1 Şubat 2019 tarihinde, Abaza Müslüman dini topluluklarının kadısı, №3. Çerkessk şehrinin imamı İnal Hamzet-ipa Hubiev 65. yaş gününü kutluyor. DAK bilgilendirme portalı olarak, Müslüman liderin, dinine yolculuğunu, hayatındaki ve çalışmalarındaki ilginç olayları derlediğimiz bir yazı hazırladık.

Lyudmila Aysanova

İnal Hubiev, Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti'nin Abaza belediye ilçesine bağlı İnjiç-Çukun köyünde doğdu ve hala burada yaşıyor. Kubina köyü'nün (Kubina Lokt) yerlisi olan babası Hamzet Abdurahman-ipa Hubiev, bölgede tanınmış ve saygın bir insandı.

Abhaz kökeni, ailenin zor hayatı ve büyükbabasının izinden gidişi

İnal, dedesinin anlattığı hikayelerden, atalarının Abhazya'dan geldiğini çok iyi hatırlıyor. Soylarının Ahuba veya Hubua sülalesinden geldiği tahmin ediliyor.

İnal Hubiev soyunun kökenleri ile ilgili, “Karaçay'da Kart Jurt köyüne yerleşip, başarılı bir şekilde sığır yetiştiriciliği yapmaya başlamışlar, hatta oldukça güçlü bir çiftlik kurduktan sonra köyün ilk taş evini inşa etmişler. Atalarım Karaçay dilini kötü sayılmayacak derecede konuşuyorlarmış. Fakat anadillerini de asla unutmamışlar”, diye anlatıyor.

Ancak, İnal Hamzet-ipa'nın ataları, kan davası nedeniyle Karaçay’da ki Kart Jurt köyünden kaçmak zorunda kalmışlar. Bu yüzden, dedesi Abdurahman, henüz bir bebek iken Kubina’nın Abaza Loov köyüne yerleşmişler. Ailenin yeni yerlerinde düzen kurabilmelerine, çalışmayı sevmeleri ve soydaşlarının desteği yardımcı olmuş.

Fakat sakin yaşam uzun sürmez: kolektifleştirme (Küçük bireysel köylü çiftliklerinin büyük kolektif sosyalist çiftliklerde birleşmesi - kolektif çiftlikler) ortaya çıkar. Bu sıkıntılı dönemde, Hubevlerin birçok akrabası ve komşusu sürgüne gönderilir. Hubevlerin kendilerini ise dedesinin kardeşlerinden birisinin geçmişi kurtarır - kardeşlerden biri I. Dünya Savaşında savaşmış, cepheden Kızıl Ordu subayı rütbesi ile dönmüştür. Bu büyük ailede, dedesi Abdurahman da dâhil olmak üzere 12 çocuk vardır. İnal Hamzet-ipa hayatında her zaman dedesini örnek almış.

İnal Hamzet-ipa “Büyükbabam Abdurahman sadık bir Müslüman’dı, günde beş kez namaz kılardı. Büyülenmiş biri olarak, ibadeti sırasındaki eylemlerini her zaman dikkatle izlerdim, içerisindeki gizli anlamı yakalamaya çalışırdım. Daha sonra İslam yolunu seçmemde rehberlik eden de büyükbabamdı.

Babası – sadık bir evlat, güvenilir bir arkadaş

Hubiev ailesinin hayattaki sınavları henüz bitmemişti. Büyük Vatanseverlik Savaşı (II. Dünya Savaşı) başlar ve kahramanımızın babası Hamzet cepheye gider. Savaşın ilk günlerinden itibaren ulusunun en iyi niteliklerini gösterir - cesaret ve kahramanlık. Hamzet, Stalingrad'ın kurtuluşuna aktif olarak katılır, Dnepr'ı zorlayarak Polonya'nın kurtuluş mücadelesinde yer alır. Ardından Berlin'e gelir ve İnjiç -Çukun köyünden tanıdığı soydaşı Abaza Muhammet Bicev ile karşılaşır. Yoldaşlar birlikte efsanevi Zaferi kutlarlar. Yakın arkadaş olduktan sonra, altı ay daha karargahta kalmaya karar verirler.

