Kamkia'nın meslektaşları ve akrabalarının görüşlerine göre bu farkı onu her zaman başkalarından özel kıldı.

Tiyatro ve sinema oyuncusu Nurbey Kamkia neredeyse ölümüne kadar sahnedeydi. Ölümünden sadece bir yıl önce, Cahongir Fayziev'in yönettiği Rus filmi “Sekiz Ağustos” da kısa bir rol aldı. Ünlü Abhaz aktör 2013 yılında 79 yaşındayken aramızdan ayrıldı. Sağlığı hızlı bir şekilde kötüye gitmeye başlamıştı. Yaşının çok genç olmamasına rağmen Nurbey’in aramızdan ayrılığı onu tanıyanlar için çok ani oldu.

Nurbey Kamkia sinemadaki parlak rolleri ile izleyicilerin hafızalarından silinmeyecek hatıralar bıraktı. Senaryosunu Bagrat Şinkuba’nın kendisinin üstlendiği, Vladimir Savelev’in kültürel filmi “Beyaz ahtarpa” da ol almıştı.

1975 yapımı bu filmde Nurbey’e önemli karakterlerden birisini oynama fırsatı doğmuştu. Ayrıca, “Mutlu keşifler zamanı”, “Hayat ve Robinson Crusoe'nun muhteşem maceraları”, “Çegem Dedektifi”, “Valtasar'ın hisleri ya da Stalin'le bir gece” gibi birçok filmde oynamıştı. Kamkia toplam 22 filmde rol almıştır.

Sinemaya ek olarak, Abhaz Dram Tiyatrosu'nun da başrol oyuncularındandı Nurbey Kamkia. Yönetmenleri role girebilme kabiliyetini bugün hala genç sanatçılara örnek olarak gösteriliyorlar.

"Kendi küçük şöhreti" - Nurbey Kamkia

Nurbey Kamkia'nın sanat yolu Tiflis'teki Şota Rustaveli Tiyatro Enstitüsü'nde başladı. Aynı üniversiteyi bitiren Abhazya Ulusal Sanatçısı Violetta Maan, meslektaşı, Nurbey'in daha o zamanlarda üniversite öğrencileri arasında “kendi küçük şöhretine” sahip olduğunu hatırlatıyor. Nurbey örencilik yıllarında eğitim prodüksiyonlarında kendini kanıtlamıştı ve öğretmenler onu verimliliğin ve çalışkanlığın örneği olarak gösterirlerdi. Violetta ve Nurbey, Abhazya'dan gelen öğrenciler olarak elbette birbirlerini biliyorlardı, ancak birbirlerini daha yakından tanımaları ilerleyen zamanda olmuşu.

Yıllar sonra, Violetta Maan eğitimini bitirip anavatanına döndü ve Nurbey'in de çalıştığı Abhaz Dram Tiyatrosu'nda görev almaya başladı.

Maan, “Çok yumuşak huylu ve sakin bir insandı. Şaka yapmayı severdi. Her zaman insanlara bir yaklaşım bulurdu. Doğaldı, çekici, erkeksi bir sadeliğe sahipti”, diye hatırlıyor.

Aktrislere göre, Nurbey bir öğrenciyken bile meraklı ve azimliydi. Provaların ardından sonra ayrılmadan kendisiyle baş başa kalarak başka bir role hazırlanırdı.

Violetta Maan, “Abhaz Dram Tiyatrosu'nun hemen-hemen bütün gösterilerinde yer alırdı. Şaşırtıcı bir şekilde, genellikle kötü karakterleri seçerdi. Kötü karakterlerin bile olumlu, iyi bir yanını bulup gösterimin sonunda seyirciyi bu karaktere aşık ederdi”, diye gülümsüyor.

KONULE ILE ILGILI FOTOĞRAFLAR >>

Violetta ve Nurbey, Mitya Kortaa’nın “Beyaz Bayraklar” adlı oyununda birlikte oynamışlardı. Bu oyun içlerinden birini Nurbey’in canlandırdığı, cezaevinde bulunan suçlularla ilgili bir hikâyeydi. Violetta, ara sıra hücreye bakan, mahkûmlarla ilgilenen hemşireyi oynuyordu.

Maan, “Ve bu oyunlardan birinde Nurbey beni aniden ve beklenmedik bir şekilde yakalayıp bir sandalyeye oturttu. Ben küçük ve zayıftım, korkudan titriyordum. Bir süre bana [ısrarcı bir şekilde] baktı ve izleyici korkunç bir şey bekliyordu. Ama oyuncu Nurbey, herkesi şaşırtarak, küçük şiirler okumaya başladı. Böylelikle kahramanımı ve onun aracılığıyla tüm seyirciyi kendisine aşık etmeyi başardı”, diye anlatıyor.

Nurbey Kamkia'nın popülaritesini arttıran, William Shakespeare'in "Kral Lear" oyununda başrol Kent'i canlandırması olmuştu. 1983 yılıydı. Maan’a göre, Abhaz Dram Tiyatrosu tarihinde, insanların tiyatro girişinde durup bilet için yalvardıkları ilk ve tek performanstı. “Seyirci o dönemde bizi pek şımarmazdı” diye açıklıyor.

