Bedia Katedrali, 999 yılında Abhazya'nın Tkuarçal şehri, Agu-Bedia köyünde bir dağ platosunda inşa edildi. Bu, Abhazya sınırlarının çok ötesinde de tanınan bir Ortodoks kilisesidir. 2019 yılında inşa edilmesinin 1020. yılı doldu.

Asta Ardzınba

Eğer Suhum’dan yola çıkarak Abjuyskoe anayolu boyunca Abhazya-Gürcistan sınırı yönünde ilerlerseniz, dağa sonra yönünüzü dağlara çevirdiğinizde, kalkış noktasından sadece 77 kilometre uzaktaki Agu Bedia köyüne vardığınızı göreceksiniz - ilk bakışta, dikkat çeken hiçbir şey yok gibi gelir. Abhazya’nın diğer tüm köylerinde olduğu gibi, burada da yerli halkın evleri ve mülkleri tepelere dağılmış, üzümler yetişmiş, mısırlar ekili, etrafta fındık bahçeleri bulunmakta.

Ancak, Kafkasya eteklerinde bulunan bu küçük köy, ülke sınırlarının çok ötesinde de bile tanınmaktadır. Bunun nedeni Abhazya'nın en görkemli ortaçağ tapınaklarından biri olan Bedia Katedrali’nin burada bulunmasıdır.

Bagrat döneminin sembolü

Katedral, 999 yılında da, Abhaz kralı III. Bagrat hükümdarlığı sırasında yapılmıştır. Kendisinin naaşı da 1014 yılında, burada, tapınakta toprağa verilmiştir. Bagrat yalnızca bir tapınak inşa etmekle kalmamış, aynı zamanda Galidzga ve İngur nehirleri arasındaki arazide yeni bir Bedia piskoposluğu kurmuştur.

Efsaneye göre, III. Bagrat Bedia tapınağının inşası için belirlenen yeri şahsen seçti. Kralın seçimi pitoresk dağlarla çevrili bir tepenin zirvesiydi. Katedralin yapıldığı platonun uçurumları, tapınağı neredeyse ulaşılamaz bir kaleye dönüştüren doğal bir bariyer görevi görüyordu. Bu kotta tapınağa ek olarak, kilise amaçlı kullanılan yapılar da vardı. Buraya sadece batı tarafında tırmanmak mümkün. Yukarıdan, Karadeniz kıyılarının ve Ana Kafkasya Bölgesi'nin doruklarının muhteşem manzaraların seyredilmekte.

999'da inşaatın tamamlanmasını kutlamak için, Kral III. Bagrat ve tahtı devraldığı annesi Abhaz kraliçesi Guranduht, Bedia Katedrali'ne altın bir kadeh (İlahi Liturg'un kutlanması ayininde kullanılan) hediye etti. Kadeh Kurtarıcı Mesih, Meryem Ana, havariler Peter ve Paul'un kabartma figürleriyle ve diğer havariler ve misyonerlerle süslenmiştir. Bedia kadehinde bulunan yazı, kimin hediyesi olduğunu açıkça göstermektedir. Altın kadehin, yüksekliği -12.5 santimetre, çapı ise 14 santimetredir.

Başlangıçta kadeh ayaklı bir bardak idi, ancak kadehin ayağı bilinmeyen koşullarda kayboldu. Kadehin kalan parçası bugün, Tiflis Sanat Müzesi'nde tutulmaktadır. Tarihi eser, Abhazya'dan Gürcistan'a 1947'de, her iki cumhuriyetin tek bir devletin parçası olduğu, Sovyetler Birliği döneminde çıkarıldı. Günümüz gerçeklerine dayanarak, Abhaz otoriteleri, Bedia kadehinin Abhazya'ya geri gönderilmesiyle ilgili konuyu uluslararası seviyede defalarca dile getirdiler, ancak Gürcü tarafı bunu engellemeye devam ediyor.

Meryem Ana adına

Tapınak, Tanrı'nın Annesi Vlaherna İkonuna ithaf edildi. Bu, Ortodokslarda mucizevi olduğu düşünülen saygın bir ikonadır. Uzun bir süre boyunca Konstantinopolis'in (İstanbul’un) kuzey batısındaki Vlaherna'daki Bakire Kilisesi'nde, 910 yılında Tanrının Annesi’nin inananlara göründüğü yerde (Bu olayın şerefine, Kilise, 14 Ekim'de kutlanan Kutsal Bakirenin Koruma bayramını ilan etti) tutuldu. Simge adını tapınaktan aldı. Konstantinopolis şehrinin ve Bizans imparatorlarının koruyucu azizesi olarak kabul edildi. 1653 yılında, ikona Rusya Çarı Aleksey Mihayloviç'e hediye olarak Rusya'ya çıkarıldı. Bugün Moskova Kremlin'in Uspenskiy Katedrali'nde tutulmaktadır.

