30 Ağustos Uluslararası haber alınamayan kayıpları anma günü olarak belirlenmiş bir tarihtir. Abhazya'da kayıpların büyük çoğunluğu, Abhazya Ulusal Kurtuluş Savaşı sırasında kaybolan insanlardır.
Asta Ardzınba
30 Ağustos Uluslararası haber alınamayan kayıpları anma günü olarak belirlenmiş bir tarih. Bu, Abhazya için önemli ve kederli bir tarihtir: Ülkedeki onlarca aile yakın akrabalarının akıbeti hakkında hala bir bilgiye sahip değiller.
Abhazya’nın haber alınamayan kayıp vatandaşlarının büyük bir çoğunluğu 1992-1993 yılları arasında Abhazya Ulusal Kurtuluş Savaşı sırasında kaybolan insanlardır. Akrabalarının uzun zaman önce onları canlı bulabilme umutları tükenmiş bulunmakta, ancak Abhaz gelenekleri gereği en azından kemiklerini gerektiği gibi toprağa verebilmeyi umuyorlar.
Mezar taşları bile yok
Bu insanların – haber alınamayanların mezarlarına gidemezsiniz, çünkü onların bir mezar taşı bile yok. Ancak Abhazya sakinleri onları başka şekillerde anmakta.
Başkent Suhum’un Muhacirler Sahili’nde bulunan su çeşmesinde bulunan yazı tam olarak şöyle demekte: “Hatıralar - atılmadığımız tek cennettir”. Heykeltıraş Arhip Labahua tarafından yapılan ve 2011'de Abhaz Devlet Dram Tiyatrosu'nun yanında bulunan meydana dikilen bu çeşme, Abhazya'da nerede oldukları hakkında güvenilir bilgi bulunmayan insanlar için bulunan tek anıt. Heykeltıraşın tasarlarken düşündüğü fikre göre bu anıt - çeşmeden su aktığı sürece, kayıpların hatırasının yaşayacağının sembolize etmekte. Anıt, bir zamanlar aramızdan ayrılan sevdiklerimizin bizimle olmaya devam ettiğini gösteren küçük bir bronz heykel kompozisyonu ile taçlandırılmıştır.
Tiyatro Meydanı'ndaki çeşme, onların hatırasının hala canlı olduğunun ispatlarından sadece bir tanesidir. Önemli olan, ülkemizde savaşın bitmesinin üstünden çeyrek asır geçmesine rağmen, kayıpların bulunması için çalışmaların hala sürdürülüyor olması.
Savaşın acısı
2010'dan beri Uluslararası Kızılhaç Komitesi, 1992-1993 savaşı sırasında kayıp şahısların aranması için Gürcistan ve Abhazya temsilcilerinin ikili görüşmelerini organize ediyor. Bu toplantılar sırasında taraflar, mezar yerlerinin olası yeri ve kayıp insanların kaderi hakkında bilgi alışverişinde bulunuyorlar. Uluslararası Kızılhaç Komitesi'nin yardımıyla 1992-1993'te ülkede savaş sırasında ölen kimliği belirsiz askerlerin mezarlarının açılması ve kimliklerinin tespit edilmesi sürecine başlamak mümkün oldu.
Araştırma çalışmalarını yapmak için, antropolojik arkeoloji alanında dünya standartlarında uzmanlar görev aldı. Savaşçıların kemiklerinin incelenmesi, Hırvatistan'ın Zagreb şehrinde bir DNA laboratuarında gerçekleştirildi.
Altı yıldan fazla bir süredir devam eden mezarların açılmasında, Uluslararası Kızılhaç Komitesi uzmanları Abhazya'da 431 kişinin kemiklerine ulaştı. Bunlar arasından daha önce kayıp kabul edilen 163 kişinin kimliği tespit edildi.
42 kişinin naşı Abhaz tarafına teslim edildi. Ancak, 127 aile daha silahlı çatışma sırasında kaybolan akrabalarının kaderi hakkında bilgi bekliyor.
Kayıpların naaşlarının aranması ve kimliklerinin belirlenmesi üzerine çalışmalar devam ediyor. Abhazya topraklarında bulunan 268 naşın kimlikleri henüz belirlenememiştir, çünkü bütün kayıpların akrabaları DNA örneği vermeye hazır değiller. Birçoğunun bu konuda kendi kişisel inancı var. Kızıl Haç temsilcilerinin verdiği bilgiye göre, bazıları bu konuda hala o kadar acı çekiyorlar ki, bu konuda konuşmak bile istemiyorlar.
2019 Nisan'ında Suhum'da bir fotoğraf sergisi düzenlendi. “Bekliyoruz” adlı sergi, Abhazya'da kayıp kişileri aramak için Uluslararası Kızılhaç Komitesi’nin yürüttüğü programın ilerleyişini anlatıyordu. Uluslararası Kızılhaç Komitesi’nin Abhazya'daki görev başkanı Maksim Zabaluev serginin açılışında şu sözleri kullandı: “Şehitlerin aileleri, sevdiklerinin akıbeti hakkında bilgi edinme hakkına sahiptir. Akrabalarının nereye gömüldüğünü bilme ve mezarına giderek hatıralarına duydukları saygıyı sunma hakkına sahiptir. Program devam edecek, Abhazya'da mezar yerlerini aramaya devem edeceğiz”.
