Filozof ve Abhaz kökenli bir gazeteci olan Murat Yagan, 16 Aralık 1915'te doğdu. Bugün yaşasa idi 104 yaşında olacaktı.

Asta Ardzınba

Kendisi bilge, elçi, büyük bir Abhaz ve halk insanı olarak adlandırılırdı. Murat Yagan'ın hala dünya çapında birçok takipçisi var ve tarihi vatanı Abhazya'da, yaşamı boyunca Abhazların tarihsel manevi mirasının tanıtımına katkılarından dolayı, ülkenin en büyük ödülü olan Ahidz-Apşa madalyası ile takdir edilmiştir.

Atalarının manevi öğretileri

Murat Yagan’ın Anavatan ve tüm dünyaca tanındığı en önemli çalışması, Batı Kafkasya’nın; Abhaz- Abaza, Ubıh ve Adıgelerin eski kültürel geleneğine dayanarak, Aamsta Keabze - manevi öğretilerini formüle edip tanımlamasıdır. Bu öğreti aynı zamanda dünyada “Kafkas yogası” olarak adlandırılmaktadır.

Yagan, bildiğiniz gibi, Kafkasyalıların ayırt edilen özellikleri olan uzun ömür ve sağlıklı bedeni, yaşamlarında çok önemli bir yer kaplayan manevi öğretiyle ilişkilendirdi.

“Antik Keabze Öğretisi. Kafkas Tasavvufunun Temeli” adlı eserinde Murat Yagan, yakın zamana kadar, Aamsta Keabze geleneklerinin, çoğunlukla Kafkasya dağlarında korunduğunu ve 20. yüzyılın başında, bu topraklarda Rusların yayılması sonucu kaybolmaya yüz tuttuğunu yazmaktadır.

“Aamsta” kelimesi Abhazcadan “aristokrat” olarak çevrilmektedir. “Keabze” gelenek, görenek demektir. Yani, Aamsta Keabze “asil insanların geleneği”, doğal yeteneklerini tam olarak anlayabilen ve bunları günlük yaşamda kullanabilen seçkinlerin temsilcileri demektir. İnsan sadece özel fiziksel ve zihinsel alıştırmaların bir sonucu olarak en yüksek fiziksel ve ruhsal seviyeye ulaşabilir.

Keabzenin öğretilerine göre, insan ruhla donatılmış bir beden değildir, tam tersi bedene sahip olan bir ruhtur, beden - bir hareket aracıdır. Vücut ne kadar güçlü ve fiziksel olarak mükemmel olursa ruhu hareket ettirmek için bir araç olarak o kadar mükemmel olur.

Yagan, “Sizler, Tanrı'nın veya Öz'ün bir yansıması dışında hiçbir şey değilsiniz. Yeryüzünde, sizin için bir araç görevi gören bir vücut kabuğuna yerleştirildiniz. Ne yazık ki, taşıyıcılarımıza sıkıca bağlıyız. Kendimizi bir fotoğrafta gördüğümüzde veya bir aynada yansımasını fark ettiğimiz zaman bu bağlılığı hissediyoruz. Ancak, dilerseniz, bunu törpülemeyi öğrenebilirsiniz. Gerçekten kendiniz olursanız, siz ve gerçek varlığınız arasındaki asıl noktaya ulaşabilirsiniz. Öğretimizi öğrenmek isteyenlerin asıl amacı da bu”, diyor.

Murat Yagan, her zaman Aamsta Keabze'nin bir din değil, insanın hayatta uyguladığı, tüm yeteneklerini gerçekleştirebildiği bir yaşam sanatı olduğunu vurgulamıştır.

Kafkas Yoga Derneği Başkanı, filozofun en ünlü takipçilerinden Zaur Jane doktrini şöyle tarif etti: “Aamsta Keabze, bir kişinin ilahi lütuf ve yardımlarıyla gizli yeteneklerini uyandırma ve geliştirme sürecidir. Bir kişi bu disiplini uygular, anlar ve adım-adım ilerlerse, potansiyelini ortaya çıkaran bütünsel bir kişilik olur”.

