Ubıhçayı bilen son isim Tevfik Esenç idi. Doğum gününün 115. yıldönümü arifesinde, DAK Bilgilendirme Portalı olarak, Esenç’in Türkiye'deki Ubıh köyü Hacı Osman’da bulunan evini ziyaret ettik.

Asta Ardzınba

Ubıhlar — Batı Kafkasya'nın yerli halkı, kültür ve yaşamla tarzı olarak Abhazlar, Abazalar ve Adıgelerle akrabadır. Kafkas Savaşı'nın sona erdiği 1864 yılında kadar, Ubıhlar, Şahe ve Hos nehirleri arasında Karadeniz kıyısında yaşadılar (Modern Büyük Soçi Bölgesi). Batıda, Ubıhlar Adigelerin Şapsug kolu, doğuda ise Abhazlar ile sınır komşusuydu.

Tarihte kaybolmak

Rus askeri lider Mihail Tarieloviç Loris-Melikov, Ubıhlara “komşuları tarafından her zaman özel öneme verilen savaşçı ve girişimci bir kabile” diye bahsediyordu. Hatta bir inanç bile vardı: cesur olmak için, Ubıhlarla yaşamak ve onlardan öğrenmek zorundasın. Buna rağmen, Kafkasya'nın en savaşçı halklarından biri olan bu insanlar tarihte kaybolmaya mahkum edildiler.

Kafkas Savaşı'nın bitiminden sonra Rus İmparatorluğu'na boyun eğmeyi ve Kuban bozkırlarına taşınmayı reddettikleri için, Ubıhlar Osmanlı İmparatorluğu'na göç etmeye zorlandılar.

Bazı kaynaklar onların göçünün çok hılı gerçekleştiğini kaydediyor. 1864 Nisan'ının sonlarında üç hafta boyunca, Şahe-Host nehirleri arasında, Batı Kafkasya'nın güney yamacında neredeyse hiç Ubıhın kalmadığını söylemek yanlış olmaz.

Çeşitli tahminlere göre, bu küçük ulusun yaklaşık 50-70 bin temsilcisi ülke dışına sürüldü. Batı Asya’nın büyük bir bölümüne Suriye’den Marmara Denizi ve Balkanlar’a yerleştirdiler. Yavaş yavaş Ubıhlar ulusal özelliklerini ve dillerini kaybetti. “Ubıhça'yı bilen birisinin bulunup bulunamayacağını bilemiyorum <…> bu halkın birçok temsilcisi “halkların mezarlığında” yatıyor”,– diye yazıyordu1887 yılında, “Kafkasya Etnografyası. Dilbilim. Abhaz dili” adlı kitabında ünlü Rus Kafkas bilimci Petr Karloviç Uslar. Bu kehanet gerçekleşti.

Son Ubıh

Modern dünyada bir eğilim var: dillerin kaybolması. Uzmanlara göre, bugün dünya dillerinin çoğu kaybolmaya mahkum. Bu durum, doğal bir "evrimsel" süreç olarak kabul edilebilir, ancak dil kaybıyla birlikte, o dilin konuşanı olan insanların kültürünün yavaş yavaş ölmekte olduğu akılda tutulmalıdır.

Bu kader maalesef Ubıhça dilini buldu: bugün ölü dil olarak kabul ediliyor. Ubıhça dili Abhaz-Adige ailesine aittir. 80 ünsüz ve üç sesli harflerle (kısa «a», uzun «a», «ı») fonetikte eşsizdir.

Ubıhçanın bilinen en son taşıyıcısı Tevfik Esenç oldu. 1904 yılında Türkiye'nin kuzeybatısındaki Manyas kenti yakınlarındaki Hacı Osman köyünde doğdu. Ubıh soyunun Zeyşua sülalesinden gelmekteydi. Mustafa Kemal Atatürk döneminde, aile, Türk soyadı Esenç'i aldı.

Tevfik Esenç, dünyaya Ubıh halkının dili ve kültürü hakkında eşsiz bilgi aktarmayı başardı. Mükemmel bir hafıza ve net bir zihinle Esenç, bilim insanlarına sadece dil hakkında değil, aynı zamanda Ubıhları'nın mitolojisi, kültürü ve gelenekleri hakkında da çok şey anlattı.

Esenç, ünlü Fransız dilbilimci Georges Dumézil'in bilgi kaynağının ta kendisiydi. Uzun yıllara dayanan işbirlikleri, Ubıhçah ve kültürü üzerine son derece değerli olan bilimsel çalışmaların ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Dile mükemmel hakimiyet

Filoloji Doktoru Profesör Vyaçeslav Çirikba, Ubıh dilinin son taşıyıcısı Tevfik Esenç ile çalışan son yabancı bilim insanlarından biriydi.

Buluşmaları 1991 yılında gerçekleşmişti. Çirikba'nın belirttiği gibi, Esenç kelimeleri ve cümleleri hatırlayan diğer bazı yaşlı insanlar gibi Ubıhçayı bilmiyordu, Ubıhça onun atalarının diliydi, Ana diliydi, akıcıydı.

Profesör, “Onunla yaklaşık dört saat çalışmayı başardım. Daha sonra Türkçe'ye ailesi hakkında Ubıhça daha sonra Türkçeye de çevrilen bir hikaye yazdım, çeşitli metinleri ve kelimeleri hajene aldım”, diye anlatıyor.

Başka bir röportajda Esenç, Ubıhçanın ortadan kaybolmasının bir versiyonunu dile getiriyor.

“Ubıhlar Türkiye’de anadillerini konuşmayı bıraktı çünkü Türkler arasında yabancı bir dil konuşmanın kötü bir davranış olduğunu düşünüyorlardı” diye belirtiyor.

