İlk Abhaz kadın şairi Nelli Tarba yaşasa isi 20 Kasım da, 85.yaşını kutlayacaktı.

Arifa Kapba

İlk Abhaz kadın şairi Nelli Tarba, Duripş köyünden Zolotinsk Tarba ve aslen Açandara köyünden olan karısı Vera Çiçba’nın ailesinde doğdu. Nelli'nin babası, zorla Türkiye’ye sürülen Abhazların soyundan geliyordu. Üç kardeşten, sürgünden Abhazya'ya dönmeyi başarabilen, yabancı ülkeden annesi Asida'nın mezarından bir avuç toprak getiren ve böylece vasiyetini yerine getirebilen tek kardeşti.

Babasının tutuklanması

Nelli Tarba'nın ailesinin hikayesi de, geçen yüzyılın 30'lu yıllarındaki Abhaz ailelerinin korkunç kaderine birçok yönden benzemekte. Nelli, babası 20 Ağustos 1937'de tutuklandığında sadece üç yaşındaydı. Aynı yılın 4 Ekim'inde Zolotinsk Tarba kurşuna dizildi, ancak aile bunun hakkında hiçbir şey bilmiyordu ve yıllarca geri döneceği umudunu korudu.

Nelli Tarba’nın kızı Asida Alamia, “O dönemde eğitimli bir adamdı, bir avukat ve hatta bir komünistti; annemde hâlâ kitapları duruyor, Lenin, Marks'ın eserlerini toplardı. Ayrıca bir grup eğitimli Abhazın toplu fotoğrafı var, burada Dırmit Gulia ve diğer ünlü Abhazyalıların aralarında dedem Zolotinsk Tarba da bulunuyor.”ü diye hatırlıyor dedesini.

Nelli'nin annesi Vera Çiçba, hayatı boyunca en azından kocasının akıbeti hakkında bir şeyler öğrenmeye çalıştı. Ailesi emindi: Stalinist kamplarında bir yerdeydi. Bir keresinde, Sibirya'da bir yerdeki kampta Tarba soyadında bir mahkum olduğunu öğrendikten sonra, Nelli'nin erkek kardeşi Sergey özel olarak oraya gitmişti. Ancak bilgilerin yanlış olduğu ortaya çıktı. Zolotinsk Tarba'nın öldüğü gerçeğini, karısı ancak yirmi yıl sonra öğrendi ve sonra yas kıyafeti giymeye başladı. Asida Alamia, ayrıntıları daha sonra - uluslararası bir konferansta Gürcistan'ın KGB arşivlerine erişim sağladığında, büyükbabasının alınmasının üzerinden 70 yıldan fazla bir süre geçtikten sonra tesadüfen öğrendi.

Duripş’in kızı

Babasının özlemi, Nelli Tarba çalışmalarına yansıdı.

Hala Duripş okulunda okurken şiir yazmaya başladı. Vera Çiçba kucağında iki çocuğuyla yalnız kaldığında, kocasının ailesinin yanına Duripş'a taşındı. Sonra kendisi tutuklandı ve bir hapishane hastanesinde üçüncü çocuğu Lyudmila'yı doğurdu.

Nelli Duripş da büyüdü ve köyünü çok sevdi. Bunun üzerine örneğin, Tarba’nın aşağıdaki dizeleri vardır:

Benim köyüm, sevincim
Sonsuza dek sana adanmış
Aşkım. Sonsuza dek. Tek.
Ve hiçbir karşılık beklemez!

Vatan ve halkının güzelliğini Nelli eserlerinde her daim yüceltmiştir. Ve bunlar sadece şiirlerinden ibaret değil. Şair hayatının neredeyse 20 yılını, Ulusal Kurtuluş Savaşı muharebelerinden dönemeyen köyün tüm kahramanlarının hikayelerini topladığı “Duripş’in Oğullar ” kitabını yazmaya adadı. Köyünün gerçek bir evladı olarak, bu kitapla şehit olmuş babaların ve kardeşlerin yasını tuttu. Bu arada, kitabın bölümlerinden biri babası Zolotinsk'e adanmıştır.

Şairin kızı, “Bu kitabı şiirsel bir çalışma olmasa da, hayatının ana kitaplarından biri olarak görüyorum. Dört çocuğu olan ve çok meşgul olan birisi olmasına rağmen, vefat edenlerin ailelerini ziyaret etmek için ve silah arkadaşlarıyla yazışmalar için zaman bulmuştu. Bazen bir haftalığına ayrılırdı, sıklıkla cumartesi ve pazar günleri babamızı ve bizi de beraberinde kitap için malzeme toplamaya götürürdü. Bu kitapta, Duripş kahramanlarının görüntülerini ölümsüzleştirerek onlara muhteşem bir anıt yarattı”, diye belirtiyor.

