Köyü hakkında şiirler yazan, mütevazı köylü ailesinden gelen bir çocuk, ünlü kitapların seçkin bir yazarı haline gelmişti. Bagrat Şinkuba gerçekten ünlü bir yazar oldu ve ünlü dostlar edindi, ancak sözleri gerçek bir milli şairin sözleri olarak herkese açık kaldı.

Arifa Kapba

Bagrat Şinkuba, 12 Mayıs 1917'de büyük Abhaz köyü Çlou köyünün, sonradan güzel şiirlerinde övgüyle bahsedeceği Laganiahu kasabasında doğdu.

Şairin büyükbabası Jeajea’nın, XIX. yüzyılda Abhazların kendi topraklarından Osmanlı İmparatorluğu'na kitlesel sürgünü sırasında sürgüne gitmediği bilinmektedir. Ailesi ile birlikte Abhazya’da kalmayı başaran büyükbaba daha sonra akrabalarının da sürgünden vatanlarına dönmeleri için çok destek vermiştir.

Çocukluk ve gençlik dönemi

Yazar çocukluk döneminde gizlice vaftiz edilmişti: kutsayanda babaannesinin öz kardeşi, din görevlisi Bahua Kakalia idi (Sovyetler döneminde kiliselerde yapılan vaftiz törenlerinin çoğu gizli yapılırdı).

Önce Çlou köy okulunda öğrenime başlayan Bagrat, daha sonra Cigerdağ yedi yıllık okulunda öğrenimine devam eder. 14 yaşındayken ise ailesinin birlikte daha rahat edeceklerini düşünmeleri üzerine ablasının da okuduğu Suhum Öğretmenlik Okuluna girer. Torunu Levan Mikaa’nın anlatımına göre, okuldaki daha ilk müzik dersinde Şinkuba’nın muazzam bir kulağı olduğu fark edilir.

Mikaa, “Orada kendisinin geleceğin kemancısı olduğuna inanılmış ve kendisine bir keman verilmiş. Ama yurtta bazı çocuklar kemanı kırdıkları için çok utanmış ve bir daha hiç derslere gidememiş. Dedem bu anısını hiç unutmaz sıklıkla anlatarak, o zamanlar kemanını kırmasalar bugün büyük bir kemancı olacağını anlatırdı”, diyor.

Bagrat Şinkuba müzisyen olamasa da müziğe karşı olan ilgisini hiç kaybetmedi, hatta ulusal çalgı apheartsa’yı (iki telli geleneksel müzik aleti) çalmayı kendisi öğrendi. Torunu şiirlerindeki melodik akışın tam olarak buradan geldiğini düşünüyor. Bagrat Vasiliy-ipa’nın evinde plakçaların sesi hiçbir zaman susmaz, hem klasik müziği hem de geleneksel müziği çok severdi. Özellikle operayı çok sevmesinin şaşırtıcı olmadığını söyleyen Mikaa, “Abhazların geleneksel yaşam ve bilinci – en çok operaya yatkın”, diyor. Torunu ayrıca, Bagrat Vasiliy-ipa'nın o zamanlar yıldızı henüz yükselen Hibla Gerzmaa’nın opera sahnesindeki yeteneklerini takdir ettiğini, hatta onunla buluştuğunu ve birkaç kitap hediye ettiğini hatırlıyor.

Bagrat’ın hayatındaki dönüm noktasının da müzikle bağlantılı olması çok şaşırtıcı. Yazar Miha Lakrba’nın kardeşi Levan Lakrba, bir gün Suhum’da, Gürcistan Bilim Akademisi Başkan Yardımcısı Simon Nikolay-ipa Canaşiya’ya çamgur (geleneksel dört telli bir enstrüman) ile Bagrat Şinkuba’nın “Sürgünlerin ninnisi” adlı şiirini çalar. Akademisyen şarkıyı çok beğenir ve şarkının sözlerinin olduğu kâğıda, “Harika bir şarkı, mutlaka çalınmasını tavsiye ediyorum”, diye yazar.

“Aslında bu, Sovyetler Birliği'ndeki en etkili insanlardan birinden genç şair için geçiş kartı almak gibi bir durumdu, – diye anlatıyor Levan Mikaa, – Caşaniya’nın bu şiirleri beğenmesi dedemin yolunu açtı: o andan itibaren, Simon Nikolay-ipa Canaşiya’nın himayesinde idi”.