Aralık 1945'te baba evine dönen Hamzet, korkunç haberi öğrenir: babası ve ailesinin diğer üyeleri, 1943'te diğer Karaçaylarla birlikte “vatanın hainleri” ilan edilerek, Güney Kazakistan'a sürgüne gönderilmişlerdir. Savaşla daha sert bir insan haline gelen Hamzet, pes etmez ve her ne pahasına olursa olsun adaleti sağlamaya, babasını ve ailesini sürgünden döndürmeye karar verir.

Injiç-Çukun'dan arkadaşı Muhammet bu konuda ona aktif olarak destek verir. Hazmet arkadaşının köyüne yerleşir, bir ev yapar, evlenir ve çocukları olur. Bu süre zarfında, arkadaşlar Abdurahman’ı ve aileyi geri getirme fikrinin peşini asla bırakmazlar; Sovyetler Birliği Savunma Bakanlığı'na çok sayıda temyiz hazırlarlar, akrabalarının Abaza kökenleri ve masumiyetlerinin çeşitli kanıtı ile dilekçeler verirler.

Sonunda hedeflerine ulaşırlar: 1957'de mutlu aile bir araya gelir. Üç ay sonra, uzun zamandır beklenen, tarihi rehabilitasyon kararnamesi çıkarılır ve bütün sürgünler kendi köylerine geri dönerler.

Vefalı evlat Hamzet ailesine kendi evini verir. Kendisi ve ailesi, fazladan para kazanabilmek ve yeni bir ev inşa etmek için, ağaçların işlendiği Storojeva köyüne giderler. Buradan dönüşünde, ünlü şair Mikael Çikatuev'in annesine ait olan bir evi satın alır.

İnal, “Babam her zaman sözünün arkasında olan ve çalışkan bir insandı. Güzel arkadaşlıklar kurmayı başarırdı, etrafındaki otorite insanlar bile her zaman onun sözlerine önem verir, onu dinlerdi. Bununla birlikte, ona benzemek oldukça zordu, yine de biz - iki evlilikten olan tüm çocukları, güçlü karakterinin tüm niteliklerini benimseme, onun seviyesine ulaşma arzusundaydık. O zamanın getirdiği şartlardan anlaşılacağı gibi, babam sert bir komünist ve ateistti”, diye anlatmaya devam ediyor.

Hayatının işini arayışı ve annesi ile hatıraları

Ailesiyle sık sık seyahat etmek zorunda kalmasından dolayı, farklı okullarda öğrenim gören kahramanımız İnal Hubiev, konsantre olamıyor ve gelecekteki mesleğini seçmekte zorlanıyordu. İlk başta astronomi ve fizikle ilgilenmeye başladı ve Harkov Üniversitesi'ne girmeye çalıştı. Sınavlarda başarısız olan İnal, Harkov'da kaldı ve gelecek yılki sınavlar için hazırlık kurslarına kaydoldu. Ancak kısa süre içerisinde askerlik görevine çağrıldı. İnal, Ermenistan’da sınır muhafızı olarak askerlik görevini başarıyla tamamlar. Eve döndükten kısa bir süre sonrada evlenir. Bu sefer meslek seçimi eşi Zoya Hacı Murat-pha Kenjeva ile birlikte olur. Kubina köyünden olan Zoya, ticari organizasyonlarda muhasebeci, mali denetçi olarak çalışmaktadır.

