Abhazfed Başkanı Atanur Akusba DAK’a verdiği raportajda Türkiye’de Abhazlara pasaportların verilmesi, Abhaz Dernekleri Federasyonu’nun öncelikli amaçları ve çocukluğu gibi konulardan bahsetti.

Muhabirimiz Asta Ardzınba'nın gerçekleştirdiği söyleşi

- Atanur, Siz Abhaz Dernekleri Federayonu (Abhazfed) Başkanısınız. Bu kamu kuruluşu, ona üye olan dernek ve kişi sayısını anlatın.

- Uzun yıllardır yerli Abhazlar ve Abazalar, İstanbul ve Düzce dernekleri dahil olmak üzere, Kafkas Dernekleri Federasyonu’na üye idiler. Abhazya’nın birkaç ülke tarafından tanındıktan sonra, Türkiye’deki Abhaz diasporası, Türkiye’de kendi ülkesi’nin politikasının iletkeni olmak amaçlı, ayrılmaya karar verdi.

Bu 2010 yılında meydana gelen hadisedir, Abhazfed de o zaman kuruldu.
Abhazfed’in kurulmasından kısa bir süre sonra biz İstanbul ve Düzçe’deki derneklerine ek olarak üç kültür derneği daha açtık. Bugün Abhazfed’e üye olan 14 tane derneğimiz mevcut, soydaşlarımızın yoğun olarak yaşadıkları bölgelerde birkaç dernek daha açma planımız var. Sonuçta Türkiye’nin doğusunda ve Karadeniz kıyısında dahil olmak üzere en az 20 derneğimizin olacağını bekliyoruz.

- Bu bölgelerde Abhazlar yaşıyor mu?

- Evet, ve bu bölgeler ile ilgili hala çok az bilgimiz var. Oradaki soydaşlarımızın bir kısmı Kafkas derneklerine gider, ancak birçoğu bunu bile yapmıyor. Sonuç olarak kendi kültüründen kopmuş halindeler. Biz herkesi birleştirme çalışmalarımızı sürdürmekteyiz, yaşadıkları bölge ne olursa olsun tüm Abhaz ve Abazalara diasporanın ve tarihi Anavatan'ın yaşamına katılmaları için olanak yaratmaya çalışıyoruz. Kendi ulusal kimliklerini kaybetmemeleri için koşulları oluşturmak mühimdir bizim için. Ki kimlik kaybetmeleri gerçek tehdittir.

- Bunun için ne yapılmalı?

- Tahmini bilgilere göre Türkiye'de beşyüz bin'e ulaşan Abhaz sayısı yaşıyor. Bunları üçyüz bini ile ilgili bilgimiz var. Bunlar kendilerine Abhaz diyenlerdir. Ataları Abhaz olup kendi ulusal kimliğini ve özbilinçlerini kaybedenler de var. Abhaz kökenli olduklardan haberleri var, ancak geçmişlerini, tarihlerini ve tarihi soyadlarını bilmezler, kültürlerini kaybetmişler, örf ve adetlerini unutmuşlar. Onlarla çalışmak artık mümkün değil, hala asimilasyon sınırında olanlara ise yardım etmeliyiz.
Bu vazifede desteğe ihtiyacımız var. Konu ile ilgili bilgilere, programa ve sisteme ihtiyacımız var, bilimsel yaklaşım gerekiyor. Bu meselenin Abhazfed'in çalışma çerçevesini aştığını birçok defa vurguladım. Bu saatten sonra mevzu'nun Abhaz hükümetin çalışma yönlerinden biri haline gelinmeli.

Bu mesele devlet yaklaşımı gerektirmektedir. Abhaz devleti'nin kendi bütçesi, üniversitesi, televizyonu sayesinde böyle olanakları var. Biz ise bu politikayı kamu girişimi olarak yürütmeye çalışıyoruz. 

- Türk hükümeti Abhazfed'in varolmasını ve faaliyetlerini nasıl karşılıyor?