Daha sonra, genç Abhaz aydınlarının diğer yetenekli temsilcileri gibi Bagrat Şinkuba da, Tiflis Dilbilim Enstitüsü'nde yüksek lisans okuluna gitti. İkinci Dünya Savaşı başladığında Şinkuba’nın tüm yaşıtları cepheye çağrıldı. Fakat burada duruma, Simon Caşaniya müdahil olur, yetenekli lisansüstü öğrencilerin bir “zırh” olduklarına ve cepheye gönderilmemeleri gerektiğine ikna olmuştur. Bu durum hem Bagrat Şinkuba, he Şalva İnal-İpa (tanınmış Abhaz tarihi bilici, etnograf, edebiyat bilimci) hem de Georgiy Dzidzaria’yı (Sovyetler siyaset ve devlet adamı, Abhaz tarihçi-Kafkas bilimci) kapsamıştır. Fakat Bagrat’ın kendisinin bu konuda şüpheleri olduğunu söylüyor Levan Mikaa.

Savaşın arifesinde, 1940 yılında, tesadüfen, yaşlı ebeveynlerin tek evlatlarının seferberliğe tabi olmadığını ve “Kızıl Ordu” saflarına çağrılmadığını belirten “Askerlik çağırısı” metnine denk gelir.

Yüksek lisans öğrencisinin içi bundan sonra biraz da olsa rahatlar. Lisansüstü eğitimden mezun olduktan sonra Bagrat Şinkuba anavatanına dönerek Abhaz Dil, Edebiyat ve Tarih Enstitüsü'nde çalışmaya başlar. 1945'te Abhazların kelime oluşumu üzerine tezini savur, birçok ilginç gözlem ve keşif yapar. Örneğin, "gözyaşı" (abh. "алаӷырӡ") kelimesinin etimolojisini analiz eder onun "suyla dolu bir göz" (abh. "ала иаӷроуаӡы") ifadesinden türetildiğini belirtir.

“İlk şarkıları”

Şinkuba'nın ilk şiirleri 1935'te basılır: genç şair sadece 18 yaşındadır, ancak birkaç yıldır yazıyordur. Hem kendi şiirlerini yazıyor hem de büyük klasik yazarlarını çeviriyordur. Filoloji Doktoru Valentin Koğonia 'ya göre, Şinkuba şiirsel eserlerin bir dilden diğerine çevrilemeyeceği üzerine yazılan edebi tezi dikkate almamıştı. Mesela, 17 yaşındaki genç adam, Puşkin'in “Çiçek” adlı şiirini Abhazcaya özenle tercüme etmişti. Daha sonra Goethe, Heine, Byron gibi diğerler dünya şiirinin aydınlatıcılarını çevirir(Abaza TV kanalına verdiği röportajından).

1938'de “İlk Şarkılar” adı altında yayınlanan ilk şiir derlemesinde, yeni şairin parlak, orijinal yeteneği ortaya çıkıyor. Şinkuba’nın bu kitaba giren şiirlerinin çoğu, on üç ila yirmi yaşlarında yazılmıştır. Bugün ise bu şiirler Abhaz edebiyatının en iyi şiirsel eserleridir. Bunlar arasında; “Rüya”, “Beyaz gömlekli”, Şardaamta”, Sürgünlerin ninnisi”, bulunmaktadır.

Yazar Daur Naçkebiya’ya göre, Bagrat Şinkuba’nın olağanüstü bir şiir yeteneği vardı: “Çalışmalarında Abhaz dilinin güzelliğini, melodisini, ince nüanslarını en iyi şekilde yansıtıyordu. Şiirlerinden Abhazya'nın ruhu, halkımızın ruhu, büyük Bagrat Şinkuba ruhu ‘akıyordu’”, diye belirtiyor.

Zamanla, Şinkuba'nın edebi yeteneği daha da büyüdü ve gittikçe daha fazla yeni yön kazanmaya başladı. Şiirlerine ek olarak, sanatında balada ve poemler ortaya çıkıyor. Ulusal kahraman Hacarat Kahba'ya ithaf ettiği “Kaya Şarkısı” adlı romanı, eleştirmenlerin en yüksek övgülerini hak etmiş ve Abhaz okurlarının en sevilenlerinden biri olmuştur. 1975 yılında Dovjenko Film Stüdyosu'nda yayınlanan “Beyaz ahtarpa” filminin temelini oluşturan çalışma da budur.