İnal, o zamanların popüler okulu - Stavropol Kooperatif Teknik Okulu dışarıdan eğitimine kaydolur. Bir yandan çeşitli kuruluşlarda satış elemanı ve inşaatçı olarak çalışmaya başlar. Ancak bu işlerin kendisini hiç tatmin etmediğini vurgulamaktadır. İnal, babasının zamanında yaptığı gibi, kendi evine sahip olabilmek için para biriktirmek amacıyla yurtdışına – Kazakistan’a inşaatta çalışmaya gider. Döndüğünde, ailesi ve annesi Zuryat Murzabek-pha Gonova ile birlikte bugün hala yaşadığı evi satın alır. İnal, “Annem, babamın aksine, mütevazı ve dindardı. Sovyet döneminin ateizm ahlakına rağmen, Allah'ın adı hiçbir zaman ağzından düşmedi. Bu bende, şefkat ve huşu uyandırıyordu”, diye hatırlıyor.

Hayatın anlamı ve adalet arayışı içinde

İnal'ın faaliyet alanları her zaman kapsamlı olmuş.

90'lı yılların başlarında İnal, İnjiç-Çukun köyünün Kültür Evi'ndeki halk tiyatrosunda büyük bir aşkla çalışmaya başlamış. Performansları yalnızca kendi köylerinde değil, köyün dışında da popüler olur. Tiyatrodaki çalışmalar İnal'a insanlarla iletişim kurma konusunda müthiş bir deneyim kazandırır ve onun konuşmacı yeteneklerini geliştirir.

Gene 90'lı yıllarda, insanlar uzun yıllar süren Sovyet ateizminden sonra maneviyatı canlandırmaya, ulusal dini inançları hatırlamaya çalışıyorlardı.

Köylüler, aktif olarak camide toplanmaya ve dine ilgi duymaya başlarlar. Komşu Elburgan köyünün sakini olan Ali Meremkulov, İslam'ı yerli halka tanıtan ilk kişilerden biridir. Diğer köy sakinleriyle birlikte İnal'ında katılmaya başladığı, ilk Kur'an-ı Kerim kurslarını açmıştır. İnal’ın İslam yolundaki ilk öğretmeni ve rehberi, çok eğitimli ve ilgi çekici bir insan olan Ali idir. Hayatının kırklı yaşlarına yaklaşan İnal, Allah'a olan imanın ve İslam'ı insanlara tanıtmanın hayatındaki en önemli şey olduğunu fark eder.

İnal en çok, Washington Irving’in Hz. Peygamberin Yaşamı kitabından etkilenmiş. Kitabı okuduktan sonra beynindeki tüm düşüncelerin yerine oturduğunu ve o andan itibaren İslami düşünceyi herkese yaymaya karar verdiğini belirtiyor. İnal yavaş - yavaş laik yaşam biçiminden uzaklaşarak kendisini tamamen dine adadığını anlatıyor.

İnal, “Çocukken, yüksek adalet duygumla her zaman arkadaşlarımdan ayırt edilirdim, bu yüzden akranlarım bana “adalet” takma adını vermişlerdi. Sürekli arayışında olduğum ve bulma aşkıyla tutuştuğum adalet ise İslam’ın en baskın kurallarından biriydi”, diye belirtiyor.

Dini çalışmaları ve İmam oluşu

1992'de, Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti heyetinin bir parçası olarak İnal Hubiev, Mahaçkala'daki Kuzey Kafkasya Müslüman kongresi çalışmalarına katıldı. İnal o dönemlerde artık beş vakit namaz kılıyor, ramazanda oruç tutuyor ve Çerkessk şehrinde açılan İslam Enstitü'ne gidiyordu.

İnal, Rektör, Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti ve Stavropol Diyanet İşleri Başkanı Yardımcısı İsmail-Hacı Bostanov’un kendisini tam da bu etkinliklerden birinde fark ettiğini belirtiyor.

İnal, “O dönemde yaşanan selden sonra köylülerin evleri ciddi şekilde zarar görmüştü, yardım sağlamanın yanı sıra, devletin halka gönderdiği yardımların organizasyonu için elimizden gelen her şeyi yaptık. Daha sonra İsmail Hacı, gösterdiğim çabayı çok takdir etti ve beni eğitim kurumuna asistan olarak davet etti.