- Türk hükümeti bize saygı duyuyor. Türkiye Abhazya'yı resmi olarak tanımadığına rağmen, buradaki hükümet Abhazya'da olan biteni ile ilgileniyor, ve bu konuda bağlantı köprüsü Abhazfed'dir. Türk hükümeti bize sorun yaratmıyor. Etkileşim halindeyiz, gerektiğinde bürokratlarla görüsüyoruz. Türkiye'nin etnik azınlıklar politikası son zamanlarda belirgin şekilde değişmiştir. Geçenlerde hükümet babalarımızı ve dedelerimizi Türk yapmaya çalışıp kendi kültürlerini yaşamalarını engel ettiler ise, bugünlerde ise yaklaşım derinden değişti.

- Yeni kültür derneklerin kurulması dışında, Abhazfed'in bugünkü vazifeler nedir?

- Abhazya hükümeti temsilcileri ile görüştüğüm her seferinde Türkiye'de yaşayan Abhazlara pasaportların verilmesi'nin gerektiğini söylüyorum. Buna engel olanlar devletçi zihniyetine sahip değildir ve kendi ülkesinin aleyhine hareket etmekteler. Abhazya'ya giderek pasaportu almak zordur, böyle fırsattan çok az soydaşımız faydalanabiliyor. Gidiş biletleri pahalı ve zor Rus vizesi alma prosedürü içermektedir (editör notu: Abhazya'ya en yakın havalimanı Psou nehri üzerinde olan Rus-Abhaz sınırındaki Soçi şehrindedir). Bu yüzden Abhaz pasaportunun burada, Türkiye'de alma olanağı tanımak lazım. 

Bu mevzuya çoktandır yakından dikkat etmek lazım, bayağı zaman kaybı yaşamıştık. Belki de, bunu daha önce yapsaydık, ulusal kimliğini kaybedenlerden birçoğunu asimile olmaktan kurtarabilirdik. Eğer bunun mümkün olması için mevzuat değişikliklerine ihtiyaç varsa, onları bugünden tetiklemek lazım, bir program hazırlanması gerekiyorsa, bugünden harekete geçmek lazım. Bu etaptaki önceliğimiz budur. Aksi takdirde, birkaç sene sonra Türkiye'deki yarım milyonluk diasporadan söz etmek doğru olmayacaktır. İnsanları ulusal süreçlerimize dahil etmesek, onları kaybederiz. Abhazya'nın nüfusunun Türkiye'deki Abhazlar ile Abhazya'daki Abhazlar arasında farkın olmadığını gördüklerinde bu fikre destek çıkacaklarından eminim.  

- Abhazya ziyaretiniz sırasında Siz, diasporaya ilişkin politikanın soydaşların nerede olurlarsa olsun, ulusal özbilincinin, kültür ve tarihin korunması üzerinden hareket edilmesi gerektiğini, yani, sadece Anavatana dönme çağrısında bulunmakla değil, «Abhaz dünyası»'nın oluşumu için koşulları yaratmakla hareket edilmesi gerektiğini söylediniz. Abhaz hükümeti sözlerinize kulak veriyor mu?

- Kulak verdiklerini hissedemiyorum. Ancak, buna rağmen, bunu söylemeye devam edeceğim. Abhazya'da üç milyon Abhaz yaşasaydı, Abhaz dili yok olma tehdidi ile karşı karşıya olmasaydı, hepimiz sakin, sessiz oturacaktık. Ben diaspora ile etkileşim bağları kurması hakkında, yada her bir soydaşımızın önemi ile ilgili bu kadar çok konuşmazdım. Ancak mevzu ulusumuzu korumaktır. Bizden bir avuç var sadece. Öyleyse, neyi bekliyoruz, ve neden hazzetmekteyiz?

Türkiye'den genç Abhazlar Abhaz Halkı Anavatan Savaşı'na katılmışlar, birçoğu şehit oldu. En azında onları düşünsek? Onlar Abhazya için kendilerini aleve atmışlar. Sizce, onlarda Abhazlık korunmuş mu, atalarından geçmiş mi, yok mu?