Ve bazıları için kayalar bazen beşikti
Rüzgar onu salladığında ve titrettiğinde
Şelalenin altında kirpiklerini ıslatan
Ve avucunu gün batımına açan, —
Büyük işler için doğmuştu. O — kaya.
Ve bunun için o anne övgüsünü hak eder.

("Kaya Şarkısı" adlı romandan alıntı)

Başyapıtı

Nesir, şiirlerinden farklı olarak, çalışmalarının oldukça geç bir döneminde altmışlı yaşlarında ortaya çıktı. Yazarın önemli nesir eserlerinden biri, büyük ölçüde otobiyografik romanı "Kırık taş" oldu.

Eylem, yirminci yüzyılın ilk yirmi yılında gerçekleşiyor, hikaye Lagan adında genç bir adam üzerinden başlıyor. Yazar tanıdık bir zaman, tanıdık yerler tanımlıyor, ama aynı zamanda sevdiği vatanının geçmişi ve geleceği üzerine beyin yoruyor. Şinkuba'nın ana nesir eseri, “Son Ubıh” adlı üç bölümden oluşan tarihsel-felsefi romanıdır. Dünyanın birçok diline (yaklaşık kırk dile) çevrilen roman, ilk olarak 1974'te "Alaşara" dergisinde yayımlanmıştır.

Romanın başrolü Zolak “Son Ubıh”ın kendisidir – Dünya üzerinden silinen milletlerden biri olan Ubıhların son temsilcisi. Şinkuba, romanında bütün bir halkın felaketini anlatıyor, tüm Kafkasya tarihinin eleştirel sorularını gündeme getiriyor.

“Sahilden uzaklaştıkça, ufuktaki dağlarımızın çizgileri o kadar belirginleşiyordu ki. Onlara alışkındım. Dağların göğsünde büyümüştüm. Son bakışlarımda gördüğüm her dişini hala hatırlıyorum”, – romanın bu dizelerini, anavatanından ayrı düşen herkese kesinlikle çok iyi anlar. Bilinen bir gerçek: Bu romanı okuduktan sonra, Abhaz diasporasının pek çok temsilcisi ilk defa kendi tarihi vatanlarını ziyaret etmeye karar verirler. Roman, yalnızca nesilleri değil, milletleri de bir araya getirmişti ve bir kez daha onlara kardeşliklerini ve ortak tarihsel kaderlerini hatırlatmıştı.

Yazarın oğlu Benur Şinkuba'nın hatırladığına göre, babasını bu romanı yazmaya iten birkaç neden vardı: “Öncelikle, bunlar Abhazya'da otuzlu yıllarda gerçekleşen olaylardı – bir başka deyişle - Abhaz halkının soykırımı. bütün Abhaz aydınlarının yok edilmesi, Abhaz okullarının kapatılması, Abhaz dilinde konuşulmasının yasaklanması, Gürcü dilinde zorunlu eğitim verilmesi ve Gürcüler tarafından Abhaz topraklarına kitlesel göç yapılması. Ve ikinci neden, Kafkas Savaşı sırasında kendi topraklarında yaşama hakkından mahrum kalan Çeçen, İnguş, Kabardey, Adıgey ve Balkarlıların trajedisi ”(Abaza TV kanalı ile yapılan röportajdan).

2017 yılında, Bagrat Şinkuba'nın yüzüncü doğum gününün anısına, Abhaz Devlet Televizyonunun “Son Ubıh. Okumaları” adlı projesi çerçevesinde, roman dünyanın birçok dilinde ve birçok farklı coğrafi noktalarında ilk satırlarından son satırlarına kadar okundu.

“Üçlü Mektup”

Şiir ve edebiyat, Şinkuba’nın hayatın ana vektörü, yeteneklerini gösterdiği tek alan değildi. Hayatı boyunca Abhazya’nın çıkarlarına hizmet etti. Kişiliği ülkenin hem kamusal hem de politik yaşamında büyük öneme sahipti.

Bagrat Vasiliy-ipa Şinkuba, 1947'de Sovyetler Birliği'nin önderliğine gönderilen ünlü “Üç Mektup” un yazarlarından biriydi. Bilim adamları, Georgiy Dzidzaria ve Konstantin Şakrıl (dilbilimci, Abhaz kültürünün önemli figürü) ile birlikte Abhazya’ya uygulanan baskıların gerçekleri, bu şartlarda Abhazya ulusunun normal gelişiminin imkansızlığı, mevcut durumdaki Abhazya ulusunun "Gürcüleştirilmesi" gibi konulardan bahsettikleri bir mektup yazdılar. Böyle bir mektubu yazmak umutsuz bir adımdı ve yazanlar bunu çok iyi anlıyorlardı.

