Abhaz halkının ulusal kurtuluş fikrinin kaynağındaydı, Abhazya tarihinin ilk Anayasasını oluşturdu, Cumhuriyet'in geleceğinin Kuzey Kafkasya dağ halklarının ittifakı ile mümkün olduğuna inanıyordu. Simon Basaria gibi özgür düşünce ve inisiyatif sahibi bir insan tabi ki kabul edilemezdi.

Arifa Kapba

O, her zaman Abhaz halkının ulusal kurtuluş fikirlerinin kaynağında oldu. Abhazya tarihinin ilk Anayasasını oluşturdu. Cumhuriyet'in geleceğinin Kuzey Kafkasyalı kardeşlerimizle ittifak içinde olduğuna inanırdı. Simon Basaria’nın böyle özgür düşüncelere sahip olması ve inisiyatif sahibi olması tabi ki göze alınamazdı.

Simon (Mahaid) Petr-ipa Basaria - tanınmış bir pedagog, yerel tarihçi, bilim adamı, gazeteci, kamu ve politik figür, 8 Aralık 1884'te Kutol köyünde doğdu. Simon basit bir çiftçinin oğluydu. On yaşındayken Bedia köyünde bulunan kilise okuluna gönderildi. Daha sonra da Suhum Dağlı Okulu'ndan mezun oldu. Örnek davranışları ve mükemmel zekası, 1897'de Gürcistan'daki Gori şehrinde Transkafkasya Okulu'na girmesini sağladı.

Anayurttan uzakta

Yüksekokuldan 1902 de mezun olduktan sonra, on sekiz yaşındaki Simon Basaria, Kafkasya eğitim cemiyetinin daveti üzerine, Kuban bölgesinin Çerkez kasabası Kassievski'ye öğretmenlik yapmaya gitti. Burada bir okulda, Çerkez çocuklara Rus dili ve coğrafya dersleri veriyordu. Fakat bir yıl sonra Armavir Yüksek İlköğretim Okulu'na transfer edildi.

Tarihi Bilimler doktoru Yuriy Ançabadze - Kuzey Kafkasya'da kalmak, Simon Basaria'nın yaşamının önemli bir süreci olduğu düşüncesini, “Kişisel gelişimine yoğunlaşarak, çok detaylı ve fazla okuyor, bölgeye yakın diğer şehirlerde dâhil olmak üzere çeşitli eğitim kurslarına katılıyordu. Örneğin, kurslar için Anapa'ya gitmişti. 1908-1909'da ise Moskova'da Teknik Bilgilerin Desteklenmesi Derneği Kursları sınıfına katıldı”, sözleri ile destekliyor.

Basaria'nın, tecrübesi, parlak bilgi birikimi, dünya görüşü - tüm bunlar sadece Rusya'da değil, aynı zamanda yurtdışında da gelişti. 1910 yılında, Teknik Bilginin Desteklenmesi Derneği sayesinde, ilköğretimin yapısını incelemek üzere, Almanya, Avusturya-Macaristan, İtalya ve İsviçre'ye gitti. Profesör Georgiy Dzidzaria'ya göre, Kuzey Afrika ve Türkiye’yi de ziyaret etti. Tüm Rusya İmparatorluğu'nu “fethettiğini” söylemeye bile gerek yok.

Anayurdundan uzakta olduğunda bile, onu düşünmekten hiçbir zaman vazgeçmedi. Edinebildiği tüm bilgileri, aklına gelen tüm fikirleri, gelecekte anavatanındaki faaliyetlerine yansıtmak için biriktiriyordu. Her zaman Abhazya ile iletişimde olmayı, olan bitenden haberdar olmayı istiyordu. Bunun en büyük göstergelerinden biride Suhum’a, tanınmış halk aydını, aktivisti Andrey Çoçua’ya yazdığı mektup. Basaria, Çoçua’ya yazdığı mektupta, “Dostum, haydi düzenli yazışmaya başlayalım. Unutma ki bir zamanlar çok yakın arkadaştık. Bana her şeyi yaz. Ben Kafkasya'nın en işlek yerlerinden birinde görev yapıyorum. Armavir - Kuzey Kafkasya'nın kültür merkezi”, diye bahsediyor.

Profesör Georgiy Dzidzaria, Basaria’nın düzenli olarak Abhazya’dan gazete ve periyodik yayınları aldığını söylüyor.

Basaria-Gazeteci

1910 senesinde Basaria Simon Petr-ipa’nın gazetecilik kariyeri başlar. Petersburg Bilimler Akademisi'nin muhabiri olur ve “Kafkasya’nın Tepkileri”, “Kafkasya’nın Sesi”, “Karadeniz Bülteni”, “Suhum Bülteni”, “Suhum Sayfası” gibi birçok gazete ve dergi de yayınlanmaya başlar. Basaria yazılarını genellikle “Simon Apsua” ya da “Mahaid Apsua” takma adlarıyla yayınlardı.

