Arkeolojik proje “Büyük Abhaz Duvarının Sırları” nın başlangıcından bu yana bir yıl geçti. Kazı katılımcısı gönüllü Vasiliy Nikulin bu çalışma hakkındaki izlenimlerini paylaştı, eserler hakkında konuştu ve uzmanlara bulguların önemini sordu.

Vasiliy Nikulin, , “Büyük Abhaz Duvarının Sırları” projesinin gönüllü katılımcısı

2019 yılı Haziran ayında, Abhazya'da büyük bilimsel bir proje olan “Büyük Abhaz Duvarının Sırları” başlatıldı. Amacı Abhazya'nın en gizemli ve aynı zamanda az çalışılan arkeolojik alanlarından biri olan Büyük Abhaz Duvarı'nı incelemekti.

Haziran 2020'de araştırmacılar artık yıllık çalışmaların sonuçları hakkında konuşabildiler.

ABİGİ Arkeoloji Bölümü'nde genç bir araştırmacı tarafından yönetilen bir grup arkeolog ve tarihçi olan Sandor Kaitan, № 39 и №123 numaralı duvarların (Yuri Voronov haritasında toplam kuleler 279 adet, Kelasur Nehri'nden İngur Nehri'ne yaklaşık 160 kilometre duvar uzunluğuna sahip) iki kulesinin kazılarını tamamladı ve Hyatsha köyü bölgesinde Kuatania-surki kulesinin bölümleri.

Bu projedeki katılımcılar arasında yer alacak ve kendi gözlerimle çok şey görebilecek kadar şanslıydım. Projenin başında kendimize üç ana bilinmeyeni çözme görevini belirledik: duvarın ne zaman yapıldığı, kim tarafından ve ne için. Çalışma yılı boyunca birçok eser keşfedildi, araştırmacılar "alanda" bir gün bir gece değil çok uzun zamanlar geçirdiler. Ancak, antik yapıyı çevreleyen surların sırları hiç azalmadı.

Daha önce, 2019 yılında, Gal bölgesindeki Hyatsha köyü yakınlarında tahminen Kuatania-Surki kulesinde kazılar yapıldı. Savunma yapısının tanımı, tarihçi - yerel tarihçi Yosif Adzınba tarafından 1958'de yayınlanan "Abhazya Mimari Anıtları" kitabında belirtilmiştir.

Orada, geçen yıl dört çukur (arkeolojik eserler için keşif kazısı alanı) açıldı, her birinin buluntular açısından zengin olduğu ortaya çıktı: antik mezar yerleri, küpler, çeşitli seramik kapların farklı parçaları, metal ürünler. Oçamçira bölgesinin Cigerda köyü yakınındaki 123 numaralı kulede yapılan kazılarda, çeşitli seramiklerin, iki değirmen taşının, bir milin (bir el milini ağırlaştırmak için kullanılan küçük bir ağırlık), metal bıçaklar, bız, ok uçları, metal ev ürünlerinin parçaları, cam bir sürahinin mavi sapı, ortasında bir delik bulunan bir bozuk paraya benzeyen metal bir disk bulundu.

123 numaralı kuleye bitişik kazı alanının kültürel katmanında az miktarda süslü seramik, dört kenarlı dövme çiviler, hayvan kemikleri ve dişler bulunmuştur. Düz bir platformdaki kulenin dibindeki çukurda, metal bir saban demiri bulundu - pulluğun keskin bir ucu (açıcı).

Grubun çalıştığı son kule, Gulripş bölgesindeki Merheul (Marheaul) köyündeki Maçara Nehri kıyılarının yakınında bulunan kişisel bir arsa üzerinde bulunan 39 numaralı kule idi. Bu kule araştırmacılara birçok sürpriz "hazırlamıştı".

Yosunlu Sırlar

Genel olarak arkeolojik kazılar yavaş ve zahmetli bir süreçtir. İncelikleri ve işleyiş mekanizmasını en iyi elinde bir çapa, bir kürek, bir fırça ve kültürel katmanları açarken gerekli diğer araçlar olduğunda anlarsın.