Fakat Şinkuba, Dzidzaria ve Şakrıl, Abhazların kendi ülkelerinde baskı altında olduklarını, ana dillerinde çalışmalarına izin verilmediğini, Abhazların yüksek mevkilerde bulunmalarına izin verilmediğini söylemeden duramazlardı. Bu mektup, Abhazya Özerk Cumhuriyetinin o dönemki yönetimi ve Gürcistan Komünist Partisi Merkez Komitesinin liderliğinden şiddetli tepki gördü ve yazarları acımasız eleştirilere, güçlü psikolojik baskılara maruz kaldılar.

Şinkuba’nın torunu Levan Mikaa, “Dışlanmış oldular, insanlar onlarla iletişim kurmaya korkuyor, onları sokakta gören tanıdıkları ise selam vermemek için kafalarını bir yerlere çeviriyorlardı. İyi ki bu mektup 30’larda yazılmamıştı (1930'larda SSCB'de kitlesel baskılar yapıldı, on binlerce masum insan öldürüldü), yoksa bunun sonucunun nasıl biteceğini kimse bilemezdi. Çok sonra, Bagrat Vasiliy-ipa “Üçlü Mektup” nedeniyle kendilerine açılan davaya bakmayı başardı: eğer tamamlansaydı, her şey idamla sonuçlanırdı ”, diyor.

Devlet Görevinde

1954'te Bagrat Vasiliy-ipa Şinkuba Abhazya Yazarlar Birliği'nin başkanlığını yaptı ve 1958'de Abhazya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Yüksek Konsey Başkanlığı'na seçildi ve 1979 yılına kadar bu görevde kaldı, yani yirmi yıl boyunca ülkenin liderlerinden biriydi. Abhazya’da onun döneminde eğitim sisteminin en önemli reformunu yaşandı: ilk defa özerk bir Sovyet cumhuriyetinde, okul çocukları 4. sınıfa kadar kendi anadillerinde eğitim alma hakkını elde etti.

Levan Mikaa, “Muazzam bir çalışma gerçekleştirilmiş, çünkü konuları Abhaz diline çevirmek, ders kitapları oluşturmak, test etmek, bunların hepsi zordur, diye vurguluyor.

Önemli bir mevkide görevli olan ve üst düzey Sovyet bilim adamları ve eğitimcilerle toplantı yapan Şinkuba, SSCB cumhuriyetlerinden Abhaz gençliğinin yaklaşık yüz elli temsilcisi için yüksek lisans kadroları için şahsen "yalvardı".

Bilindiği üzere, Sovyet döneminde, Abhazya, “Sovyetlerin sağlık merkezi” idi ve politikacılar, kültürel şahsiyetler, edebiyat ve birçok farklı alandan ünlü insanlar için favori bir dinlenme yeriydi. Bagrat Vasiliy-ipa, ülke yönetiminin bir temsilcisi olarak, üst düzey konukları karşılaması ve tanışması gerekiyordu. Özellikle rahat olmaları (devlet dinlenme tesislerine yerleştirilirler ve görülmeye değer yerlere götürülürlerdi) ve kendilerini mümkün olduğunca evlerinde hissettirmek için her şeyi yapılıyordu. Bagrat Şinkuba'nın tanışıklıklarının çoğu bu şekilde başlamıştı, ancak bazıları, özellikle sanatçı insanlarla olan tanışıklıkları uzun yıllar boyunca süren güçlü dostluklara dönüşmüştü.

Ünlü arkadaşları

Şinkuba'nın çalışma masasının el değmeden durduğu, kocaman bir kütüphanesinin bulunduğu ve duvarlarında yazarın, parlak, hareketli yaşamını gösteren fotoğrafların olduğu Suhum’daki dairesi özenle muhafaza ediliyor. Bu fotoğrafta Şinkuba, Aleksandr Tvardovskiy, Konstantin Simonov, Rimma Kazakova gibi genelde Sovyet yazarlarından oluşan ünlü şahsiyetlerle beraber. Şinkuba tüm bu insanları Suhum’daki bu dairesinde yada köyü Çlou’daki evinde ağırlardı.

