Son Rus İmparatoriçesi Aleksandra Feodorovna'nın nedimesi (nedime - soylu bir kadına eşlik ve arkadaşlık etmekle yükümlü yardımcı kadın. Çoğunlukla eğitimli, yüksek tabakadan kadınlar arasından seçilen kişi) güzelliği dillere destan Mari Şervaşidze-Çaçba, zorlu sürgün yılarında bile ayakta kalmış,ünlü moda evi Coco Chanel’in önde gelen modellerinden biri haline gelerek, ışıltılı ve ilginç bir hayat yaşamıştır.
Arifa Kapba
St. Petersburg'un tüm toplumu onun güzelliğine hayranlık duyardı, II. Nicolas'tan övgüler almıştı, şairler ona olan aşklarını ateşli dizelerine yansıtmışlardı, sanatçılar güzelliğini tuvallerine taşımışlardı. Bütün bu övgüler tabi ki, güzel Meri Şervaşidze-Çaçba (Şervaşidze – Çaçba sülalesinin geç ortaçağda gürcü baskısı ile kullanılan ismi) hakkında.
Kraliyet Sarayında
Meri 17 Ekim 1895'te Batum'da, Kral Keleşbey Şervaşidze-Çaçba'nın büyük torununun ailesinde doğdu. Binbaşı Prokofiy Levoviç Şervaşidze-Çaçba'nın üç kızından biriydi. Kızlar henüz çok genç iken aile St. Peterburg’a geldi. Babası Prokofiy Levanoviç, Rus İmparatorluğu Devlet Duması'nın milletvekili idi. Dul imparatoriçe Maria Feodorovna’nın kalem müdürü Georgiy Dmitreviç Şervaşidze-Çaçba aileye büyük destek sağlamaktaydı. Georgiy’nin hükümete, St. Peterburg da bulunan ailelerin durumuna etkisi olacak kadar yakınlığı vardı.
Tarihçi Georgiy Dzidzaria, “Devrim Öncesi Avrupalı Entelektüellerin Oluşumu” adlı çalışmasında, yirminci yüzyılın başlarında, St. Petersburg'daki kraliyet sarayında birçok soylu Abhaz ailesinin bulunduğunu yazıyor. Dzidzaria, “Bunların arasında önemli kadınlarda vardı. Örneğin, Prenses Mariya (Meri) Şervaşidze-Çaçba… 1914 yılı, Mariya Şervaşidze-Çaçba, babası emekli General Prokofiy Şervaşidze, annesi Nina Georgievna, kız kardeşleri Tamara ve Anna Şervaşidze”.
Gururlu duruşu, aristokratik görünümü, kusursuz tavırları Meri Prokofyevna’yı, çok fazla güzel bayanın bulunduğu St. Petersburg'da bile diğer kadınlardan ayırıyordu. Kraliyet sarayında Prenses Meri’nin hayatı hakkında ilginç bir olay anlatılıyordu.
Meri Şervaşidze-Çaçba bir anma törenine gecikir ve salona II.Aleksandr’dan sonra girer. Bu görgü kurallarına göre çok ters bir durumdur. Fakat Meri’yi fark eden İmparator sadece “Bu kadar güzel olmak günah olmalı prenses”, diye mırıldanmıştır. Güzelliği hem erkekleri hem de kadınları kendine hayran bırakıyordu. İmparator I.Nikolay’ın büyük torununun kızı olan Prenses Aleksandra’nın Meri’ye bir gün, “Meri o kadar güzelsiniz ki, size biraz olsun benzeyen bir erkek görsem onunla gözüm kapalı evlenebilirdim”, dediği rivayet edilmekte.
Tüm sevgisini vereceği ve hayatının kalanını ona adayacağı gelecekteki kocası ile Meri bu sarayda tanışır. Meri’nin gelecekteki kocası - Gürcü kral II. İrakli’nin büyük torunu, Prens Georgiy Nikolaeviç Eristavi (Eristov) idi. İki genç arasında etkilenme neredeyse tanışmalarının hemen ardından oluşmuştur, fakat Meri o zamanlar Aleksandra Feodorovna’nın nedimesi idi ve nedimelerin evlenmesi yasaktır. Gençler ancak Kutaisi'deki devrimden sonra evlenebildiler.
