Tüm ulusal efsanelerin ve mitolojilerin bir derlemesi olan bu destan anonimdir-belirli bir yazarı yoktur ve uzun bir zamandan beri gelişmektedir. Nart destanı - sadece folklorun en eski anıtı değil, aynı zamanda tarihçilerin Abhaz halkının yaşamını günümüzden binlerce yıl öncesine kadar incelemelerine de yardımcı olan bir yapıttır.

Asta Ardzınba

«Destan» kelimesi - eski çağlardan gelmektedir ve antik Yunan kökenlidir. Drama ve lirik şiir ile birlikte üç ana edebi anlatı türünden biridir. Destanlar ilginç bir şekilde, çoğu zaman, bir yazarı olmadan, uzun bir süre zarfında, bütün bir halkın yaratıcılığı ile gelişir. Böylelikle, kahramanlar hakkındaki efsaneler ve mitolojiler ile birlikte, kendi içinde, çoğu zaman bir ulusun çok eski geçmişindeki hayatını yansıtır.

Hintlerin “Ramayana”, Sümerlerin “Gılgamış” veya Ermenilerin” David Sasunski”si gibi, Kafkasların da “Nart” destanı dünya folklorunun en eski mihenk taşlarındandır. Kafkasya halklarının kahramanlık destanı, yaşamımızın içinden bizlere kadar ulaşmıştır ve hala sanatsal ifade gücü ile hayrete düşürmektedir.

Dilden dile. Nart destanının oluşumu

Kafkasya'da yaşayan pek çok halkın, devlere karşı savaşan ve kayda değer bir güce sahip olan güçlü kahraman savaşçıları hakkında efsaneleri vardır. Öncelikli olarak Abhaz-Adıge halkları - Abhazlar, Abazalar, Ubıhlar, Adigeler, Kabardeyler, Çerkesler ve Osetler. Nart destanı, bilim adamlarına göre, buralarda en derin köklerine sahip. Karaçay ve Balkarların sözlü folklorunda da Nartlarla ilgili efsaneler sunuluyor. Hatta Çeçenler ve İnguşlar arasındaki Vaynah folklorunda da bahsediliyor.

Destanların birçok hikâyesinin benzer olmasına ve kahramanların adlarının uyumlu olmasına rağmen, her bireyin kendi epik özellikleri bulunmakta. Bu durum muhtemelen, halk hikâyecilerinin, kendi dünyasına has olan, kendisini çevreleyen dünyayla ilgili bazı inanç ve fikirleri ile efsanelere katkıda bulunmalarından kaynaklanmakta.

Destanın çok ulusluluğu, yani Kafkasya'nın dil ve etnik köken açısından farklı halklarında var olması, folklor bilimcilerin on yıllardır çözmeyi denedikleri bir gerçek, bir gizemdir, ancak ortak bir paydaya hiçbir zaman gelememişlerdir. Bazı folklorcular, Nart Destanının Oset ulusunda da var olmasının, destanı Kafkas Dil Ailesine ait ulusların yarattığının, İskit-Sarmatlardan gelme yabancı bir destan olmadığının ispatı olduğunu vurguluyor. Diğerleri ise, Batı Kafkasya destanının eski İran çekirdeğini koruduğuna inanıyor ve “nart” kelimesinin İranlılarda Hint-Avrupa kökenine dayanan “adam, kahraman” anlamına gelen kelimeden türediğini öne sürüyor. Ancak akademisyenler, Abhaz-Adıge halklarının destanının, eski gelenek ve inançların arkaik özelliklerini ve parçalarını muhafaza ettiği konusunda ve Osetlerin efsaneleri daha akıcı bir anlatım oluşturabilmek için yeniden düzenlediği konusunda hemfikirler.

Nart destanı binlerce yıl önce Kafkasya dağlarında doğmuştur. Çoğu araştırmacı, bu destanların M.Ö. VIII-VII. yüzyıllarında oluşmaya başladığına inanıyor. Bazı bilim adamları ise Nart efsanelerinin kökenlerinin M.Ö. III. yüzyıla dayandığına inanıyor. Tarihler ne olursa olsun emin olarak söyleyebileceğimiz tek şey - Kafkasya'da Hıristiyanlık ve İslam'ın ortaya çıkmasından çok önce doğdukları. Bunun en büyük kanıtı, savaşçı kardeşlerin efsanelerinde yer alan - Çoktanrıcılıktır.