Abhaz Devlet Müzesi çalışanı ve proje katılımcısı Dmitriy Sçastnıy şunları bildiriyor:

“Uzun bir süre Büyük Abhaz Duvarı'nın kulelerinin arkeolojik buluntular için az olduğuna inanılıyordu, bu yüzden bizim için belirli bir şey bulmak değil, en azından bir şey bulmak çok önemliydi. 39 numaralı kule tesadüfen seçilmedi: tüm savunma hattının çalışması sırasında kulenin etrafındaki büyük miktarda seramik malzeme dikkatimizi çekti. Bir arkeolog için bu, kültürel bir katmanın varlığının ilk göstergesidir. Kural olarak, bu tür izler yerleşim yerlerinde veya uzun süreli duraklama yerlerinde kalır. Kazı alanının seçilmesinde önemli bir faktör de kulenin Suhum'a nispeten yakınlığıydı, bu da bir keşif organize etmek için enerji, zaman ve paradan tasarruf etmemizi sağladı”.

39 numaralı kule kazıları, gelecekte topografik bir haritanın derlenmesi için gerekli olan seviyenin level ile (Seviye, tesviye olarak bilinen bir işlemde aynı yatay düzlemde noktalar oluşturmak veya doğrulamak için kullanılan optik bir araçtır ve nesnelerin veya işaretlerin göreli yükseklik seviyelerini belirlemek için bir tesviye personeli ile birlikte kullanılır) belirlenmesiyle başlamıştır.

Arkeologlar bütün günü sadece bitkilerden kurtularak ve ölçümler yapmakla geçirmek zorunda kaldılar. Sonra kazmaya başladılar. Kulenin dışarıdan 2.5 metre yükseklikte, yosun altında, kireçli parke taşlarını sabitleyen harç tabakasında temizleme işleminde, pifos (büyük seramik depolama kabı.) parçaları keşfedildi. Şandor Kaitan'a göre, incelenmesinin ardından bu bulgu, kulenin yapım zamanını netleştirmeye yardımcı olacaktır.

Büyük Abhaz duvarının incelenmesi sırasında, arkeologlar eski ustaların benzer mühendislik çözümlerini ikinci kez (İlkinde, Thubun garnizonunun 3 numaralı kule duvarlarının kâgirinde, çalışmanın ilk aşamasında kireç tabakalarında seramik yer imleri keşfedildi) bulurlar: kulenin daha sonra yıkılıp yeniden inşa edilmesi ve seramiklerin doğaçlama malzeme olarak inşaat için kullanılması da ihtimaller içerisinde.

Şandor Kaitan, “Büyük Abhaz Duvarı'nın bir bütün olarak tarihlenmesi gibi kavramları, içinde bulunan bireysel kulelerin ve eserlerin tarihlendirmesinden ayırma eğilimindeyiz. Bu yaklaşımı, bugün aynı alanda tek bir kulenin veya bir grup kulenin kazılarına dayanarak, tüm duvarın inşaatı ve işleyişi hakkında kesin bir sonuç çıkarmak mümkün olmadığı gerçeğiyle açıklayabilmekteyiz. Ancak kameral işlemden sonra (Kameral işlem - saha çalışmasının aksine kapalı alanda çalışmaktır) proje çerçevesinde kazılan tüm materyallerin ve daha önce elde edilen verilerin kapsamlı bir analizi yapılacaktır. Aynı zamanda, kulelerde bulunan arkeolojik malzemeler, işlevlerinin birkaç aşamasını göstermektedir. Sadece 39 numaralı kule hakkında konuşursak, Orta Çağın sonları - Yeni Çağ olarak tarihlendirebileceğimiz bireysel nesneler bulundu”.

Daha önce Oçamçira ve Gal bölgelerinde yapılan kazılardan farklı olarak, Gulripş bölgesindeki Merheul köyündeki kazılar “koruyucu rejimde” gerçekleşti: "arazide" iki gün, evde iki gün. Bu, sadece dinlenmeyi içermiyordu, aynı zamanda bulunan eserlerin amacını yeni bir zihinle tartışmayı, bunları literatürde daha önce yerini almış, iyi bilinen analojilerle karşılaştırmayı mümkün kılıyordu.