Devrim sonrası göç hayatı
1917 Ekim devriminden sonra Meri Şervaşidze - Çaçba kendini Tiflis'te bulur. Orada Rus sanatçı Saveliy Sorin ile tanışır. Mari’ye hayran olan Sorin, resimleri için kendisine poz vermesini ister. Meri resim için 23 gün çalışır. Moda tarihçisi Aleksandr Vasiliyev bu resmi şöyle anlatıyor: Yetenekli bir ressam tarafından resmedilen Rusya'da kalan bu portrede, Meri göğüs altından kemerli açık renkli ipek elbisesiyle, sol omuzun üzerine atılmış “ klasik bir şal” ve narin parmakları arasında parıldayan büyük incilerden oluşan bir dizeyle tasvir edilmiştir ”.
Vasiliyev, bu siyah-beyaz portrenin Rusya’da kaldığını söylese de bazı diğer kaynaklar Saveliy Sorin’in göç ederken resmi yanında götürdüğünü belirtiyor. Resmin, Meri’nin güzelliğinin – güzellik kıstasının tam bir tasviri olduğuna inanan Monako Prensesi Grace Kelly'nin yatak odasında uzun süre asılı olduğuna inanılıyor.
Şair gerçekten Ona aşık mıydı?
20 Mayıs 1918 Kutaisi, Mary Prokofievna Şervaşidze-Çaçba’nın Gorgiy N. Eristavi ile evlendiği dönem. Bu olayın, Meri’ye aşık olan Gürcü şair Galaktion Tabidze'ye büyük bir darbe olduğunu ve sevgilisinin başka biriyle olan düğününü umutsuzca tarif ettiği “Meri” şiirini de bu olay üzerine yazdığı söylenir.
Yağmurlu bir gecede evlenmişti Meri,
Ve yağmurlu bir gecede lanet etmiştim ben Meri’ye.
Açamamıştım ben kapıları
Onun ile aramızda duran,
Ve o kapıları öptüm.
Biliyordum – orada diz çöküyorlardı,
Parmaklarını yüzükleriyle ödüllendirerek.
Dinle! Sadece kuşlara böyle halka takılır
Köleleri böyle köleleştiriyorlar.
Meri’nin hayatını araştıran birçok kişi, şairin ona âşık olduğunu ve onun ismini verdiği, ona ithaf ettiği birçok şiir ve denemeleri olduğunu savunuyorlar. Meri böyle bir tutkunun varlığını hiç fark etmemiş, çok daha sonra kendisine söylendiği zamanda, gerçekten çok şaşırmıştır. Meri şiirleri hiç okumamıştır, çünkü şiirler onun bilmediği bir dil olan gürcü dilinde yazılmıştır.
“Meri” şiirinin dizeleri kulağa çok romantik gelse de, şiirin Meri Şirvaşidze-Çaçba’ya yazıldığından şüphe edenlerin sayısı da hayli yüksek. Bu şüphelerin en büyük nedeni Tabidze’nin “Meri” isimli şiirinin “Tiyatro ve hayat” adlı gürcü gazetesinde 1915 yılında yayınlanmasıdır. Meri ise bundan üç yıl sonra evlenmiştir. Üstelik Galaktion Tabidze Meri ile bundan çok sonra bir araya gelmiştir. Birçok araştırmacı şairin Meri’yi ilk olarak 1935 yılında Paris’te gördüğünü savunuyorlar.
Meri Paris’te
1921'den sonra, Meri ve kocası Konstantinopolis'e giderler, burada oldukça eğlenceli ve neşeli bir hayat sürerler. Kocası ve Meri kentin en lüks otellerinden birine yerleşmiştir. Burada her geceyi dışarılarda, restoran ve kabareler de geçirirler. Bu kabarelerden biri de, Meri’nin St. Petersburg’dan tanıdığı ünlü şarkıcı Aleksandr Vertinskiy'nin, “ Black Rose” (siyah gül) kabaresi idi. Şarkıcıdan Meri’ye sıklıkla çiçekler geliyor ve Meri’nin istediği şarkıları seslendiriyordu.
Meri Konstantinopolis'te, bir güzellik yarışmasına katılmaya bile zaman bulmuştur. Yarışmada güzelliği ve asil duruşu ile herkesi gölgede bırakmayı başarmıştır. Fakat kısa süre sonra, maddi sıkıntılar ve istikrarsız siyasi durum nedeniyle, genç eşler, o zamanlar Kafkasya ve Rusya'nın yüksek sınıf temsilcilerinin göç etmeye zorlandıkları Paris'e taşınmaya karar verirler.