Neredeyse tüm yayınlarının konusu, uzun süredir acı çeken Abhaz ulusunun ve Abhazya'nın geleceği ve kaderi idi. Anavatanı için gerçekten önem taşıyan hiçbir konu öyle geçiştirilemezdi.

Bu nedenle, Mayıs 1913'te “Suhum Bülteni” gazetesinde yayınlanan “Türkiye'deki Kafkasya’nın Dağlıları” başlıklı makalesinde şöyle yazıyor, “Sürgün bir afet gibiydi: insanlar, kendilerine bile nereye, neden gittiklerinin hesabını veremeden gidiyorlardı. Dağlı, atalarının huzur içinde yaşadıkları baba ocağını ve memleketini geride bırakmıştı. Yüzünde tarifsiz bir acı vardı. Sevdiği her şeyi yanına almıştı. Hüzünlü ve düşünceli atı yanındaydı. En sevdiği hayvan – kuzu, oğlu ve kızı yanındaydı. İradesinin sorgusuz itaatkârı – kutsal silahı yanındaydı”. Bu makaleler soyut yansımalarla değil, oldukça somut gerçekler üzerine yazılıyordu. Basaria İstanbul’da, anavatanından kopmuş, kalbinde derin sızılarla “canlar ülkesini”- Apsnı’yı hatırlayan Abhazlar ile bir raya gelmişti.

Yuriy Ançabadze, “Onun tüm yazıları, ata vatanı ve soydaşları için gelecekteki olumlu değişimlerin umudu ile yorulmak bilmeyen düşüncelerle dolup taşmakta. Onun en çok, bölgenin tıbbi alandaki durumu, okul ağının az gelişmişliği, sosyal alandaki refah eksikliği endişelendiriyordu. Basaria, yerel yetkilileri çok nadiren - ihmalkârlık, eylemsizlik, yerli halkın ihtiyaçlarını göz ardı etmekle suçlardı”, diye belirtiyor.

Özgürlük fikri ile anavatana dönüş

1917'de, Rus imparatorluğunda devrimin patlak vermesi ile Simon Petr-ipa için nihayet en uygun koşul oluşmuş, anavatanına geri dönüp, özlemle kâğıda döktüğü düşünceleri gerçekleştirme zamanı gelmişti. Ve Basaria, Abhazya’nın sonsuza dek değişmesi gerektiği düşüncesi ile vatanına döner. Bu süreç Abhazya tarihinin en önemli dönemlerinden biri haline gelmiştir. Rusya İmparatorluğu çöküyordur, Gürcistan ise buradan yanında “enfes bir dilimle” – Abhazya ile çıkmaya çalışıyordur. Simon Basaria ise böyle bir ihtimale çok olumsuz yaklaşmaktadır.

Ağustos 1917’de, Abhazya’nın din adamları ve sakinlerini katıldığı bir toplantı yapıldı. Simon Petr-ipa Basaria, kongreye aktif olarak katıldı ve aslında Gürcü din adamlarından bağımsız olarak Abhaz Kilisesi'nin kendini idare etme fikrini gerektiği gibi savunabildi. Bu, Abhazya’yı Gürcistan’dan ayıran ilk adımdı, ancak Basaria çok iyi anlıyordu: yol uzundu ve en zor kısmı henüz başlamamıştı.

Abhaz Ulusal Konsey Başkanı

8 Kasım 1917'de başka bir Abhazya Halk Kongresi gerçekleştirildi. Basaria ve aynı düşünceye sahip arkadaşları Kongrenin gerçekleşmesi için çok çalıştılar. Hep birlikte – Abhazlar özgür olmak istiyor! – diyebilmek için köy-köy gezerek insanları 8 Kasım’da Suhum da toplanmaları için ikna etmeye çabaladılar.

Delegelerin önünde konuşan Simon Basaria, kendisinin hazırladığı Kongre Bildirgesi'ni okudu. Bildirgede, “Abhaz halkı devrimde, sadece ulusların kendi kaderini tayin edebilme özgürlüğünü görüyor”, diye belirtiyordu. Kongre de elde edilen en önemli sonuçlar, Abhazya Ulusal Konseyi'nin kurulması ve Abhazya tarihinde ilk Anayasanın kabul edilmesi oldu. Abhaz Ulusal Konseyi (ANS) başkanlığına bekleneceği üzere Simon Petr-ipa Basaria'nın kendisi seçildi.

Konsey hızlıca Abhazların kendi devlet ve bağımsızlık isteklerini güçlendirecek kararlar alır. Abhaz Ulusal Konseyi (ANS) kararlarından birinde, “Mızımta nehrinden İngur nehrine kadar - Abhazya sınırlarındaki tüm toprakların, Kafkas Dağları'nın tüm doğal zenginlikleri ile Karadeniz sahil şeridinin, devredilemeyecek bir şekilde Abhazların ve eşit haklara sahip Abhazya’da yaşayan diğer milletlerin kullanımına bırakılması” diye bir ibare bulundu. Basaria, Abhazya’nın “dış vektörünü” Kuzey Kafkasya halkları ile birlik olmakta görüyordu. Bu fikir Kongre tarafından desteklendi, ancak bulutlar artık Abhazya'nın üstünde toplanıyordu. 26 Mayıs 1918 de Gürcistan bağımsızlığını ilan etti.