Geçmişten kalpten selamlar

Kazılar sırasında, kalp sembolleri olan - bronz toka ve plakalar, düğmeler gibi birçok eser bulunması ilginçti. Aynı zamanda, bu "romantizme" rağmen, kule sakinlerinin ellerinde silahlarla kendilerini savunabildiklerini de öğrendik.

Toprağın üst katmanında, kulenin içinde, çakmaklı tabancalardan ateş etmek için kullanılan yaklaşık 16 mm çapında yuvarlak bir mermi bulundu. Daha sonra, daha derin katmanlarda da kurşun bulundu.

İlk gelişmiş ateşli silahın Orta Çağ'da ortaya çıktığı bilinmektedir. İlk iki yüz yıl boyunca silah ustaları, ateşleme sistemini iyileştirmek için çalıştı. 16. yüzyılın başında çakmaklı silahı bulmuşlardı. Çakmaklı silahlar neredeyse hiç değişime uğramadan uzun yıllar boyunca birçok orduya hizmet etmişti. Örneğin, Rus birlikleri 1854-1855 Kırım Savaşı sırasında bu tür mermileri kullanmışlardı (Sivastopol'daki Kırım yarımadasında hediyelik eşya satıcılarının versiyonuna göre). Ve Abhazya'da çakmaklı tüfekler 20. yüzyılın başlarına kadar kullanıldı.

Yangın ve insan kemikleri kalıntıları

Aynı katmanda ve hatta daha derinlerde, seramikler ve yangın izleri görülmeye- daha-daha sonra da- kemik parçaları: parmak falanksı, tek vertebra, kaburgalar ortaya çıkmaya başladı. Kemikler hayvan kemikleri parçaları ile karıştığı için, arkeologlar buluntulara hemen önem vermediler. Ancak anakara (aktivite izleri içermeyen bir tabaka) diyebileceğimiz katmanda iyi korunmuş dişlere sahip bir insan çenesi parçası keşfedildi.

39 numaralı kule, Büyük Abhaz duvarının diğer birçok kulesi gibi iki katlıydı. Bu, duvarlardaki derin ışın açıklıkları ile kanıtlanmıştır. İnsan iskeletinin bulunan kemiklerinin konumuna bakılırsa, kuleye yapılan saldırı sırasında bu kişi ikinci katta olmalıydı. Kulenin tüm çevresine dağılmış kömürler ve yüksek sıcaklıktan patlayan taşlar, güçlü bir yangın olduğunu gösteriyor. Adamın durduğu zemin yıkılmış, duvarlarda kısmen çökmüş ve adam onların altında kalmıştı.

Bazı kaynaklara göre, saldırılar sırasında, kadınlar ve çocuklar genellikle kulenin birinci katında saklanırken, silahlı tüm erkekler ikinci katta olur, düşmanlara buradan tüfeklerle ateş eder ve taş fırlatırlarmış. Arkeologlar, bu kişinin cinsiyetini belirlemeyi mümkün kılacak başka kemik parçaları bulamadılar: ya ateşte yandılar ya da vahşi hayvanlar tarafından götürüldüler. Çalışmanın tamamlanmasının ardından insan kemiklerinin kalıntıları toprağa verilecek.

Kemiklerin yakınında bronz kıyafetler elementleri (süslemeli düğmeler, bir yaprak veya kalp şeklinde kol düğmesi, işlemeleri aplikeler, düğme-pul, mantar şeklinde düğme), ayakkabı demir at nalı ve ev eşyaları (bakır alaşımından yapılmış yüksükler, metal kaşık, dövme çiviler, demir bıçaklar, mafsallı makas, demir anahtar, bronz delikli sap) bulunmuştur.

Dmitriy Sçastnıy, “Proje katılımcılarının her biri için, bu ilk bağımsız büyük çalışmadır. Bu nedenle, her bir bulgu bizde samimi duygulara neden oldu. En yoğun malzeme, çoğunlukla parçalanmış çeşitli seramiklerdi. Bir diğer malzeme ise metal buluntulardı. Projenin tüm ekibinde, özel bir heyecana neden oldular.

