15 Ağustos, 1992-1993 yılı Abhazya Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda Abhaz halkı ile birlikte savaşan gönüllülerin günü olarak kutlanmakta. Bu önemli gün için DAK Bilgilendirme Portalı olarak sizlere bazı gönüllülerimizin hikâyeleri ile bir yazı hazırladık. İyi okumalar.

Asta Ardzınba

Gürcistan Devlet Konseyi birliklerinin 14 Ağustos 1992’de Abhazya’yı istila etmesi ile Abhazya Ulusal Kurtuluş Savaşı başlar. Ve ertesi gün, Kafkasya Dağ Halkları Konfederasyonu Savunma Komitesi Başkanı Sultan Sosnaliev tarafından yönetilen ilk gönüllü grubu, Abhazların kontrolünde kalan Gudauta'ya gelir. Ülkenin geri kalan bütün bölgeleri Gürcüler tarafından işgal edilmiştir bile.

Savaş Abhaz halkını gafil avlamıştı. Gönüllülerin ortaya çıkışı, henüz yeni oluşmakta olan Abhaz ordusunun ruhunu güçlendirmiştir.

15 Ağustos'ta Abhazya'ya gelen Sosnaliev’in grubu sadece bir başlangıçtır. Bu arada, Abhazya'daki Gönüllü Günün bu gün kutlanmasının nedeni budur.

18 Ağustos'ta Grozni'deki Kafkasya Dağ Halkları Konfederasyonu Parlamentosunun olağanüstü oturumunda, Abhazya ile mücadele için kapsamlı yardım sağlanmasına karar verilir. Kuzey Rusya, Güney Rusya, yurtdışında yaşayan Abhaz diasporasının bulunduğu ülkeler - Türkiye, Ürdün, Suriye, Kanada ve diğer yerlerden gönüllüler Abhazya'ya gelmeye başlar. 1992-1993 yılları ulusal kurtuluş savaşı sırasında yüreklerinin çağrısını dinleyerek Abhaz ordusunun yardımına gelen bu insanların her birinin kendi hikayesi bulunmaktadır, ancak hepsini birleştiren ortak bir nokta vardır, bu da: asalet, cesaret, kararlılık, savaşı istemeyen Abhaz halkının hayatta kalmasına yardım etmek için kendi hayatını hiçe sayabilmedir.

Haldun

Gazi- gönüllü Haldun Leyba Ürdünlüdür. Savaşın ilk günlerinde yaşanan olaylar kendisinin hafızasına çok net kazınmış.

Haldun Leyba, “Gürcüler kontrolü ellerine almadan Rusya-Abhazya sınırından geçmeyi başarmıştık. Neredeyse yirmi dakikalık bir zamanla atlatmıştık, çükü sınırdan birkaç kilometre uzaklaşmışken Psou'a giden devlet meclisi konvoyuyla karşılaştık. Bizi durdurdular, aradılar. Neredeyse hiç silahımız yoktu. Yanıma sadece bıçak almıştım onu da sakladım. Sultan Sosnaliev'in elinde, sanki bir futbol takımıymışız ve eğitim kamplarına gidiyormuşuz gibi hazırladığı bir belgesi vardı. İnceleyip, saldılar”, diye hatırlıyor.

O dönemde -1992'de 31 yaşında olan Haldun atalarının vatanı olan Kafkasya'ya ilk defa gelmişir. Kabardey-Balkar, Nalçik'te evlenmeyi planladığı bir kızla tanışmıştır.

“Ürdün de Abhazlar Kabardeyce konuşurlar, çünkü burada Adıgeler (Abhazlar ile akraba olan Doğu Kafkasya halklarının ortak adı) sayı olarak Abhazlardan daha fazlalar. Evliliklerde Adıge kızları ile yapılır. Aileler böyle karışık kurulduğu için maalesef Abhazca biraz geri planda kalmış. Yaşlıların bu dili konuştuklarını duymuştum, ancak çok az anlıyordum”, diye anlatıyor.

Hem Abhazca hem de Rusça bilmediği, ancak Kabardeyceye akıcı bir şekilde hakim olduğu için Haldun, etnik bir Abhaz olmasına rağmen, Abhazya'ya değil, Kabardey-Balkarya'ya yerleşmeye karar verir. Fakat kaderden kaçılmaz derler… Kısa bir süre sonra yaşanan olaylar genç adamı tarihi anavatanına getirir.

“Evleneceğim kız ile tiyatrodaydık. Gösteriyi bölerek Abhazların saldırıya uğradığı haberini sahneden duyurdular. Sahneden ardı ardına “Abhazya’yı kurtaralım!” diye sloganlar atıldı. O gece Sultan Sosnaliev’in önderliğini yaptığı ilk gönüllüler otobüsü ile Abhazya’ya yola çıktım. Evleneceğim kızı ise bir daha hiç görmedim”, diye hatırlıyor Haldun.

Abhazya'ya vardığında, İbragim Yaganov’un (Abhazya Kahramanı) Kabardey-Balkar gönüllüleri gurubuna düşer. Haldun, Abhaz ordusunun bütün önemli taarruz operasyonlarına katılır. Nasıl silah kullanacağını iyi biliyordur, Ürdün ordusunda öğrenmiştir.