Paris'te hiçbir bağlantıları bulunmayan, maddi durumu olmayan, aristokrat ailelerinin iki temsilcisi olan Meri ve kocası, için yaşam hiç kolay değildi. Paraları her geçen gün azalıyor, ellerindeki değerli eşyaları satarak yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlardı. Hatta İmparator II.Nikolas’ın hediyesi olan altın sigara tabakasını bile satmışlardı. İş aramaktan başka yapacak bir şey yoktu. Ancak her şey bir gün yolda Meri’yi ilk görüşte tanıyan büyük kral Dmitriy Pavloviç ile karşılaşmaları ile değişmiştir. Coco Chanel’i yakinen tanıyan Pavloviç ondan güzeller güzeli Meri ile ilgilenmesini ister. Böylelikle Meri Coco Chanel’in atölyesinde çalışmaya başlar.
Kostüm tasarımcısı Elvira Arsalia, “Chanel moda evinde Meri ile birlikte bir güzel daha - eski Kabardey soyundan gelen Gali Hagundukova-Bajenova’da çalışıyordu. Kafkasya göçmeni iki genç kız, dünyaca ünlü bu markanın en popüler dönemlerinde marka yüzü olmuşlardı. Bugün, bilinmeyen bir fotoğrafçı tarafından çekilen iki güzellin resimleri, siyah beyaz fotoğraflar arasında gerçek bir klasik haline gelmiştir”, diyor.
Gazeteci Tatyana Savostina, o dönemde hem Slav hem de gizemli Kafkas güzelliğinin Avrupalıları büyülediğini belirtiyor.
Sovostina yazdığı makalede, “Artık var olmayan Rus İmparatorluğundan gelen prensesler, belirgin, “safkan” yüz hatlarıyla, diğer “iyi” mankenler ile güzel bir zıtlık yaratıyorlardı. Meri'nin net profili, etkileyici gözleri ve asil duruşu onu çok hızlı bir şekilde moda evi Chanel'in en iyi modellerin sıralamasına yükseltti.”, diye vurguluyor.
Chanel’in moda dünyasına kazandırdığı inci takı akımını podyumda ilk olarak Meri’ye taktığı inci kolye ile başlattığı söylenmekte. Mary'nin güzelliği moda dünyasında büyük beğeni toplamıştı, gerçekleştirilen çoğu partinin davetlisiydi ve fotoğrafçılar fotoğrafını çekebilmek için birbiri ile yarışıyordu.
Moda tarihçisi Aleksandr Vasiliev “Sürgünde Güzellik” kitabında, “Narin esmer Meri, 20’li yılların moda güzelliğini yansıtıyordu. Meri’nin yüzü Chanel’in o dönemki tarzına çok uyuyordu, ayrıca, Coco Auvergne'de onun için gerçek prenseslerin çalışmasından çok etkilenmişti. O yıllarda Paris, en çok soylu bayanlara değer veriyordu. Büyük Düşes Maria Pavlovna, Prenses Maria Yusupova, Meri Şervaşidze, Gali Bajenova böylelikle elit topluma kabul edildiler. Paris’te yaşayan yoğun sayıdaki Rus güzellerden ‘seçilmiş’ olabilenlerin sayısı hayli azdı”, diye belirtiyor.
Ancak, mankenlik kariyeri konusunda çokta hevesli olmayan Meri Prokofievna çok kısa bir süre sonra bu işi bırakır ve daha sonrada hayatının bu döneminden duyduğu utançla onu hep saklamaya çalışır. Ancak Meri, Chanel moda evinden eli boş ayrılmamıştır. En sevdiği modellerinden biri ile vedalaşan Coco Chanel ona pahalı bir hediye vermiştir. Meri’ye, bir zamanlar büyük imparator Dmitri’nin ona verdiği inci kolyeyi hediye vermiştir.
1946 senesinde Meri çok sevdiği hayat arkadaşını kaybeder. Yapayalnız kalan prenses yas dönemini çok zor geçirir. Meri Prokofievna’nın tek sevinç kaynağı yeğenleri - Nanuka ve Konstantin’dir.
Fakat Meri ikisinin de kayıplarını yaşar. Konstantin’in ölümü ile Meri büyük bir yasa boğulur, günlerce evden çıkmaz. Rusya’da kalan arkadaşına yazdığı mektuplarında da sıklıkla bahsettiği gibi, Meri kendini Paris’te çok yalnız hissetmektedir.