Mucize kap

Kulenin girişinin en sol köşesinde, kalın duvarlı bir pithos kalıntısı korunmuştu. Bu kap, Gal bölgesindeki kazılarda ve hatta daha önce Büyük Abhaz duvarının Kelasur garnizonunda bulunan pithoslara benziyordu. Ne yazık ki, bu kaptan geriye az parça kalmış. Bu tür seramik kaplar genellikle toprağa gömülürdü. Abhazya topraklarında zaman-zaman meydana gelen depremler sırasında kırılmayı önlemek için Donets de kireç yatağa yatırılırdı. Pithoslar şarap, su ve taneli ürünleri depolamak için kullanılırdı. Ancak aynı seviyede, pithoslardan iki metre ötede, açık yeşil bir sırlı seramik (sırlı seramikler - sır ile kaplanmış kil ürünlerdir) kabın parçaları bulunuyordu. Bulunan parçaları kendi aralarında birleştirmek mümkün oldu. Kabın bazı parçalarında, çatlaklar boyunca küçük delikler açılmıştı. Bu, kabın günlük hayatta kullanımı sırasında kırıldığını, ancak parçaların - muhtemelen deri bağcıklarla bir araya getirildiğini ve kullanılmaya devam edildiğini gösteriyor

Şandor Kaitan, “Bir parçanın şeklini yeniden oluşturmak mümkün olduğunda her zaman mutlu oluruz, çünkü bilimsel veritabanını zenginleştirir ve gelecekte Büyük Abhaz duvarının eserlerinin bir sınıflandırmasını oluşturmamıza izin verir”, diye belirtiyor.

Bulunan seramik ürünlerin fotoğrafları ve sırlı süslemeli seramik parçaların kalıntıları konsültasyon amacı ile Azak Devlet Müzesi'ne gönderildi. Burada benzer buluntulardan oluşan -zamanının sulama seramiği üretiminin en büyük merkezlerinden biri olan Güneydoğu Kırım'ın atölyelerinden oluşturulmuş geniş bir koleksiyon var.

Silah ustaları

Belki de kulenin kazılarında bulunan en önemli bulgu, yuvarlak mermi dökmek için tasarlanmış bir çift bronz kabuklu mermi kalıbı. Daha önce çevresinde bulunan ve keşif üyeleri arasında üzerine büyük fikir ayrılıkları yaratan metal kaşığın ne amaçla kullanıldığı da anlaşıldı. Bu kalıp kullanılarak üretilen mermilerin çapı 12.9-13 mm'dir.

Önemli bir detay: 39 numaralı kulenin kazısında ve Cigerda köyü yakınında bulunan 125 numaralı kulenin kazılarında bulunanların bulunan mermi kalıpları, 1730'ların ortalarında Rus İmparatorluğu birliklerinin baskısından kaçarak Osmanlı İmparatorluğu'na göç eden ve Sultan'ın vatandaşlığını kabul eden Kazaklar-Nekrasovit yerleşimlerinin kazılarında bulunanlar arasında benzerlikler var. Bu tür mermi kalıpları, Osmanlı İmparatorluğu'na ait Eski Kuban, Azov, Anapa, Lyutik / Sed-Islam ve Akkerman kulelerinin bölgelerinde bulundu. Bu tür mermi kalıplarının Türk kökenli olduğu varsayımı mevcuttur.

Dmitriy Sçastnıy, “Bildiğiniz gibi, Abhazya'dan Taman'a kadar, Kuzey Doğu Karadeniz kıyılarında uzun zamandır Abhaz-Adıge dünyasının temsilcileri yaşamaktadır. Bu, halklar arasında, kültür, gelenek, inanç, adet gibi alanlarda belirli bir benzerliğe yol açmaktadır. Bu anlamda, Büyük Abhaz duvarının kulelerinde bulunan nesneler o zamanın belirli moda eğilimlerini yansıtıyor. Bu, kulelerden gelen bazı nesnelerin, uzak olan Nekrasov Kazakları ile arasındaki benzerliğini açıklıyor gibi görünüyor.

Ve bu çokta şaşırtıcı değildir. Bunun en belirgin örneği, Kazaklar tarafından dağlı halkların geleneksel kıyafetlerinin kullanılmaya başlamasıdır.