Kafkas dağlarının ardından gelen

Murat Yagan, Kafkasya'da, tarihsel olarak Büyük Abhazya'ya dayanan Aşhara köyünde doğdu. Köklü Maan soyundan gelen ailesi, Abhazya'dan Osmanlı İmparatorluğu'na göç eden binlerce diğer Abhaz gibi, kendisi üç yaşındayken Türkiye’ye göç etmişti.

Yagan, “Ailem Kafkasya'dan ayrıldı, çünkü anavatanlarından ayrılan diğer Abhazlar kadar saftı”, diye yazıyor, “Ben Kafkas Dağlarından Geldim” adlı otobiyografisinde.

Türkiye'de, Yagan iyi bir eğitim aldı. Ergenlik döneminde, Murat'ın manevi ve fiziksel eğitimi ile kendisini eski Abhaz-Adige şövalye gelenekleri ruhuyla terbiye eden, Abhaz ve Çerkes büyükleri ilgileniyorlardı.

“Benden gerçek bir savaşçı yetiştirmişlerdi. Kol kaslarımı güçlendirmek için her gün kil egzersizleri yapmak zorundaydım”, diye yazıyor. Ve sonra öğretmenlerinin görüşüne göre bedeninin mükemmelliğinin nasıl gerçekleştiğini ayrıntılı olarak açıklıyor: “Her gün kil pratiği yaptığınızda, tırnaklarınız onlardan hiçbir şey kalmayıncaya kadar yavaş-yavaş soyulur. Sonra yenileri büyür - görünüşte kalın, güçlü ve çirkin. Üç veya dört ay sonra, bu tırnaklar, mermerden oyulmuş gibi tamamen parlak ve güzel hale gelir. Kille uzun süre uğraşan birini ellerinden tanıyabilirsiniz. Ne yazık ki, bu eller bir yılan gibi ne kadar güzel olursa, o kadar tehlikelidirler. Bu ellerle, bir kafatası açabilir ve göğsü delebilirsiniz. Killi egzersizler arasında başka görevlerde yapmak zorundaydım. Koşmak zorundaydım, önce iki elimde, sonra sırayla teker-teker, sonra ayaklarımda ve dizlerimde mümkün olduğu kadar uzun süre bir yerde asılı kalmak zorundaydım. Bütün bunlardan sonra, önce buhar odasına daha sonrada buz havuzuna dalmam gerekiyordu”, diye yazıyor Murat Yagan.

Genç Murat Yagan ata binme konusunda çok tutkuluydu. Filozof otobiyografisinde, Türk milli takımında uluslararası büyük turnuvalara katılmasını anlatıyor. 1936'da Berlin'deki Olimpiyat Oyunları'na katılan isimlerdendi.

1963'te, o zamanlar 48 yaşında olan Murat Yagan, eşi Maisie ve dört çocuğuyla Türkiye'den Kanada'ya taşındı. Aile, Pasifik Okyanusu kıyısında, Britanya’nnın Kolombiya eyaletinin Vernon şehrine yerleşti.

Murat Yagan’ın hayatı hakkında Fazil İskander şöyle diyordu: “Bu anlaşılamayan ani davranışının sebebi neydi? Hiç uzun uzadıya kafa patlatmaya gerek yok. Derin düşüncelere sahip insanlar, çoğu zaman ruhsal çıkmazlarından kurtulmak için hayatlarını yeniden yazmaya karar verirler”.

Kanada'da, Murat Yagan emekli olana kadar inşaat sektöründe çalışarak geçimini sağladı. 1975'te Yagan, Kanadalı ve Amerikalı öğrencilerle birlikte, eski Kafkas öğretilerinin temellerini anlattığı Keabze Derneği'ni kurdu.