Ölümcül yok oluş nedeni

Ancak, Ubıh dilinin yok olmasını diğer daha önemli faktörlerde etkilenmiştir. Vyaçeslav Çirikba'nın belirttiği gibi, Ubıhça Kafkasya'dayken de “tehlike” içindeydi, Abhaz ve Adige dilleriyle rekabete dayanamadı. Çirikba, bu gerçeğin 19. yüzyılda Petr Uslar (Petr Uslar - 19. yüzyılın en büyük Kafkas bilginlerinden biri olan Rus askeri mühendisi, dilbilimci ve etnografı) tarafından da belirtildiğini hatırlatıyor. Ölümcül darbe ise, Ubıhların Türkiye’de toplu şekillerde yerleşmeyerek dağılmalarıyla gelmiştir.

Profesör, “Trabzon'dan Bursa'ya küçük Ubıh köyleri bulunuyordu. Türkler, Çerkesler, Abhazlar, Kürtler ve diğer halklarla çevrili küçük yerleşim bölgeleriydi. Çoğunluk olan yerlerde de dil yakın zamana kadar korunmuştu”, diye anlatıyor.

Böylece Ubıhça dili, Türkiye'nin batısındaki Balıkesir bölgesinde ve ülkenin orta kesiminde Sapanca bölgesinde en uzun süre korunmuş oldu.

Dil ile birlikte kültürü kaybetme eğilimine rağmen, Ubıhlar'ın dil kaybının yanı sıra ulusal özelliklerini de kaybettiğini söylemek yanlış olur, diye altını çiziyor Vyaçeslav Çirikba.

Profesör, “Türkiye'de Ubıhlar kendilerini Kafkasyalılar olarak görüyor, kökenlerini iyi hatırlıyor. Düğünleri geleneksel olarak gerçekleştiriyor. Korunan melodiler ve ezgilerle, hepsi çok güzelce Kafkas dansı ediyor. Evet, dillerini kaybettiler, ancak vatanlarıyla bağlantılarını hissediyorlar, Abhaz ve Adigelere kardeşleri gibi davranıyorlar”, diye anlatıyor.

“Anavatanımı gördüm artık huzur içinde ölebilirim”

1990'da Tevfik Esenç Kafkasya'ya: Nalçik, Soçi ve Krasnaya Polyana'ya gitmiş.

Esenç bu ziyaretinde, “Bir zamanlar, gençliğimde gözlerimi kapatmayı ve büyükbabamın bana anlattığı gibi vatanımı hayal etmeyi çok severdim. Dağlar, dağlar ötesindeki deniz ve her yer, her yerde ağaçlar; çınarlar, porsuklar, çalılar... Şimdi onun hayal ettiğimle aynı olduğunu görüyorum... Yazık ki kulaklarım çok ağır duyuyor, gözlerim çok az görüyor ve bacaklarım zayıf yürüyor. Ama yine de, artık rahatça ölebilirim. Anavatanımı gördüm” diye belirtecektir.

Abhaz şair ve yazar Bagrat Şinkuba’nın geçen yüzyılın 60'larında yayınlanan harika romanı "Son Ubıh" kitabının kahramanının prototipi Tevfik Esenç'ti. Bu roman Türkçeye “Son Ubıh” adıyla çevrişmişti.

«Vubıh dilini ölümsüzlestiren bu dili yazıp konusabilen son Vubıh». Bu yazı, memleketi Hacı Osman köyünün mezarlığında Tevfik Esenç’in mezar taşına oyulmuş olan yazıttır.

Tevfik Esenç’in evinde

Bugün Ubıh köyü Hacı Osman, yaklaşık iki yüz küçük avludan oluşmaktadır. Ama çoğu boş. Uzun süre önce şehre taşınan sakinler ancak yaz tatili için buraya geliyorlar. Burada yaklaşık yirmi kişi yaşıyor, çoğunlukla emekliler.

Tevfik Esenç’in evi köyün tam merkezinde. Şuan oğlu Zeki burada yaşıyor.

Evin salonunda aile üyelerinin fotoğrafları var: Zeki'nin kızı Amerika Birleşik Devletleri'nde ve oğlu Singapur'da yaşıyor. Duvarda, büyük dedesi Kukuş’un portresi asılı. Annesi tarafından dedesi olan bu adamdan Tevfik Esenç, anadili ve Ubıhça folklorunu öğrenmişti. Kukuş Ubıh topraklarında doğdu, ama torunları yabancı bir ülkede. Duvarda onurlu bir yer kaplayan diğer portre de Georges Dumézil'e ait. Tevfik Esenç ve Fransız bir dilbilimci bu evde çalışarak uzun saatler geçirmişlerdi.

Zeki, “Babam ve Dumezil hem İstanbul'da hem de burada birlikte çalıştı. Bahçede oturmayı severlerdi”, diye anlatıyor.

Ve işte asma ile çevrili bir ağaç. Türkiye'de dinen alkol kabul görmediği nedeniyle Ubıhlar şarap yamadı ancak üzüm yetiştirme geleneğini korundular. Ancak bu asma sıradan değil.

Zeki, “Atalarım bu üzümü Kafkasya'dan getirdiler. Dalları göğüs cebine sakladılar. Kafkasya'dan getirmeyi başardıkları tek şey bu”, diye açıklıyor.

Bugün Hacı Osman'da, Ubıhça'yı bilen hiçbir Ubıh kalmadı. Tek tük sözcükleri hatırlayabilirler, ancak artık akıcı bir dil konuşamıyorlar. Aynı tablo Türkiye'deki diğer Ubıh köylerinde de karşımıza çıkıyor. Yaklaşık verilere göre, bugün yaklaşık on bin Ubıh ülkede yaşıyor, ancak anadillerini hatırlamıyor.