Abhaz Ulusal Konseyi dış politika yönelimlerine göre bölündü. Ve sonunda, Simon Basaria Konsey yönetiminden azledili. Gürcü Menşevikler tarafından zulüm gören Basaria, bir süreliğine Abhazya'yı terk etmeye zorlandı, ancak 1920'de “siyasi faaliyetlerde bulunmamak” şartıyla geri döndü. Zaten 1921'de Abhazya'da Sovyet iktidarı kurulmasından sonra, Basaria kendisi de politikayla uğraşma gayretinde değildi. Yuri Ançabadze'ye göre, Bolşeviklere çok fazla sempati duymuyordu, deyim yerindeyse "onlara, dizeler dizmeye hazır değildi". Ancak bu, gelişmeleri takip etmeyeceği anlamına gelmiyordu. Bağımsız Abhaz Sosyalist Cumhuriyetinin ilan edildiği 31 Mart 1921 tarihini memnuniyetle karşılayan Basaria’nın cesareti, aynı yılın Aralık ayında Abhaz ve Gürcü Sosyalist Cumhuriyetinin federal hatlarda birleştirildiğinde kırıldı.

Daha sonra Basaria, çok kez yetkilileri birçok önemli konuda eleştirdi, ancak doğrudan siyasete dâhil olmadı.

Siyasetten uzakta

Siyaseti bir kenara bırakarak bilim, eğitim ve kültür alanlarında çok verimli çalışmalar yaptı. 1923'te Simon Petr-ipa Basaria'nın bir bilim adamı olarak yürüttüğü en önemli çalışması “Coğrafik, etnografik ve ekonomik açıdan Abhazya” adlı kitabı yayınlandı. Profesör Georgiy Dzidzaria'nın, birtakım önemli hatalar yaptığına dikkat çekerek, bu çalışmayı çok sert eleştirmesine rağmen, kitap hala ciddi tarihi ve kültürel önem taşımakta.

Ançabadze de bu konuda hemfikir. “Kitap, Abhazya halkının, hepsi olmasa da, en azından büyük bir çoğunluğunun günlük kültürel yaşamını kapsayan ilk monograf olma özelliğine sahip. Kitabın kaynakları, daha önce basılmış literatürlerden alınmış derleme değerlendirmeler değil, yazar tarafından birkaç yıl boyunca “sahada” kaydedilen bağımsız gözlemlerdi. Simon Petr-ipa, kitabın önsözünde, ‘Abhazya'nın evlatları tarafından, vatanları ve yurttaşları hakkında doğru bilgilerin yer alığı yazılı bilimsel bir kitabı hayal ettiğini’ yazmıştı”.

Simon Basaria eğitimcilerin yetiştirilmesinde ve eğitiminde önemli rol oynadı. Abhaz Pedagoji Enstitüsünün, hem öğretmeni, hem Müdürü hem de Müdür Yardımcısıydı. Özellikle yaratıcı gençlere büyük önem veriyordu. Tam olarak onun döneminde Enstitü bünyesinde edebiyat kulübü kurulmuş, o zamanın üçüncü sınıf öğrencisi, geleceğin büyük şairi İvua Koğonia bu kursta ilk defa toplum karşısında şiirlerini okumuştu.

Simon Basaria’nın çalışma alanları saymakla bitmeyecek kadar çok. Örneğin onun etnik müziğe karşı olan ilgisi, ünlü halk müziği araştırmacısı Konstantin Kovaça yardım edecek kadar yoğundu. Onun yerel tarih araştırmaları, Abhazya'nın uzun yaşayan yaşlıları hakkında topladıkları büyüleyici notlara dönüştü, yaşam tarzlarının yanı sıra yaşlıların fotoğraflarının da mevcut olması muazzam bir kaynak oluşturdu. Simon Basaria, birkaç kere basımı yapılan ilk coğrafya kitaplarından birinin de yazarı.

Simon Basaria’nın aramızdan ayrılması ise çok trajikti. 1937'de, tüm Abhaz aydınlarının kurşuna dizildiği baskı rejiminden mucizevi bir şekilde kaçmayı başarabilen Basaria, 1941'de tutuklandı. Simon Basaria, devrim karşıtı bir örgütün faaliyetlerine karışmakla suçlandı. Hatta “örgütün başı” oluğu iddia ediliyordu. Sonrası ise o yıllarda baskı görenlerin kaderi ile aynı gidişata sahipti – Tiflis’e gönderilme, sert sorgular ve kurşuna dizilme.

Profesör Georgiy Dzidzaria, Simon Petr-ipa Basaria’dan, “Simon Petr-ipa kendine ve kapasitesi yüksek insanlara karşı katı talepleri yüksek, sıradan insanlara karşı da duyarlı ve ilgili idi. Bürokratik, formaliteci tavırlar doğasına çok yabancıydı, doğru ve ilkeli bir adamdı”, diye bahsediyor.