Abhazya'nın en yüksek ödülünün sahiplerinden biri

Yagan kendisini kozmopolit olarak görse de, Abhazya her zaman kalbinde özel bir yer işgal etti. Tarihi vatanının kaderini daima yakından takip etti. Uzun yıllar boyunca, Abhazya'nın ilk cumhurbaşkanı Vladislav Ardzınba ile yazışmalarda bulunan Murat Yagan, 1992-1993 yıllarında Abhazya halkının Ulusal Kurtuluş Savaşı sırasında, savaşı durdurma çağrısıyla uluslararası örgütlere başvurularda bulundu.

Yaşamı boyunca Abhazya'ya geri dönmek için çaba gösterdiğini itiraf ediyor ve her nerede yaşadıysa, bir gün bile kendisini evinde hissetmediğini sözlerine ekliyor.

Eve dönme hayali 2001 yılında gerçekleşti. Gogua soyundan gelen bir Abhaz olan eşi Maisie ile birlikte vatanına geldi.

Abhazya'da kendisini geniş çaplı ve büyük ölçekli bir karşılama bekliyordu. Politikacılar, toplum ve kültürel şahsiyetler, Abhaz bilginle konuşmak istiyorlardı. Ayrıca, Vladislav Ardzınba'nın kararıyla, Murat Yagan, Abhazların ve Çerkeslerin manevi mirasının popülerleştirmesi dolayısıyla, en yüksek devlet ödülü olan “Akhdz-Apsha” madalyasına layık görüldü.

Abhaz Devlet Drama Tiyatrosu'ndaki ödül töreninde Yagan, “Son derece mutluyum, parlak bir geleceğin bizi beklediğinden eminim. İnşallah tüm hayallerimiz gerçek olur “, diye konuştu.

Murat Yagan, uzakta olmasına rağmen, halkını her zaman destekledi. Abhaz halkına hitaben yazdığı son mektuplarından biri de, Abhazya halkının Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda kazandığı zafer gününü tebrik mesajıydı.

2013 yılında Yagan, “Biz, Keabze topluluğu, sizlerden oldukça uzak olsak da, kalp ve ruhumuzla sizlerleyiz. Abhazya'ya kalıcı barış ve uluslararası saygı sağlamak amacıyla ortaya koyduğunuz adanmışlık için teşekkür ederiz. Ayrıca meslektaşlarınıza ve Anavatana sadık bir şekilde hizmet etmeye devam eden tüm kardeşlerimize olan saygımızı ifade ediyoruz. Bugün kutladığımız büyük Zaferi bize getirmek için, vatanları uğruna en kıymetli şeylerini – canlarını ortaya koyan kardeşlerimizin hatıralarını sonsuza dek yaşatacağız”, diye yazıyordu.

Murat Yagan’ın “Kafkas Dağlarından Geldim” kitabının etkisiyle, Kanadalı ünlü şarkıcı Lorina Mackennit “Night ride across the Caucasus” (Kafkasya'dan masalsı bir gece) şarkısını besteledi. Şarkı 1998 tarihli «Soldier» filminde kullanılmıştı.

Bilim adamı Vyaçeslav Çirikba "Vernon'da Abhazyalı bilgin" adlı makalesinde, “Bu şarkının ek açıklamasında, Keltik ve Abhaz geleneklerinde ata binme eğitiminin manevi eğitimde oynadığı roldeki benzerlikleri belirtiyor”, diye yazıyor.

Murat Yagan, 19 Aralık 2013'te Kanada'da 98 yaşında vefat etti. Hayatı boyunca şöyle dedi: “Bedenim olmadan, onunla olduğumdan daha canlı olacağım”. Kendi isteği üzerine bir mezarı bulunmuyor. Ve gene kendi vasiyeti dolayısı ile onun adına hiçbir hatıra objesi de yapılmadı. Bu dünyada bırakabileceği tek önemli izin, insanların kalbindeki hatırası ve sevgisi olduğunu düşünüyordu.