Bedia tapınağının mimari tasarımı kubbelidir(Tapınağın kubbeli haç tarzı Bizans dönemine aittir.). Duvarları kesme gri taştan yapılmıştır.

Mimari planı, o dönemin Abhazya'daki diğer birçok Hıristiyan anıtına benzemektedir. Merkez salon, yan odalardan kemerli sütunlarla ve süslenmiş duvarlarla ayrılmıştır. Apsidler (binanın ana yapısına bitişik çıkıntıları) sunak ve bitişik yan odalar yarım daire şeklindedir. Tapınağın duvarlarını farklı zamanlarda yapılmış duvar resimleri süslemektedir, ancak şua onlardan sadece ufak parçalar bulunuyor. Batı duvarındaki en dikkat çekici fresk: Bizans imparatoru Büyük Konstantin'in (döneminde Hristiyanların acımasız zulümlerden kurtulmakla kalmadığı, aynı zamanda Hristiyanlığın Roma İmparatorluğu'n da baskın bir din konumuna geldiği İmparator) görseli.

Bedia tapınağının dış dekorasyonları arasında, tapınağın doğu duvarındaki oyulmuş haç dikkat çekmektedir.

Tapınak kompleksi ve ibadetler

Bedia Katedrali'nin yüz metre batısında, alt kemer ve sütun kalıntıları ile büyük bir taş sarayın kalıntıları bulunmaktadır. Burada yemek yenilen bir bölüm ve bir toplantı odası bulunmaktaydı, ikinci katta ise Bedia piskoposlarının yaşam alanları vardı. Saray 16. yüzyılda inşa edilmişti. Sarayın kuzeyinde bulunan çan kulesi, XIII-XIV yüzyıllarında ortaya çıkmıştır. Günümüze kadar maalesef korunmamıştır.

Bedi Katedrali'nde dini hizmetler XVII. yüzyılın başlarına kadar sürdü. Ancak Osmanlının işgalinden ve Abhazya topraklarında iktidarının kurulmasından sonra tapınak terk edildi. XVIII. yüzyılın sonunda Bedia Katedrali’nin restorasyonunda, cephenin ve kubbenin yeniden yapıldığı bilinmektedir.

Restorasyondan önce tapınağın nasıl göründüğümü, Olga Ermolaeva’nın 1912 broşüründeki fotoğrafa bakarak öğrenebilirsiniz. Fotoğraf, tapınağın kubbesinin deliklerinden yeşilliklerin çıktığını ve ağaçların büyüdüğünü, büyük bir yıkıma maruz kaldığını gösteriyor.

Dini makalelerin ünlü yazarı Ermolaeva tapınak hakkında, “Öyle ki, fotoğrafların da tasvir ettiği gibi birkaç zaman önce Bedia tapınağı tam bir harabeydi, ama artık öyle değil”, diye yazıyor.

XIX. yüzyılın başındaki restorasyondan sonra, iki yüzyılın ardından, tapınaktaki hizmetler yeniden başladı. İkinci kez Bedia tapınağı 1924'te - Sovyet hükümetinin emriyle kapatıldı.

Ulaşım zorluğu nedeniyle katedral binası bir ofis binasına dönüştürülmedi. Yeni hükümet antik katedrali tarihi anıt ilan etti ve devlet korumasına aldı.

Üçüncü asırda tekrar açılan Bedi Katedrali, ilk hizmetini 2010 yılında Abhazya askerlerini desteklemek için yaptı. Bugün kilisede tekrar restorasyon çalışmaları sürüyor, ancak çok yavaş bir tempoda.

Özel «koruyucu»

Yukarıda ismini andığımız Olga Ermolaeva, Bedia “sadece bir tapınak değil” diye belirtiyor. Tapınağın önünde bulunan pitoresk yeşil çayırda bir zamanlar, Abhazya'da kutsal sayılan büyük asırlık ağaçlardan biri yükseliyordu. Ermolaeva'nın da yazdığı gibi, ağaçlar, “nesilden nesle bütünlüğünü korudukları o evin bekçisi” gibi duruyorlardı.

Araştırmacı, tapınağın batı tarafındaki ıhlamuru tarif ediyordu. Bir versiyona göre, ağacın gövdesi o kadar alışılmadık derecede büyük bir kovuğa sahipti ki, bir zamanlar tapınağın kalıntılarında yaşamak amacıyla Bedia'ya gelen altı rahibe uzun süre barınak oldu. IXI. yüzyılın başında, o ağaç öldü. Ancak günümüzde tapınağın girişinde, Bedia tapınağının yeni “koruyucusu” onun “torunu” dikiliyor.