Haldun Leyba, “Ürdün'de bu elzem bir şey, neredeyse iki yılda bir savaş oluyor. Abhazya da durum başka. Burası tatilin, lezzetli yemeklerin, güzel kızların ülkesi. Abhazlar nasıl savaşacağını bilmiyordu ve savaşmak istemiyorlardı. Saldırgan bir ulus değildi. Bende öldürmek için değil, ulusumu korumak, haritadan silinmek istenen vatanımı savunmak için buraya gelmiştim. Kendi hakkımda en iyi bildiğim şey bu”, diye bizimle paylaşıyor.

Haldun, savaşma kararının kahraman olma girişimi olmadığından, gençliğin ani dürtüsü de olmadığından çok emin. Evet, bu bir karar bile değildir, diye açıklığa kavuşturuyor Haldun, bu - ancak yukarıdan bizim için yazılmış bir yazıydı diye ekliyor.

Kimse neyin karlı olacağını düşünmedi, sadece “gerekeni yaptı” diyor.

Haldun, “Keskin nişancıyı vurma görevi verildiğinde bundan nefret ederdim. Keskin nişancılara ateş etmek bir nevi cinayetti. Onu görüyorsunuz ve özellikle onu hedef alıyorsunuz. Ben genelde el bombası fırlatıcısı- "siyah silahcıydım". Neden "siyah" olduğunu biliyor musunuz? Bu öldürülenin silahıdır. Bu el bombasının geçtiği onuncu kişiydim”.

Savaşa katılanlar bittikten sonra en çok neyi hatırlar? Zaferi değil, kalabalık arasından nasıl yalnızlığa düştüğünü değil, çatışmaları da değil. En çok kaybettikleri dostlarını hatırlarlar.

Haldun içinde bu durum aynı: “Savaşta tam 35 yakın dostumu toprağa verdim. Adetlerimizin gerektirdiği gibi toprağa vermeden önce naaşlarını yıkadım. Tam 35 kişi. Bugün hala yüzleri gözümün önünde”.

Riad

Suriye'den bir gönüllü olan Riad Aryütaa, İbrahim Yaganov’un komutasındaki hızlı müdahale grubunda savaştı.

Abhazya'ya kardeşi Farid ile gelmiş. Farid Mart 1993’te Doğu Cephesinde öldürülene kadar savaş boyunca hiç ayrılmadılar. Farid Tkuarçal'da toprağa verildi.

“Kardeşimin vefatından sonra Suriye’ye ailemi görmeye, destek olmaya gittim. Geri dönem zamanım geldiğinde beni vazgeçirmeye çalıştılar. Bir evlatlarını kaybetmiş, ikincisini de kaybetmekten korkuyorlardı. Ama kimseyi dinlemeden toparlanıp yola çıktım”.

Riad’ın, savaştan bir düzine trajikomik hikayesi bulunmakta. Ne de olsa, savaşta insanların yaşamaya devam ettikleri ve hatta şaka yaptıkları bilinmektedir. Hayatlarını kurtaran “tesadüf dışı tesadüflerin” hikayeleri.

Herkes tarafından bilinen Tamış çıkarması (1 - 2 Temmuz 1993 gecesi, deniz birlikleri Oçamçira ilçesi, Tamış köyündeki mavnadan karaya çıkarak Doğu Cephesi'ndeki Abhaz ordusunun birlikleri ile birleşmesiyle gerçekleştirilen başarılı, operasyon). Bu büyük bir başarıydı. Ama öncesinde Oçamçira'ya iniş denemesi yapıldı. Bu denemeden gazimiz şöyle bahsetmekte:

“Gudauta limanında bizi tüm şehir birlikte yolcu etmişlerdi. Kadınlar ağlıyor, çocuklar el sallıyordu… Bu nasıl bir deniz çıkarmasıydı? Soçi’ye bir telefon edilmesi ile düşmana bilgi uçurulabilirdi. Bir şekilde yola çıkmıştık. Ama mavna su alıp batmaya başladı. Heryer deniz, kara hiç görünmüyor. Su o kadar yükselmişti ki, etrafta silahlar yüzmeye başlamıştı. Geriye Gudauta’ya dönmeyi başarabilmiştik. İçimizden biri o an şöyle demişti: “Batmayacağımızı biliyordum, çünkü Riad ve Farid koyu Müslümanlar, Yaratan onlara mutlaka acırdı”. Oçamçira da bizi karşılayacak olan arkadaşlarımız ise şehit düşmüştü. Çevrelerini sarmış ve hepsini şehit etmişlerdi”.

Bugün Riad evli ve üç çocuk babası. Yedi yıl önce Abhazya’ya geri dönmüş ve Suhum’a yerleşmiş.

Suriye'de ailesi, Golan Tepeleri olarak bilinen bölgede, İsrail sınırında yaşıyormuş. Eskiden 14 Adige köyü olan bölgede, şimdi sadece üç tane ulunmaktaymış. Suriye ve İsrail arasındaki savaş nedeniyle, sakinleri burayı terk etmiş, Şam'a taşınmışlar. Ancak savaş oraya da gelmiş.