Şairin torunu Levan Mikaa, misafirleri ağırlamalarında, tüm çocuklarının ve torunlarının büyükannesi Tamara Marşan’nın masaları kurmasına nasıl yardımcı olduklarını hala hatırlıyor. Yaz aylarında, bu neredeyse hemen her gün olurdu: uzun kutlamalar, kadeh kaldırmalar, konuşmalar, espriler ve kahkahalar. Şinkuba özellikle, her yaz bir karşılama ve ardından Abhazya'da bir tatil organize ettiği Aleksandr Tvardovskiy ile yakın arkadaşlık ediyordu.

Konstantin Simonov da Abhazya'ya o kadar aşık olmuştu ki, uzun yazarlık tatillerinde ziyaret ettiği bir yazlık almıştı. Şinkuba bu dönemlerde Simon ile neredeyse her gün görüşüyordu. Bagrat Vasiliy-ipa Moskova’ya gittiğinde de Simon kendisini mutlaka misafir ederdi.

Bagrat Şinkuba ve yazar Rimma Kazakova’yı sıcak dostluk duyguları birbirine bağlıyordu. “Uzun süren bir dostluk kurmayı başarmışlar”, diye hatırlıyor şairin torunu. Şair Çlou köyünü, dedemin baba evini çok sevmiş, çok sık ziyaret edermiş, hatta burada kaldığı geceler ve burayı ne kadar sevdiğine dair şiirler bile yazmış. Şinkuba’nın önde gelen eserlerinden, şiirsel romanı “Kaya şarkısını” Rusçaya çevirmiştir. Çok başarılı bir çeviri olmuştur”.

Tüm düşünceleri - Anavatanı

Şairin torununa göre, Bagrat Vasili-ipa Şinkuba “klasik bir Abhaz” idi - davranışlarında, dünya görüşünde, hatta kıyafetleriyle bile. Ulusal mutfağa çok düşkündü: her gün evdeki masada mutlaka sıcak abıstası olurdu. Eşi Tamara Marşan ile iki evlat büyüttüler – Biana ve Benur. Beş de torunları var. Levan Mikaa, “Eğer ideal dede tanımı diye bir şey varsa, o kesinlikle benim dedemdi. Onunla ilgili hep güzel, mutlu anılarım var”, diyor.

Torununa göre, Bagrat Şinkuba’nın en büyük endişesi her zaman Abhazya’nın kaderi idi, her konuşma hep buraya bağlanırdı: Abhazya’yı, ulusunu ne bekliyordu, dilin akıbeti, kültürün akıbeti… Misafirliğe kim gelirse gelsin, kiminle sohbet ederse etsin ana konusu vatanıydı.

Bagrat Şinkuba “Ahidz-Apşa” madalyası I.derece nişanına sahiptir. Sadece Abhazya’nın Halk Şairi değil aynı zamanda Kabardey-Balkar ve Adıgey’inde Halk Şairidir. Ayrıca Dırmit Gulia ödülünün de sahibidir. Ülkedeki birkaç okula Bagrat Şinkuba’nın adı verilmiştir. Kendi köyü Çlou'da güzel bir eski ev müzesi bulunmaktadır. Burası, Bagrat Vasiliy-ipa'nın anısına değer veren herkes için özel öneme sahip bir yer.

2007 yılında kurulan bu müzede çok fazla eser bulunmamakta. Ancak, Bagrat Vasiliy-ipa'nın sıklıkla arkadaşlarıyla oturduğu, bu avluda gölgesini yayan bir çınar ağacı, Kafkas Dağları'na açılan genel bakışıyla birlikte bu ev – tüm bunlar şairin hayatı ve sanatı ile ilgilenenleri kayıtsız bırakmıyor. Ne de olsa burada yazmaya ve yaratmaya başlamıştı.

Şair 2004 yılında 86 yaşında aramızdan ayrıldı. Suhum'un tam ortasında, Dram Tiyatrosu'nun yanındaki mezarına bir anıt heykeli dikildi. Onun kişiliğinin ve sanatının hayranları devamlı burayı ziyaret ediyorlar. Fakat daha da önemlisi, mekan gerçekten halkın oldu: “Bagrat’ın” orada buluşalım diyerek randevulaşanlar, okulda şiirlerini ezberleyecekleri şair “Bagrat”ı artık oyun parkından tanıyorlar. Bir klasik yazarının da söylediği gibi: “Halk yolu ondan uzaklaşmaz”.