39. kulede yapılan kazılar sırasında bulunan, uzun bir hilal şeklinde çalışılmış parçaya sahip, kavisli bir sırtı olan ve sapa vurgu yapan bıçak özellikle ilgi çekmektedir. Sarmaşıkları budamak için özel orak kavisli yapılan bıçaklar uzun yıllar önceden beri kullanılmaktadır. Yapısal olarak, bıçaklar değişmedi, ancak yavaş - yavaş modası geçiyor.

Barut veya acika?

Duvarın ve kulenin nasıl bağlandığını ayrıntılı olarak belirlemek için arkeologlar da kulenin yakınında, dış tarafından küçük bir çukur kazdılar. İlk buluntular - hayvan kemikleri ve çeşitli seramik kapların parçaları - toprağın yüzeyinden 20 santimetre derinlikte ortaya çıkmaya başladılar. Biraz daha derinlerde bir taş havan keşfedildi. Kazı sırasında, kulenin sakinlerinin bunu ne amaçla kullanmış olabileceğine dair birkaç fikir ortaya çıktı. İlk olarak, havanda Abhaz tarifine göre klasik bir acika hazırlayabilirlerdi. Fakat acika için geleneksel olarak -ahakea adı verilen büyük, düz taşlar kullanılırdı. Havanda çeşitli tıbbi karışımlar için bitkiler ezilebilirdi. Ve üçüncü seçenek olarak ise barut için gereken bileşenleri karıştırmaya gayet uygun olması idi. Kafkasya'da barut, havan veya güherçileden el değirmenlerinde, kükürt, keçi gübresi, kömür ve özel bir ot kullanılarak yapıldı.

Kazıda listelenen eserlere ek olarak, çok miktarda kireç, kömür ve kül içeren bir toprak tabakasında bulunanlar: kömür parçaları, değirmen taşının büyük bir parçası, demir cürufu, yassı kurşun mermi, yazılı zırhlı seramikler, hayvan kemikleri (yaban domuzu ve diğerleri) ve amacı bilinmeyen açık bir metal halka. Doğrudan kulenin içinde bir taş havan tokmağı bulundu. Bulunan eserler göz önüne alındığında, bu yerde bir hane halkının yaşamış olabileceği varsayılabilir.

Kulenin daha sonra yeniden inşa edildiği göz nünde bulundurulduğunda, daha önceki zamana ait malzemelerin gereksiz olduğu düşünülerek, temizlemek amacı ile duvar hattının geçtiği uçurumun içine atılmış olma olasılığı yüksektir.

Dmitriy Sçastnıy, “39 numaralı kulede daha erken döneme ait malzemelerin eksikliğinin olası nedenlerinden biri, kullanımının ve boş kalma süresinin birkaç aşaması olabilir. Eğer boş kaldığı süreyi kulenin kısmen ya da tamamen yıkılmasıyla, kullanımını da restorasyon ile ilişkilendirirsek, bu durumda yapı malzemesinde, yapının içindeki enkazdan yeniden yararlanılması da beklenir. Ve bu da, erken kültürel katmanın yok edilmesini getirir. Bu varsayımın onaylanması veya reddedilmesi, sadece Büyük Abhaz duvarının tüm bölümlerinde arkeolojik kazıların yapılmasıyla gerçekleşebilir”, diye açıklıyor.

“Büyük Abhaz Duvarının Sırları” projesi kapsamında planlanan kazılar tamamlandı ve geriye bulunan malzemelerin incelenmesi çalışmaları kaldı.

COVID-19 salgını nedeniyle, arkeologların Büyük Abhaz duvarını kim, ne zaman ve neden inşa etti - sorularını cevaplamak için koydukları son tarihi- Haziran'dan Ağustos'a ertelediler.

Son olarak Şandor Kaitan, “Proje devam ediyor. Önümüzde elde edilen malzemelerin kameral işlemesi (şifreleme, açıklama ve sınıflandırma çalışmaları) var. Bu çalışmayı sonbaharın başlangıcında tamamlamayı umuyoruz, daha sonra sonuçlarımızı dile getireceğimiz ve Büyük Abhaz duvarının en ilginç eserlerini göstereceğimiz bir nihai basın konferansı düzenlenecek.

Çalışma “Amşra” Vakfı tarafından destekleniyor.