Kültür derneklerini ziyaret edin, buraya gelenlerle muhabet edin, onlarla Abhazca konuşun. Siz onları reddetmek, onlardan vazgeçmek ve onların bizden olmadığını mı demek istiyorsunuz, bizim onlara ihtiyaç olmadığını mı? Bunlar Abhazdırlar, Abhazya'da yaşayanlar kadar öyledirler. Onların da tarihi Anavatanın bir parçası olma hakkına sahipler, Abhaz devletinin tarafından  korunma hakları var.

Çocukları Abhazya'ya götürmek lazım, orada çocuk kampları düzeltmek, oradaki yaşıtları ile tanıştırmak lazım. Anadilini, Abhazya’nın tarihini öğretmek lazım, Ardzinba'nın kim olduğunu, Dal ve Tsabal'ın nerede olduklarını anlatmak lazım. Bunun devletin endişesi olması lazım. 

- Atanur, kendiniz hakkında bilgi vermenizi istiyebilir miyim? Aslında, Abhazfed Başkanı hakkında fazla bilgimiz yok, daha çok şey bilmek isteriz.

- Akusba'lardanım. İstanbula ikiyüz kilometre mesafede olan Düzce yakınlarında doğup büyüdüm. Düzce'ye yakın Darera köyü var, biz oralıyız. Otuz yıldan fazla İstanbulda oturuyorum, burada inşaat işim var. Evliyim, bir ay sonra üçüncü kez baba olacağım. İki kardeşim var, biri İstanbulda oturuyor. Babam Düzce'nin yakınlarındaki köyde yaşıyor. On sene Selimiye-İstanbul Abhaz Kültür derneğinde başkan yardımcılığını yaptım, ondan sonra Abhazfed üyeleri beni kuruluşumuzun başkanı seçtiler. Bu çok önemli ve mesuliyetli görevdir, yarım senedir bu görevin başındayım. Bu görevin başında birbuçuk sene daha olacağım, ondan sonra ise, kuruluşumuzun Tüzüğüne uygun olarak, yeni Abhazfed başkanı seçilecektir.

- Çok iyi Abhazca'nız var, bu Sizin ebeveynlerin liyakatı mıdır?

- Çocukken evde sadece Abhazca konuşurduk. Sözün taşıdığı her anlamda anadilimizdi. Dedemizin ailesi Abhazya'dan göç ederken henüz çocuk olan kız kardeşini iyi hatırlarım. Kendisi bütün aile üyelerin aralarında Abhazca konuşmalarına ısrar ederdi. Köyümüz Abhaz köyü idi, etrafımızdaki herkes Abhaz'dı. Aramızda Abhaz olmayan birkaç aile vardı, ancak onlar bile dilimizi öğrendiler, çünkü biz sayıca daha çoktuk. Abhaz köylerinden gelen benim yaşıtlarım iyi Abhazca konuşurlar.   

Türkçe'yi okulda öğrenmeye başladım. Ancak ana dilimi unutmadım ve korudum. Seksenli yıllarda Abhaz alfebesiyle rastladım, ve kendi başıma okumaya öğrendim. Sonra bulabildiğim kitabları okumaya başladım, bu benim dili korumama yardımcı oldu. Bunu yapmayan yaşıtlarım dili unutmaya başladılar. Şimdi birçoğu Abhazca'yı anlayabiliyor, ancak konuşmak onlara zor geliyor. Bana ise okuduğum edebiyat yardımcı oldu.

- İlk Abhazya ziyaretinizi hatırlıyor musunuz?

- Tabi ki. Geldiğimde burası benim yuvam, benim evim olduğunu hisettim. Dedelerimiz hayatları boyunca Abhazya'ya olanlarını görmeyi hayal ederlerdi. Hayatları bu hayali gerçekleşmeden sona eriyordu. Bunu onların yerine biz yapmıştık.