İslam Enstitüsü, ülkedeki tek dini eğitim kurumuydu. O sırada, Mısır, Türkiye ve Orta Asya'dan öğretmenler enstitü ile işbirliği yapıyor ve aynı zamanda yerel camiilerin personel ve İmam kadrolarının oluşturulması için çalışmalar yürütülüyordu. İsmail-Hacı Bostanov, İnal Hubiev'e eğitim çalışmalarında rektör yardımcılığı pozisyonunu teklif etti.

İnal, “Şimdi bildiğim ve yapabildiğim her şeyi, bana inanan ve bana dini bilgi ve becerilerini aktaran İsmail-Hacı Bostanov'a borçluyum. Hizmette bu kadar ilerleyebileceğimi hayal bile edemezdim. İlerleyen süreçte imam olmama vesile olan da ta kendisidir”, diye belirtiyor.

İsmail-Hacı Bostanov maalesef 2010 yılında trajik bir şekilde aramızdan ayrıldı.

2004 yılında İnal Hubiev, hac görevini yerine getirmek için Suudi Arabistan'a gider ve hacı olur. 2006 - 2008 yıllarında İnal, Moskova ve St. Petersburg'daki çeşitli seminerlere katılarak, İslam kurumundaki öğretim görevi işi ile eğitimini yükseltme çalışmalarını bir arada yürütmeye devam eder.

2011 yılında, Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti’nin Müslüman kongresinde Stavropol’den ayrı bir müftülük oluşturulmasına karar verilir. İnal Hubiev, Müftü İsmail-Hacı Berdiyev'in asistanı olarak atanır. 2012 yılında Kadı Enstitüsü kurulur ve İnal Abaza dini cemaatlerinin Kadısı ve Çerkessk şehrinin 3 nolu bölgesinin İmamı olarak atanır.

İnal, kendisi ve çalışmaları hakkında çok az konuşmayı tercih ediyor. Gençlerle ve toplumda aşırılık yanlısı olan, terörist ve diğer sosyal tezahürleri önleme üzerine çalışmaların önemli olduğunu düşünüyor.

İnal Hubiev, pek çok proje ve hükümet programı çerçevesinde eğitim kurumlarında sohbetler yürütüyor ve vaaz vermek için yerleşim yerlerini ziyaret ediyor.

İnal, “Bugün, oldukça zor bir zamanda yaşıyoruz, birçok insan hayatta yönünü, iyiliğe ve adalete olan inancını yitiriyor. Bazıları radikal guruplara katılıyor, yasaları çiğniyorlar ve bu insanlara İslam'ın öğretileri yoluyla yardım etmek bizim görevimiz. Genç insanın hatalarını yeniden gözden geçirerek, alkol ve uyuşturucudan uzak, normal ve sağlıklı bir yaşam tarzına geri döndüğüne dair birçok örnek bulunmakta”, diye vurguluyor.

İnal Hubiev’in de vurguladığı gibi, artık tüm Abaza köylerinin kendi camileri var. Maloabazinsk bölgesinin camisinin onarım çalışmaları da çok kısa bir süre içerisinde bitirilerek açılışı yapılacak. Ayrıca, 3 numaralı bölge için Çerkessk'te bir caminin inşa edilmesi planlanmakta.

Babalarının ve dedelerinin yolundan

İnal’ın ailesinde hayat her zamanki akışında ilerliyor. İnal’ın kızı öğretmenlik yapmakta. Oğlu ise dini bir topluluğa üye olarak babasının yolundan gitmekte. Dedeleri sayesinde, üç erkek ve iki kız torunu namaz kılıyorlar. İnal Hubiev özellikle, İstanbul'da dini bir okulda okuyan torunu Diana ile gurur duyuyor.

İnal Hubiev “İslam’a geç kavuşmuş olsam da, bu yolun beni güçlendirdiğinden ve seçimimin doğruluğundan hiç şüphem yok. Yaratanın gücü ve iradesi sınırsızdır. Ben dedemin yolundan gittim, şimdi torunlarımda benim yolumdan gidiyor”, diye sözlerini bitiriyor.