Yaratıcılıkta otobiyografi

Nelli Tarba'nın birçok otobiyografik çalışması bulunmakta. Yani, "Matsisa" kitabının ana karakterinin prototipi annesi Vera ve Matsisa’nın kocası ise - babası Zolotinsk idi.

Asida Alamia, “O günlerdeki gelenek şuydu: İlk başta eser “Alaşara” dergisinde yayınlanır ve ancak ondan sonra ayrı bir kitap olarak basılırdı. Derginin baş editörü, ünlü Abhaz yazar Çiçikua Conua idi ve “Matsisa”yı okuduktan sonra (Nelli’yi) çağırdı. Orada her şeyi, olduğu gibi anlattı, 1937'de babasının tutuklandığını ve geri dönmediğini yazdı. Ve Conua, içeriği, kahraman savaşta ölmüş gibi değiştirmesini istedi. Annem bunu istemedi, çok endişelendi, sansüre direndi, ancak sonra hikayenin basılması için geri adım attı”, diye paylaşıyor.

Şiir yazma ve şiir sevgisi yeteneğine gelince, ona, inanılmaz derecede kolay, eğlenceli ve güzel bir şekilde hikayeler, efsaneler ve mitolojiler anlatan, harika bir hikaye anlatıcısı olan büyükannesi Kati Gunba'dan geçmiş. Tarba büyükannesini çok severdi, hayatı boyunca sık-sık onu anar ve yeteneğini ondan aldığını düşündü.

1954'te Duripş Okulu'ndan altın madalya ile (taktir belgesi ile) mezun olduktan sonra Nelli Tarba, Suhum Devlet Pedagoji Enstitüsü'nün filoloji fakültesine girdi. Bir yıl sonra ilk şiirleri “Yollar ve patikalar” kitabı, biraz sonra “Baharın Kalbi”, “Bzıb Hikayesi”, “Gençlik ve Düşler” kitapları yayınlandı.

“Görürsün, Kumf Alamia ile evleneceğim”

Özel hayatında Nelli mutlu bir kadındı. Sadece onu sevmekle kalmayan, aynı zamanda onu bir şair olara da anlayan bir adamla evlendi. Kocası Abhaz şair Kumf Alamia idi. Abhaz toplumundaki en güzel ve ünlü evli çiftlerden biriydiler.

Tanışma hikayeleri oldukça ilginçtir. Nelli hala bir öğrenciyken, “Apsnı Kapş” gazetesinde Kumf Alamia'nın şiirlerini o kadar çok sever ki, büyükannesine yüksek sesle okurken bir yandan da şakalaşır : “Göreceksin Kumf Alamia ile evleneceğim”. Zaman geçer ve bir şekilde genç şair, seçkin bilimci Şalva İnal-İpa'nın tavsiyesi üzerine, şiirleriyle Abhazya Yazarlar Birliği'ne gelir. Onunla tanışan ilk kişi, kendisini Yazarlar Birliği Sekreteri olarak tanıtan... Kumf Alamia’dır. Nelli ona gülümser. Ve böylece tanışmaları başlar.

Kocasına duyduğu sevgi ve anlayıştan dolayı, Nelli Tarba'nın şiirlerinin tüm sözleri duygu yüklüdür. Çok yaygın olarak şiirlerindeki genel tema, iki sevgi dolu kalbin duygularıdır ve bu arada bu durum geçen yüzyılın 60'ları için, büyük bir cesaretti. Tarba'nın en iyi aşk şiirlerinden biri - “Bir gün bile benim için üzülmemeni istiyorum”, elbette kocasına adanmıştı.

Bugün, genç şarkıcı Renata Bagatelia, derinliği ve sadakati ile şaşırtan ölçülü ve aynı zamanda lirik bu küçük şiirin sözlerinden oluşan bir şarkıyı seslendirmekte. Şiiri Rusçaya, Abhazya'ya birçok kez gelen ve Kumf Alamia ve Nelli Tarba'nın evinde kalan tanınmış Rus şair Rimma Kazakova tercüme etti.

Nelli Tarba ve Kumf Alamia ailesinde üç kız ve bir erkek evlat dünyaya geldi. Oğlunun doğumu, şairin çok uzun zamandır beklediği ve dokunaklı olaylardan biriydi. Doğmamış oğluna bir sürü şiir adamıştı

Bu şiirlerinden birinde, efsaneye göre yüz erkek evladın annesi olan Abhaz destanının kahramanı Sataney-Guaşa'ya atıfta bulunur:

Sataney, Sataney,
Guaşa Sataney!
Söylemiş miydim sana
Kederlerimi?
Benim olmadığını
Ne gecemin, ne gündüzümün,
Oğlumun, huzurumun olmadığını?
Böyle bir şey duymuş muydun …
… Kıvırcık ve ince saçlarıyla–
Örgüleri sırttan akar.
Yarısı bile bana yeter! Sadece
Kıskançlıkla hiçbir ilgisi yok.
Yüzüncü oğlunu bekliyordun!
Ben ilkini bekliyorum şimdi.
İşte kıskançlığın sebebi burada
Bizi birbirimize bağlayan şey bu.