Nartlarla ilgili ayrı hikayeler, birbirine bağlı olan, ortak bir konu ve belirli bir kronolojiye sahip olan döngülerle birleştirilmiştir. Zamanla, Nartlarla ilgili türeyen çok sayıda farklı efsane bir destan oluşturmuştur. Nart efsanesinin oluşum süreci, Orta Çağlarda, XII - XIII. yüzyıllarda büyük ölçüde sona ermeye başlamıştır. Zira artık bu dönemde, Nart destanı hakkında daha sonraki efsanelerde etkisini hissedeceğimiz Hıristiyanlık ve İslam Kafkasya'da yayılmaya başlamıştır. Eski anlatılarda putperest bir dünya görüşü egemen iken, daha sonrakilerde tek tanrılı inançların sembolleri ve nitelikleri fark edilmekte. Ayrıca, anlatıcılarında Nartların hikâyelerini daha ilginç hale getirmek için genellikle onları modernleştirdiklerini gözlemliyoruz. Örneğin, Oset folklorunda, Nart efsanelerinden birinde, Batraz bir top atar ve düşmanın kalesine vurur, hâlbuki Kafkasya’da ateşli silahların ortaya çıkması XVI – XVII. yüzyılların başındadır.

Böylece, Nart destanı sadece sözlü halk sanatının bir anıtı değil, aynı zamanda tarihsel bir kaynak olarak da öne çıkmaktadır. Matriarşi döneminden feodal sınıf ilişkilerinin kurulmasına kadar, bu ya da bunu yaratan insanların sosyal, ekonomik ve kültürel gelişiminin çeşitli dönemlerini yansıtmaktadır. Bu yüzden, Nart Destanı, insanların kendilerinin dilden dile aktardığı, otantik bir imzası olarak adlandırılıyor. Nart Destanının Abhazlarda ki versionunda düz yazı şekli baskın olsa da, şiirsel-düz yazı formatı da bulunmaktadır.

Ünlü Abhaz bilim adamı Şalva İnal-İpa bir yazısında şöyle belirtiyor: “Onun (Nart Destanının) farklı parçalarını, iki telli ulusal yaylı çalgı ‘Apheartsa’ eşliğinde şarkı olarak icra ediyorlardı. Fakat destanın sadece birkaç bölümü, şarkı anlatımı biçimindeydi, ses ve müziğin ayrılmaz birleşimi (özel bir Nart melodisi) ve bazen de (örneğin, Nartların Annesinin Şarkısında) danslar eşliğinde günümüze gelebilmiştir”.

"Nart" kelimesinin kökeni ile ilgili birçok versiyon bulunmaktadır. Bazı akademisyenler bu kelimenin Hurrian’ın Naharia bölgesinden geldiğini düşünüyorlar. Diğerleri ise teriminin Abhaz kökenli olduğunu söylemektedir. Bazı araştırmacılar Moğol kökleri üzerinde ısrar ederek, "nart" kelimesini Moğolca "nara" ("güneş") ile ilişkilendiriyorlar, daha sonrasında Oset dilindeki çoğul isimlerin göstergesi olan sonek "t" yi aldığını (Oset dilinde soyadları hala bu morfemin yardımıyla oluşturulmaktadır) öne sürüyorlar. Ancak, çoğu akademisyenlere göre, en inandırıcı versiyonu İran kökenli olması. Yukarıda da belirtildiği gibi, “nart” ve İran “nar” kelimesi arasında bir benzerlik görüyorlar.

Eşitlik ve demokrasi. Nartlar – kimdir?

Abhaz efsanesine göre, Nart topluluğu, her biri Sataney-Guaşa adında bir anne tarafından dünyaya getirilen yüz erkek kardeş ve tek kız kardeşleri Gunda’nın olduğu bir soydur. Bu büyük aile, tüm ulusu simgelemektedir.

Nartlar - boylu, görkemli ve güçlü savaşçılardır. Bir kılıç darbesi ile kayayı bölebilir, bir sıçramada uçurumu geçebilir, okta çok iyi nişancı ve usta birer kılıç kullanıcısıdırlar. Bir yandan asil, cesur ve korkusuzlar, öte yandan dünyevi tutkulara da maruz kalıyorlar: kıskançlık, haset ya da öfke onlara uzak değildir. Aynı zamanda, “kardeşlik” ile ayrılmaz bir şekilde birbirlerine bağlıdırlar.