Bu başarıdan iki yıl önce “Othello” sahnelenmişti. Gene Shakespeare ve gene büyük bir başarıydı.

Maan, “Bu performansın iki yapısı vardı. Birinde ana rollerde Nurbey ve ben oynadık, diğerinde - Leo Kaslandzia ve Anna Argun oynadılar. Prömiyerin yapıldığı gün Leo ve Anna'nın dev çiçek demetleri ile geldiklerini ve onları Nurbey ve bana verdiklerini hatırlıyorum. Tutum buydu. Atmosfer olağanüstüydü”, diye gülümsüyor.

Bu gösterinin provalarını hatırlayan Maan, Nurbey'in “inanılmaz bir partner” olduğunu söylüyor.

“ Küçük bir korkaktım ve sahneye çıkmadan önce her zaman çok gergindim. Nasıl destekleyeceğini ve sakinleştireceğini iyi biliyordu ”diyor.

Sahne arkasında yaşanan bir trajedi

Nurbey Kamkia'nın hayatında oynadığı tüm tiyatro oyunlarının aksine gerçek bir trajedi vardı. Abhazya Halkı Kurtuluş Savaşı sırasında en büyük oğlu Aslanbey Kamkia şehit düşmüştü. Abhazya Kahramanı unvanı verilmişti. Aslanbey, babasının yolundan gitmiş ve S.A. Gerasimov'un adını taşıyan Sinematografi Enstitüsünden başarıyla mezun olmuştu. Liseden sonra Sovyet ordusunda, Moskova bölgesindeki süvariler alayında görev yapmıştı. Sonra memleketine dönmüş ve Abhaz televizyonunda çalışmaya başlamıştı. Aynı zamanda eş zamanlı olarak Abhaz film yapımcısı Vyaçeslav Ablotia ile filmi çekmişti. Ancak savaş önce genç, gelecek vaat eden bir yönetmenin faaliyetlerini kesintiye uğratmıştı. Ve sonra da hayatını...

Bu trajedi, bütün aileyi sonsuza dek değiştirdi. Nurbey'in eşi, Abhazya'nın Onursal Öğretmeni Zinaida Lagulaa oğlunun vefatına çok üzüldü, işinden ayrıldı ve sonrasında çok hastalanarak 2005 yılında vefat etti.

Nurbey Kamkia’nın geleceği

Nurbey’in küçük oğlu Beslan evlendi, bugün Nurbey Kamkia'nın “ana mirası” sayılan iki çocuğu var. Fakat 2018 yılında, aktörün küçük oğlu da trajik bir şekilde vefat etti. Gelini Fatima Harçilaa, kayınpederinin her zaman çok sıcak ve sempatik bir insan olduğunu söylüyor. Fatima, Nurbey Kamkia'nın evine gelin geldiğinde 22 yaşındaymış.

Fatima, “Beni kendi kızı olarak kabul etti. Onunla evliliğimin ilk günlerinden itibaren konuşmaya başlamıştım (Abhaz geleneklerine göre, kayınpeder, özel bir tören gerçekleştirene kadar gelin kayınpederiyle konuşma hakkına sahip değildir; Kayınpeder ve gelinin yaşamları boyunca konuşmadığı pek çok örnekler vardır.) bakışıyla dahi bir kere bile kalbimi kırmamıştı. Belki beğenmediği şeyler olmuştur ama asla belli etmedi”, diye hatırlıyor.

Fatima, kayın pederinin sıklıkla değişik hikayeler anlattığını, ailesi ve ebeveynlerinden bahsettiğini söylüyor. Torunlarıyla çok ilgilendiğini, onları köye götürüp uzun-uzun vakit geçirdiğini hatırlıyor.

Nurbey'in büyük torunu Aslanbey, amcasının ismini taşıyor, bu yıl okuldan mezun olmuş ve tüm final sınavlarını başarıyla geçmiş. Aslanbey, St. Petersburg'da inşaat mühendisliği okumak istiyor.

Aslanbey, “Dedemi iyi hatırlıyorum. Öldüğü zaman 14 yaşındaydım. Onunla birlikte sık-sık yürüyüşe çıkardık, farklı yaşam hikayeleri anlatırdı. Genellikle kız kardeşimi ve beni köye götürürdü. Her zaman okuldaki başarılarımla ilgilenirdi”, diye hatırlıyor.

Nurbey’in torunu Sariya dokuzuncu sınıfta okuyor. Çocukluğunda bile dedesi “işte bu kesinlikle bir oyuncu olacak” dermiş. Genç kız meslek konusunda henüz net bir karar vermiş değil ama bir zamanlar hiç görmediği amcasının izinden gidip, rejisör olma hayalleri kurduğunu belirtiyor.

Sariya, “Dedemizi çok severdik. Bütün filmlerini izledim, hatta bazılarını defalarca. Onun torunu olmaktan gurur duyuyorum”, diyor.

Nurbey Kamkia’nın hayatında günlük telaşların yanında büyük başarılarda vardı, mutlu anların yanında büyük acılarda. Ama şu bir gerçek ki, dolu-dolu ve anlamlı bir hayat sürdü. Hayatının sonuna kadar dinç ve aranan bir oyuncu olmayı sürdürdü. Kendisi olmayı ve öyle kalmayı da!