Şervaşidze-Çaçba prenseslerinin buluşması
Ressam Aleksandr Şervaşidze-Çaçba’nın kızı Rusudana Aleksandrovna Meri Şervaşidze hakkında hatıralarını anlatıyor. Prensesler, Meri artık 76 yaşındayken 1968 yılında Paris’te tanışabilmiştir. Rusudana Aleksandrovna, “Meri ile buluşmaya hazırlanırken karşımda, geçmişteki güzelliğinden izler taşıyan, yaşlı, sandalyeden kalkamayan, hastalıklardan dem vuran bir kadını göreceğimi düşünüyordum. Restorana varıp karşımda beni karşılayan güzel, genç, etkileyici ve modern bir kadın gördüğümdeki şaşkınlığım inanılmaz büyüktü”, diye belirtiyor.
Meri Şervaşidze-Çaçba, yakından tanıdığı, St. Petersburg, Tiflis ve Paris’te birçok kez görüştüğü Rusudana’nın babasını şefkatli sözlerle anıyordu. Meri, olağanüstü asaleti, insanlığı, insanlarla kurduğu kolay iletişimi, zekâsı ve yüksek tevazusu ile büyüleyen bir insandı. Ressam Aleksandr Konstantinoviç ve Meri mektuplaşırlardı. Meri mektuplarında ona “değerli amcam Saşa” diye hitap eder, mektuplarını bitirirken de “sevgili yeğeniniz Meri” diye imzalardı.
Meri’nin, 1912'de Aleksandr Şervaşidze-Çaçba tarafından resmedilmiş güzel bir suluboya portresi bulunmakta. Kızı Rusudana Aleksandrovna, bu portrenin ebat olarak büyük olmadığını fakat babasının güzeller güzeli genç yeğeni Meri’ye olan şefkatli duygularını yansıttığını belirtiyor.
Rusudana Şervaşidze-Çaçba portre ile ilgili, “ Ressam Abhaz güzelin, muhteşem çekiciliğini, saf kırılganlığınnı, muntazam ince yüz hatlarını büyük bir sevgi ile tuvale yansıtmış. Başını yana eğmiş, hafif öne bakan bir pozda sevimli yüzünü resme aktarmış. Portreye bakanlara, kahverengi gözlerin etkileyici görüntüsünde, siyah kaşların hareketinde, hayata atılan genç bir kızın endişeli duyguları, içsel heyecanı net bir şekilde geçmektedir. Bu büyüleyici güzellikten insanın gözlerini alası gelmemektedir”, diye vurguluyor bir yorumunda.
Bu portrenin, Aleksandr Konstantinoviç ve Meri tarafından sıkça ziyaret edilen, “Abhaz şairi Georgiy Şervaşidze’nin kız kardeşi Varvara Mihailovna Meyendorf adına" çizildiği de bilinmektedir.
Resim, uzun süre Kazan Güzel Sanatlar Müzesi'nde muhafaza edilir, ancak 1980'lerde Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Kültür Bakanı Aleksey Argun'un aktif çalışmalarıyla ait olduğu yere -Abhazya'ya geri getirilir.
Meri ile Paris'te buluşan Rusudana Aleksandrovna, ona babasının – ressam Aleksandr Şervaşidze-Çaçba’nın arşivlerinde özenle saklanan portresini erir ve Meri’nin birde resmini çeker.
Altmışlı yıllarda, Meri Şervaşidze-Çaçba, tüm hayatı boyunca prenses nedimeye aşık olan Amiral Makarov'un oğlu Vadim'in mirasını alır.
Yalnız kalan Meri, yaşamına Paris’te bir huzur evinde devam etmeyi seçer, tabi ki yüksek sınıf bir yerdir. Burada Meri’nin mobilyalı üç geniş odası bulunmaktaydı. Meri göçmen arkadaşları ile nadiren görüşüyordu, daha çok vefat eden eşi ile yaşadıkları Paris’in elit bölgelerine giderek buradaki arkadaşları ile buluşuyor, onlarla uzun saatler kart oyunları oynuyordu.
Meri Prokofevna yaşlılık dönemlerinde bile erkeklerin ilgisini çekiyordu. Hatta huzur evinde de onu her gün bir buket güzel çiçek ile karşılayan bir hayranı vardı. Ancak Meri Prokofievna hayatının son günlerine kadar etrafını kuşatan pek çok hayranına rağmen, kocasına sadık kalmayı tercih ederek yalnız öldü.
Güzel prenses Meri Şervaşidze-Çaçba, 21 Ocak 1986 yılında, 98 yaşındayken hayata gözlerini yumdu. Paris'teki Saint-Genevieve-des-Bois mezarlığına eşinin yanına defnedildi.
girişa yada kayıt yapmalısınız.