Kardeşler zamanlarının çoğunu yolculuklarla, insan yiyen devlerle, cadılarla, ejderhalarla ve yabancı işgalcilerle savaşarak geçiriyorlar. Hazineleri, geçilemez kaleleri ele geçiriyorlar, mazlumları koruyorlar… Savaş kahramanlığı Nartların tüm yaşamıdır. Bu yolculukların çoğu özellikle “şöhret kazanmaya” yönelik olanlardır (Abhazca «хьыӡрацара» - hidzratsara) Nart destanının ana çizgilerini bu oluşturmaktadır.

Abhaz destanının başkahramanı taştan doğan nart Sasrıkua'dır. Sasrıkua'nın maceraları - destanın merkez çekirdeğidir. Neredeyse idealleştirilen karakteri ile kardeşlerini karanlıkta soğuk ölümden kurtaran kişi Sasrıkua'nın ta kendisidir. Kardeşlerinin yolunu aydınlatması için okuyla gökten yıldızı düşüren ve devlerden onları ısıtan ateşi çalan da Sasrıkua’dır. Sasrıkua yeteneklerini geliştirir, masumları ve zayıfları korur, adaleti geri getirir. Yalnız başına insan yiyen kötü devin karnından kardeşlerini kurtararak ejderhayı öldürür.

Sasrıkua, destana göre gayri meşru bir çocuktur ve ağabeyleri onu bu sebeple kendileriyle eşit olarak, gerçek bir nart olarak görmüyorlardır. Hatta güç olarak kendilerinden daha üstün olan bu kardeşlerini, defalarca onları sıkıntıdan kurtarmasına rağmen kıskanıyorlardır. Destanın sonu, kalpleri kıskançlıkla katılaşan kardeşlerin bir büyücüden Sasrıkua’nın zayıf yerini öğrenerek onu öldürmeleri ile biter.

«Bir Şam bıçağı gibi Sasrıkua’yı dondurduktan sonra sağ bacağından maşayla onu ateşe tuttular. Tamda burada zayıf noktası, kalbi bulunuyordur”, diyor destanda.

Nartların bir diğer öne çıkan ismi Sataney-Guaşa ise nartların bilge ve yaşlanmayan anneleridir. O dünya şiirinin en parlak kadın imgelerinden biridir. Zeki, kurnaz ve evcildir. Nartlar her zaman annelerine tavsiye için gelirler ve annelerinin tavsiyeleri onları hiçbir aman yanıltmaz. Birçok nart anneleri sayesinde ölümden kaçabilmiştir.

Şalva İnal-İpa Sataney-Guaşa'nın imajını halkın zekâsı ve vicdanı olarak adlandırmıştır.

Akademisyen, «Sataney — O, güneş olmadan ısıtan, ay olmadan parıldayan ideal bir kadının özelliklerinin somutlaşmış halidir. Ailenin atası ve başı, aile ocağının reisi, ana yönetici, bilge tanrıça ve büyücü, en önemlisi bir halkın öğretmeni», diye yazıyor karakter hakkında.

Ünlü epik araştırmacısı Vasily Abaev, kendi adına şu sözleri kaydediyor: «Nart destanını kahramanlardan herhangi birisi, hatta başkahramanı bile olmadan düşünebilirsiniz, ancak Sataney olmadan düşünemezsiniz».

Sataney, Nartlar arasında sonsuz bir saygıya sahiptir ve aralarında neredeyse en yüksek statüde yer almaktadır.

Destanda, “Oğulları annelerini hiçbir şekilde üzmezlerdi. Nede olsa anneleri biricik kendileri yüz kişiydi! Eğer annelerine seslerini yükseltmiş olsalardı anneleri onlara ne yapabilirdi ki?” - diye bahsediliyor.

Diğer kadın karakterler destanda daha az sıklıkla aktif rol almaktadır. Çoğunlukla kızlar, tartışmaların odak noktası haline gelirler ve nartlar arasındaki düşmanlığa dönüşürler.

Destanın bazı anlatımlarında nart kardeşlerin yerine diğer yabancı kahramanlar da başrol oynar. Bu yabancı karakterlerden en ilginci, nartların biricik kız kardeşi Gunda’yı kaçıran Narcheou’dur.