Riad, “2012 yılında ailemi Şam’dan Suhum’a getirdim. Çocuklar çok hızlı adapte oldular. Oğlum o yıl okulu bitiriyordu. Programını değiştirmesi gerekti, ancak çocukluğundan bu yana iyi derecede Rusça bildiği için Suhum okulunda çok zorlanmadı”, diye anlatıyor.

Zaur

Abaza asıllı Zaur Dzıgua 1992 yılında henüz 25 yaşında imiş. O dönemde artık, karayolları teknik okulunu bitirmiş, Sovyet ordusunda askerliğini yapmış, Karaçay Pedagoji Enstitüsü'nden

beden eğitimi öğretmeni olarak mezun olmuştu. Genç adamın geleceğe dair huzur dolu planları bulunuyordu. Savaşla yüz yüze geleceğini tahmin bile etmiyordu.

Zaur, “Savaşı kimse tahmin edemez… Onu planlayanların dışında. Normal insanlar savaşı hiç düşünmezler bile”, diyor.

Abhazya Ulusunun Kurtuluş Savaşı, Zaur’un tüm köylüleri için güneşli bir günde şimşek çakması gibidir. Abhaz topraklarındaki savaşın ilk gününde – 14 Ağustos da, Zaur’un memleketi Karaçay Çerkes’in Starokuvinsk köyündeki Kültür Merkezinde tüm köylüler toplanır. Gönüllü, öfke ve çağrıların olduğunu hatırlıyor.

Yakında bir grup gençle birlikte Zaur, insani yardım toplamaya başlar. İnsanlar Abhazlara ellerinden geleni, yapabilecekleri her şeyi verirler: yiyecek, para, tütün.

Gagra’nın Ekim 1992’de temizlenmesinin ardından, savaş gazisi Muhammed Kilba (Abhazya Kahramanı, şu anda Abhazya Güvenlik Konseyi Sekreteri) iki günlük bir ziyaret için Karaçay Çerkes’e gelir. Abhazya'ya Ggeriye dönüşünde ise yanında Zaur Dzıgua’nında dahil olduğu bir grup gönüllü vardır.

“Kararımı düşünmeden, anında vermiştim. Evde kimsenin hiç bir şeyden haberi yoktu. O zamanlar ebeveynlerimde hayattaydılar, oğlumda bir yaşından biraz büyüktü. Ancak bu kararımı kimseye danışmadan aldım”, diye anlatıyor Zaur ve ekliyor: “Tabur komutanımız - Muhammed Kilba idi ve öyle kalacak. SSCB'nin askeri yapılarında geniş deneyime sahip profesyonel bir askerdi, askeri meseleleri çok iyi biliyordu, yaşa olarak bizden büyüktü ve herkes emirlerine itaat ederdi. Savaşta bizim için Yaratandan sonra Muhammed geliyordu. Bir çok hayat kurtarmıştır.

Abhazya savaşında Karaçay Çerkes’den toplamda 119 gönüllü savaşmış, bunların 13’ü maalesef şehit düşmüştür. Onların hatıralarını yaşatmak ve ailelerine destek olmak amaçlı Çerkessk’de Abhazya Gönüllüleri Birliği kuruldu. Birliğe bir dönem Dzıgua Zaurda başkanlık yaptı.

2016 yılındaki aktif desteğiyle, Abhazya'nın özgürlüğü ve bağımsızlığı için şehit düşen gönüllüler için Çerkessk'te bir anıt açıldı. Anıt, Zafer Parkı'ndaki Afgan askerleri anıtın yanında bulunuyor. Yaklaşık üç metre yüksekliğindeki granit taşın üzerinde bulunan siyah plakada şehitlerin isimleri yer almakta. Bu, Rusya'daki Abhaz gönüllülerinin ikinci anıtı sayılmaktadır: birincisi ise, Kabardey-Balkar’ın başkenti Nalçik de bulunandır.

Övgüler gönüllülerin cesaret ve başarılarına

Abhazya'daki çatışmalarda farklı ülkelerden iki binden fazla gönüllü yer aldı. Bunlar arasından 51 kişi bugün “Abhazya Kahramanı” unvanına sahip. 247 kişi “Leon” madalyası, 623 kişi – “Cesaret Madalyası” sahibidir. 260’dan fazla gönüllüde maalesef şehit düşmüştür.

Kahraman şehir Gudauta’da, savaş zamanı Kafkasya Dağ Halkları Konfederasyonu’nun karargahının bulunduğu binanın önünde, gönüllülere ithafen bir anıt bulunmakta.

Anıtı hazırlayanlar – ressam Batal Capua, Timur Kaytan ve Beslan Bagatelia. Anıtta özgürlüğün sembolü olan bir kartal bulunmakta. Sol kanadının altında Abhaz bayrağı ve sağın kanadının altında Konfederasyon bayrağı bulunmakta.

Bu, Abhaz gönüllülerinin cesaretinin ve insan ruhunun en yüksek tezahürünün anısının yaşatılmasını teşvik eden formlardan biridir.