Uluslararası Kızılhaç Komitesi programında kimlikleri tanımlanan Abhaz ordusunun her bir askeri onur madalyaları ile yeniden toprağa verildiler.
Savaştan 20 yıldan fazla bir süre sonra, Abhaz halkının askeri gerçeklerle tekrar yüzleştiği görülüyordu. Savaşın görünüşte uzakta kalan yaraları yine kendilerini hissettiriyordu.
Onlarca yıl sonra kimliği tanımlananlar
Özellikle 2015 yazındaki bir hikaye Abhazya'yı derinden etkiledi.
Oçamçira’ya bağlı Çlou köyünde yaşayan Boris İnapşba, 1993 yılı Mart çıkarmasında şehit düştü. Abhaz ordusunun Suhum'daki saldırı operasyonu başarısızlıkla sonuçlandı ve Boris’in cesedi, Abhaz ordusunun kontrolünde olmayan Gumista’nın sol kıyısında kaldı.
Abhazya’nın savaşta kazandığı zaferden sonra - 1993 Ekim’inde - toplu mezara gömülen askerlerin kimliklerini tanımlamak artık neredeyse imkansızdı. Buna rağmen, Boris İnapşba’nın ailesi, ölen oğullarının naşı olduğuna inandıkları cesedi teslim aldı ve onu Çlou köyünde bir aile mezarlığına defnetti. Abhazya Kahramanı savaşçının dul eşi Mzia Beya’nın kendi itirafına göre, o dönem büyüklerin kararına itiraz edemese de, şüpheleri her daim içini kemirmeye devam etti.
Bu nedenle, Abhazya'da uluslararası program çerçevesinde, Suhum'daki Zafer Parkı'na gömülen kimliği belirsiz askerlerin mezarlarının açılması ve kimliklerinin tespit edilmesi süreci başlayınca, Bakanlar Kurulu’na bağlı Kayıp Şahıslar Komisyonuna başvurdu. En zor kısmı, eşinin akrabalarını programa dahil olmaya ve DNA testi vermeye ikna etmek olmuş. Daha sonra ortaya çıktığı üzere şüpheleri boşuna değildir. Boris İnapşba'nın naşı, Zafer Parkına gömülenler arasında tespit edildi.
21 Haziran 2015 tarihinde ailesi, Boris İnapşba'nın naşını aile mezarlığında tekrar toprağa verdiler.
Mzia, “Artık içim daha rahat, çünkü oğlum babasının nerede gömülü olduğunu ve torunlarımda nereye çiçek bırakacaklarını biliyor”, diyor.
Şafağa kadar yaşamak
“Bizi gizlice yok edemeyecekler, çatışma devam edecek”, — diye yazıyordu günlüğüne Abhazya milli şairi Taif Acba ve notunun altına bir tarih düşüyordu: “9 Ekim, Cuma”.
Bu Ekim 1992 tarihiydi ve iki aydır Abhazya’da savaş sürüyordu.
Tamda bu tarihte - 9 Ekim Cuma günü, bir grup silahlı Gürcü muhafız, şair ve diğer birkaç kişiyi daha, Sukhum'un Novy Rayon bölgesi'ndeki apartmanındaki dairesinden alıp götürmüşlerdi. Onları bilinmeyen bir yere götürmüşlerdi. O zamandan günümüze, Taif Acba'nın akıbeti hakkında hiçbir şey bilinmiyor.
Taif Acba, tüm komşularının gözleri önünde, güpegündüz götürülmüştü. Yazar vedalaşırken karısına sadece tek bir şey söylemişti - kişisel arşivini ve gizli el yazması günlüğünü, o günlerin gerçeğini daha sonra anlatmak için, devlet meclisi görevlilerinden saklamasını. Şairin çatışmaların ilk günlerinden itibaren tuttuğu günlüğü daha sonra "Şafağa Kadar Yaşamak" başlığı altında yayınlandı. Bu sözleri günlüğünde çok kez tekrarlıyordu. Kesin olmayan bilgilere göre, Abhaz şair Taif Acba uzun süre işkence gördükten sonra vuruldu. Mezarının yeri hala bilinmiyor.
Özellikle milli şairin akıbetinin netleştirilmemesi Abhaz toplumunu endişelendiriyor. Bu konu, Uluslararası Kızıl Haç Komitesinin himayesinde düzenlenen Gürcistan-Abhaz toplantılarında kayıp kişilerin aranması konusundaki ana sorunlardan biri olarak kalmaya devam ediyor.
2014 yılında Uluslararası Kızılhaç Komitesi uzmanları araştırma yaptı, ancak Taif Acba'nın gömülü olduğu iddia edilen yerde, Suhum, Akapa kasabasında hiçbir mezar bulunmamaktaydı. Dava hala kapatılmadı. Bununla birlikte, hem Abhaz hem de uluslararası uzmanlar – başarısızlığın asla davanın kapatılacağı anlamına gelmediğinin garantisini vermekteler. Abhaz şiirinin tanınmış bir klasiği olarak kabul edilen Taif Acba’nın naşının aranmasına devam edilecek. Sonuçta herkesin bildiği gibi, son asker toprağa verilene kadar savaş bitmemiştir.
girişa yada kayıt yapmalısınız.