Destanda nartların biricik kız kardeşlerinden şöyle bahsedilmektedir: “Adı Gunda'ydı ve olağanüstü güzelliğinden dolayı ondan Güzeller Güzeli olarak bahsedilirdi. Nartlar kız kardeşlerini aşırı seviyor, itinayla yetiştiriyor, koruyor ve şımartıyorlardı. Gunda kristal sarayda yaşıyordu. Ayakları hiçbir zaman toprağa değmemişti. Erkek kardeşleri onu sadece kemik iliği ile besliyorlardı. Gunda’nın teni taze bir peynir gibiydi — hassas ve beyaz. Cildi bir ayna gibi parlıyordu. Gunda’yı bir insan dilinin tarif etmesi mümkün değildi”.

Narcheou – bir nart değildir, ama güç olarak onların en iyisinden aşağı kalır bir yanı yoktur. Zincirleri bile parçalayabileceği demirden dişleri ve çelik bıyıkları vardır. O dönemde Huajüarpıs ile nişanlı olan güzeller güzeli Gunda’yı kaçırmıştır. Kızının mutluluğuna engel olan Narccheou’yu Sataney bir taş bloğa çevirirken, haksız yere mutsuzluk yaşayan Huajüarpısı’da görüntüsü ile herkesi mutlu eden bir ormangülüne çevirir.

Nart kardeşler en çok neyi severlerdi?

İlginçtir ki! Diğer milletlerin efsaneleri, yaşamın yeryüzünde nasıl başladığı hakkındaki fikirlerini yansıtırken, nart destanında dünya ve insanlığın kökenine herhangi bir şekilde değinilmemiştir... Öte yandan nartlar, dünyanın gerçek varlığını kabul edilebilen bir şey olarak algılarlar ve onların dünya görüşü buna dayalıdır. Nart destanında çeşitli koruyuculardan bahsedilmektedir, örneğin; Afı – gök olayları koruyucusu, orman ve bitkilerin koruyucusu – Ayrgi-Ajüeypşeaa ve diğerleri. Ancak, bunları bilinen çok-tanrılı anlayıştaki gibi, kesinlikle

otoriter ya da tümüyle güçlü olan tanrılar olarak adlandıramayız. Nartlar hiçbir kutsal yer ya da kurban verme eylemini bilmiyorlardır. Fakat Adouha diye adlandırdıkları – nartların annesi Sataney-Guaşa’nın da varlığının sebebi olan belirsiz doğaüstü bir güce inanıyorlardır.

Nart destanının ana teması, vatanlarını savunmada kahramanların vatanseverliği, korkusuzluğu ve cesaretidir. Aynı zamanda, demirciler, ekmekçiler ve çobanlar gibi sıradan işçiler de, nart ülkesindeki savaşçılarla aynı onuru paylaşmaktadır. Koruyucularla aynı övgülere layık görülürler. Ayrıca, kadınlara saygı, yaşlıların bakımı ve genç neslin eğitimi de destanda yansıtılan konular arasında bulunmaktadır.

Destanda atlara özel bir yer verilmektedir. Nartlar için atları, en az sahibi kadar üstün güçlere sahip sadık birer dosttur. Nart efsanelerdeki atlar, dostlukları süresinde cesaret ve sadakati onaylayana kadar asla bir insana güvenmemektedir. Sasrıkua’nın, ilerleyen zamanda sadık dostu ve en büyük yardımcısı olacak konuşan atı Araş ile ilk buluşmasında da böyle olmuştur.

Nart destanı – onu oluşturan ulusların tarihini, Antik çağda kök salmış bir kültürü anlamanın anahtarıdır.

Hatta iyi araştırılmış materyaller birçok bilimsel araştırmanın temeli olabilir. Ancak, Nart destanının en önemli kısımlarından bazıları da dâhil olmak üzere çoğu geri dönüşü olmayan bir şekilde kaybedilmiş durumda.

Nart destanı araştırmaları çok uzak olmayan XIX. yüzyılda başlamıştır. 1940 yılında ilk defa dört tane nart destanı basılmıştır. 1988 yılında ise "Nart Sasrıkua ve Doksan Dokuz Kardeşlerin Maceraları" basılır.

Nart destanının araştırılmasında en büyük rol akademisyen Şota Salakaya’nındır. Şota Salakaya - İlk Abhaz profesyonel folklorcu, Nart bilimci ve epik bilimcidir. Abhaz Nart destanının tanınmış araştırmacılarından bir diğeri de, Kafkas folklor çalışmalarının önde gelen uzmanlarından biri olan Zurab Acapua’dır.