Sevgi dolu aile ve sevdikleri iş

Asida Alamia, “Abhaz ailelerinde, duyguları göstermek ve sevgi hakkında konuşmak alışılmış bir şey değil, ancak babam anneme ve bize o kadar fazla değer veriyordu ki, hiçbir şey söylemesine gerek yoktu, her şey zaten çok açıktı. Duygusal ve kadınsı dürtülerle bizi bencilce sevmesine rağmen, babam onu her konuda gönülden desteklerdi”, diye hatırlıyor.

Ailedeki çocuklar disiplinli büyütülüyordu, ama bu sevgi ve ilginin bir tezahürüydü. Nelli Tarba yemek pişirmeyi severdi ve mutfakta kocaman tencereleri vardı. Aslında durum şöyleydi ki, aileye ek olarak, uzun süre kendilerinde kalan akrabalar, sıklıkla Suhum'da okumak için köylerden gelen öğrenciler de onların evinde yaşıyorlardı.

Dört çocuk yetiştiren, gönlü bol ve misafirperver bir kadın olan Nelli, yine de her zaman yaratıcılık için zaman bulur, her gün mutlaka yazardı.

Şairin kızı, “Evde Abhaz harflerine (Abhaz yazı tipi) dönüştürülmüş bir daktilo vardı ve sabahın erken saatlerinde yatak odasından ne kadar hızlı yazdığını duyabildiğimi hatırlıyorum. Daha sonra bir bilgisayar sahibi olmak istiyordu ve itiraz ettiğimi, ona: zaten gözlerin zayıf dediğimi hatırlıyorum. Sabah saat dokuza kadar büyük bir tencere yemeği yapmayı başarmış bir şekilde hazırlanarak işe giderdi. Genel olarak, sevgi dolu bir kadındı, onu seven bir ailesi, yeteneği ve severek uğraştığı bir işi olan mutlu bir kadındı. Burada, yazar Veniamin Kaverin'in, tüm zorluklara rağmen sevdiği iş için zaman bulabilen kişinin şanslı olduğunu söyleyen sözlerini hatırlıyorum. Bu sözler onun hakkında yazılmış gibi. Savaş olmasaydı, onun en mutlu Abhaz kadını olduğunu söyleyebilirdik”,diyor.

Abhazya halk şairi

Abhazya Yazarlar Birliği üyesi olan Onursal Kültür Emekçisi Nelli Tarba, 20 yıldan fazla bir süre “Alaşara” dergisinde çalıştı. 1988'de bugün hala aktif olan Abhazya Çocuk Fonu'nu kurdu: Annesinin başlattığı işi kızı Asida sürdürüyor. 2005'te Nelli Tarba Dırmit Gulia Devlet Ödülü'ne, 2009 yılında Abhazya Halk Şairi unvanına layık görüldü.

Fakat, halkına şiirlerini okumak ve insanlara kendini duyurmak, onun için bütün unvanlar, nişanlardan daha çok mutluluk vericiydi. 50 yaşına geldiğinde, kayıtları bugün hala korunan, Samson Çanba Abhaz Dram Tiyatrosu'nda, büyük bir gece gerçekleşti. Nelli Tarba onurlandırılmıştı, salon çok kalabalıktı ve o gün çok mutluydu.

Kızına göre, şairin hayal ettiği ve düşündüğü, yaşamının son yıllarında istediği, tam da yaratıcı bir şiir gecesiydi. Ancak, 80'inci yıldönümünde, Abhazya'da seçimlerin yaklaşmakta olmasından dolayı şiire zaman yoktu. Nelli Tarba 80 yaşına çok az kala aramızdan ayrıldı.

Kızının sözlerine göre, şairin ailesinin en büyük isteği – Abhazya'da gerçekleşen ve izleyicilerin Abhaz kadın şiiriyle tanıştığı gecelerde, ilk Abhaz kadın şairi olan annelerinin şiirlerinin okutulması.

Nitekim Abhaz şiirinde, Saida Delba, Gunda Kuatsnia, Gunda Sakania, Zaira Tkhaytsuk, Bella Bartsıts, İnna Hacimba ve diğer kadın şairler Nelli Zolotinsk-pha sayesinde yeteneklerini gösterebilmişlerdir. Nelli onları her zaman çok sever ve desteklerdi.

Nelli Tarba’nın, zengin yaratıcılığı, sosyal hizmetleri, ulusuna olan içten sevgisi üzerine inanıyoruz ki, daha çok şey yazılacak. Şiirlerinin ve nesrinin her dizesinde, yaşamının tamamında, çok fazla acı çekmiş olan vatanına – Abhazya’ya karşı gerçek bir hüzün evlat aşkı parlıyor.